Şimdilerde ödüllü yeni filmi "Hiçbiryerde" ve 30 yaşını geçmiş herkesin favori dizisi "Yeditepe İstanbul" ile gündemde Olcay. Oysa eşi, iyi oyuncu Haluk Bilginer ile birlikte kurduğu ve duvarlarına "Bu tiyatro, özel ya da resmi hiçbir yerden destek almadan kurulmuştur" yazıları astığı yeni "çocuğu" Oyun Atölyesi de ilgiyi gerçekten hak ediyor.
Her devrin kadını...
O hep, sanki her zaman var olan kadınlardandı. Her devrin, her anın kadını... Yaşı yok. "Sahneye çıktığı ilk günden beri, konservatuar yıllarından belliydi oyunculuğu" diye anlatıyor arkadaşları onu. Aldığı tiyatro eğitimi, onu hep oyuncu olarak anmamızı sağlıyor, ama aslında konservatuardaki şan dersleri hariç herhangi bir müzik eğitimi almamasına rağmen, bu ülkenin en iyi seslerinden biri Zuhal Olcay.
"Ne zamandan beri gündemde, ne zamandan beri biliniyor" sorusunun cevabını hatırlayan yok, ama şimdilerde 20'li yaşlarının sonlarını yaşayan kuşağın "Küçük bir öykü bu" ile ilk aşklarını yaşadıklarını, "Yalnızlığım" ile biten aşkların ardından ağladıklarını düşünürsek çok da yeni değil Olcay ile tanışıklığımız.
Promosyon nedir, bilmiyor...
Zuhal Olcay, hep oyuncu olarak bilindi, ama hep de çok dinlendi. Ne reklama ihtiyacı oldu kaset satmak için, ne de program program dolaştı. O hep uzak durdu bu piyasadan. Şarkılarını söyledi, kasetini çıkarttı, kendini dinletti. Onun sözlüğünde "promosyon çalışmaları" hiç olmadı. Basınla ilişkileri sadece işi ile ilgili oldu. Ne kendisi ile ne de eşiyle ilgili dedikodulara yanıt verdi. Ciddi tavrını hep korudu.
Olcay, ilk günden beri, hep soğuk, mesafeli kadındı, kendi dinleyicilerine karşı bile. Ne sahneden inip, insanların yanına gitti konserlerinde, ne de kucaklarına oturdu. Olcay, soğuk, gizemli havasını hep korudu, hep gerçekti, seyircisi ile arasındaki ilişki şarkı söylemek ya da rol yapmak ile sınırlıydı. Kendini sevdirmek için gerçek olmayan hallere bürünmedi. İnsanlar onu "dinlemeye" geliyorlardı, o da şarkısını söylüyordu. Zaten olması gereken de buydu.
İzleyicilerin beklentisi, iyi şarkı söylemesiydi, karşısındaki binlerce insana ailesi gibi davranması değil. O da bekleneni yaptı.
Siyah beyaz şarkılar...
Zuhal Olcay, şu sıralar Türkiye'de çok da alışık olunmayan bir şey yapıyor, dramatik bir dinleti... Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği dinleti, bir konser için fazla sakin, bir oyun içinse fazla hareketli... Sahneye siyahlar içinde çıkan güzel kadın, sesini kapatmak için değil, tam da tersine ortaya çıkartmak için konumlanmış. Küçük salon, sanki evinizde, tanıdık biri size sevdiğiniz şarkıları söylüyormuş gibi hissetmenizi sağlıyor.
Olcay, her zaman ki gibi, soğuk, mesafeli. Renkleri sadece siyah ve beyaz, grileri ya da başka renkleri yok. Sahnede ne merhaba diyor izleyiciye, ne de hoşçakalın, ama söyledikleri kuru merhabanın yerini tutuyor, inanın...
Hisarda misafirlerini bekliyor...
Ve şarkılar... Zuhal Olcay, Selim Atakan'ın müzik direktörlüğünde, şairlerin ve yazarların sözlerinden bestelenen şarkılarla çıkıyor izleyicinin karşısına. Murathan Mungan'ın gerçekleşemeyen bir müzikal için yazdığı "Çember"den, Zuhal Olcay'ın müzik kariyerinin en önemli taşlarından "Oyuncu"ya, herkesin yarasını deşen "Yalnızlığım"dan, "Küçük bir öykü"ye kadar 38 şarkı var dinletinin repertuarında.
Oyun Atölyesinde her pazartesi akşamı "misafirlerle" buluşan Siyah Beyaz Dinleti, şimdilerde Rumeli Hisarında kalabalıkların karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 6 Haziran akşamı işiniz yoksa ve gerçek müzik dinlemek istiyorsanız, Zuhal Olcay sizi Rumeli Hisarında konuk edecek...