Türkiye fikir ve siyaset dünyası içinde çok önemli bir yeri olan Said Nursi’nin Nur Risaleleri olarak anılan yazılarının toplamı 12 Eylül sonrası diye de nitelenen son 25 yıl içinde yeniden organize olan cemaat hayatı ile birlikte güncel bir ağırlık kazandı.
Ben bu metinler arasından bir tanesini ele almanın bu gün her zamankinden daha fazla önem taşıdığına inanarak, bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu Tesettür Risalesi'dir. Konu herkesi ama en çok da Said Nursi'nin yaşamına, görüşlerine önem verenleri ilgilendirdiği gibi, feministleri de yakından ilgilendiriyor.
Benim görüşüm bu risalenin kadınların tesettürle yaşaması gerektiği üzerine yazılmış en önemli metin olduğu. Ne yazık ki ne yarı gizlilk içinde ve baskı altında okunduğu yıllarda, ne de açık açık okunabildiği bugün, risalenin içeriği yeteri derecede önemsenmedi, sadece Müslüman kadınların tesettürü dini bir zorunluluk olarak yaşamaları gerektiği yönündeki sonuçla meşgul olundu.
Bilebildiğim kadarı ile metnin gayet açık ve net uslubu ile yüzleşildi. Bu büyük bir eksiklik.
Said Nursi bu yazısında tesettür neden gereklidir diye dört hikmet(sebep) açıklar. Bu yazıda sadece birinci hikmete ayrılmış olan bölümü ele alacağım. (Bu "hikmet"in tam metnine ulaşmak için buraya tıklayın)
"Özgürlük" diyenlerin orjinal kaynağı
Başlangıçta belirttiğim gibi risalenin dili ve iddiaları çok açıktır. Bir din ve siyaset düşünürü olan Nursi açık nedenler sunarak kadınlara seslenir. Onlara esas esaretin tesettürsüz yaşamak olduğu tezini ispat etmeye çalışır. Bugün tesettürün bir özgürlük sağladığını iddia edenler bu manada orijinal değildir. Bu fikir Nursi’de vardır.
Metnin sonundan başa doğru gidersek, Nursi'nin dünyasının sınıfsal eşitlik fikrine nasıl kapalı olduğunu görürüz. Kadınlar açık yaşadığı takdirde “adi “bir kundura boyacısı, rütbeli birinin açık bacaklı karısına sarkıntılık edebilir. Bu olmamalıdır, derken "adi" sıfatının bu rahat kullanımı Nursi'nin sınıflara bakışını, üstlerin üst, astların ast kalacağı bir düzen taraftarı olduğunu ortaya koyar. Yazar tesettür aleyhinde olanlara "hayasız" diyerek ise yine bugün devam eden bir iddiayı dillendirir. Nursi'ye göre tesettürsüz yaşamayı savunanlar değil, Müslüman olmamak "hayasız" yani "ahlaksız"dır.
Cinsiyetçiden öte ırkçı
Kadınların zayıf yaradılışı yüzünden, özgürleşmeleri ancak çarşaflarını kaleleri yaparak gerçekleşebilir. Bildiğimiz kadarıyla hiç evlenmemiş olan Nursi kadınların doğuştan zayıf yaratıklar olduğu fikrini o kadar çok yineler ki, onun fikir dünyasında erkeklerin üstünlüğüne yapılan vurgu cinsiyetçilikten öte adeta ırkçı bir nitelik taşır.
Çünkü işaret edilen değişmez, kesin ve her kadına mahsus bir özellik varsa o da zayıflıktır. Ayrıca kadınlar doğuştan kıskançtır, çirkinliklerinin görülmesini istemezler ve erkeklerin himayesine muhtaç oldukları için onlar tarafından hiyanetle itham edilmekten çok korkarlar dolayısı ile kendilerini hamilerine sevdirmeye çalışırlar.
Bunlar değişmez özelliklerdir, sebepleri tabii dir asla toplumsal sistemle ilgili değildir. Dolayısı ile bu değişmez özellikleri ile kadınlar kendilerini kendileri olarak asla var edemeyecektir. Koruyucuları olan erkeklere göre yaşayacaklardır.
Kadınların eşitlik arayışlarının yükseldiği ve Batıdan başlayarak tüm dünyayı etkilediği yılların insanı olan ve her şeyi takip etme iddiasında olan Nursi için doğum kontrolü akla hayale gelmeyen bir şey olmuş olamaz. Çünkü kutsal addedilenler dahil çok eski metinlerde bile kadınların meşru görülen görülmeyen cinsel ilişkilerinin sonucu olarak doğum yapmamak üzere bir takım tedbirler aradıkları ve zaman zaman buldukları bilinmektedir. Kadınlara sekiz dokuz dakikalık bir zevk yüzünden hamile kalabileceklerini, bu yüzden erkeklerin iştahını açmayacak şekilde gezmeleri gerektiğini söylerken Nursi propagandasına korkutmayı katmaktan çekinmeyen bir siyasetçi yönü olduğunu belli eder.
Açıkça ayrımcılık
Son olarak, birinci hikmetin başına dönecek olursak, bence kadınları aşağı gören ifadelerdeki açıksözlülüğü de bu risalenin önemli bir özelliği olarak aklımızda tutmamız gerekir. Bu dil de hiçbir perdeleme yok.
Tesettür bir toplumsal öneridir. Tüm Türkiye sathında bu önerinin farklı sahipleri ve gerekçeleri var. Ben Türkiyeli bir feminist olarak bugün özel olarak Said Nursi'nin görüşlerini benimseyen ve hoşgören herkesten, ayrıca tesettür hikmetleri onunkinden farklı olan herkesten de bu risalenin en azından bu bölümü ile ilgili olarak ne düşündüğünü yazıp tartışmalarını bekliyorum.
Belki bu aşılmış bir tartışmadır. Her halükarda bu bilgi ve değerlendirme Türkiyeli bir kadın hareketinin düşünsel gelişimi için de çok yararlı olacak.(HK/EÜ)