Hacı Çevik’in “Konya’da Kürt mü Var? - Orta Anadolu Kürtleri ve Kürtlerin Siyasallaşması" çalışması İletişim Yayınları aracılığıyla okurla buluştu. Kendisi de Konya Kululu olan yazar, özellikle üniversite yıllarında sıkça karşılaştığı soruyu, kitabına isim olarak seçiyor.
“Şiddet Coğrafyası Tarihi İçinde Orta Anadolu Kürtleri’nin İzlerini Aramak”, “Ayrı Ama İç İçe”, “Orta Anadolu’da Kürt Siyasallığı” ve “Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdi Siyasallaşma Süreçleri” olarak dört bölüme ayrılan kitapta, Orta Anadolu Kürtleri’nin iskân politiklarını da kapsayan göç süreçleri, izole görünmelerine rağmen kimliklerini koruyabilmeleri, asimile olmamaları gibi tartışmalar ele alınıyor.
Özellikle Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerindeki Kürt nüfusuna, siyasallığına ve yaşam pratiklerine odaklanan kitabın önemli başlıklarından biri ise bu bölgelerden Almanya ve İsveç’e yapılan göçler. Tüm bunları ve daha fazlasını öğrenmek, kitabını giriş mahiyetinde de olsa tanımak için Hacı Çevik’e bağlanıyoruz.
Kitabınızın ismi ilgi çekici olduğu kadar ironik de ve siz bu soruyla karşılaşmamak için “Hakkâriliyim, Şırnaklıyım,” dediğinizi söylüyorsunuz. Ne zaman Konyalı bir Kürt olduğunuzu ifade etmeye başladınız?
Kitaba ismini veren soru, Orta Anadolu Kürtlerinin sıkça karşılaştığı bir soru. Konya, Kırşehir, Aksaray, Ankara, Çankırı, Çorum gibi illerde yıllardır yerleşik Kürt toplulukları bulunuyor. Fakat Orta Anadolu dışındaki bölgelerdeki Türkler ve özellikle Kürdistan coğrafyasındaki Kürtler, bu bölgelerdeki Kürtlerden bihaber durumda. Bu bilmeme hali birçok nedenden kaynaklanıyor. Konya’daki Kürt topluluklarının varlıklarına dair bilgisizlikten dolayı, üniversitenin ilk yıllarında hem bazı yerlerde daha kolay kabul edileceğimi düşünerek hem de yeni tanıştığım insanların politik konumlanışım hakkındaki izlenimini yönlendirmek için Kürt Hareketinin “güçlü” olduğu düşünülen kentleri söylerdim.
Politik olmanın farklı boyutlarını keşfettiğimde, Konya’da Kürtlerin varlığını ve sosyal, kültürel, politik yapılara sahip olduklarını belirtmenin önemini fark ettim. Politik örgütlenmelerde ve akademik üretimlerde Konya’daki Kürt topluluklarının görünürlüklerinin artmasını amaçlayarak kimi zaman provokatif sayılabilecek şekilde Konyalı ve Kürt olduğumu söylemeye başladım. Kitaba ismini veren “Konya’da Kürt mü var?” sorusunu ise neredeyse her seferinde duydum. Bu nedenle hayret içeren bu soru, araştırmamın çıkış fikri oldu.
İskan politikaları
Konya, Kırşehir ve Aksaray gibi yerlerdeki Kürtler iskân politikaları kapsamında zorla mı yerleştirilmişler, yoksa şiddet sarmalından kaçıp daha izole bir yerde yaşamak kendi tercihleri mi olmuş?
Orta Anadolu’ya Kürtlerin göç tarihi, karmaşık ve çok boyutlu bir sürece işaret ediyor. Bu göçler farklı zaman dilimlerinde çeşitli nedenlere dayalı olarak gerçekleşiyor. Kendileri ailelerinin Adıyaman, Malatya ve kısmen Urfa civarlarından geldiklerini söylüyorlar. Aşiret yapıları bu bilginin doğrulanabilir bir boyutu olduğunu anlatıyor.
Orta Anadolu Kürtleri ağırlıklı olarak Reşvan, Canbeg ve Şeyhbizini aşiretlerinden. Ankara Haymana bölgesindeki Şeyhbizini aşiretini farklı bir gelişim ve göç süreci olduğu için dışarıda bırakırsak, Reşvan ve Canbeg aşiretlerinin farklı kolları hâlâ Adıyaman, Malatya ve Urfa hattındalar. Bu aşiretlerin kolu olarak Orta Anadolu Kürtlerinin benim “tarihsel göç” dediğim göç sürecine yönelik farklı kaynaklarda öne çıkan birkaç önemli nokta belki daha aydınlatıcı olabilir.
Osmanlı'da Kürtler
Ne gibi önemli noktalar?
Örneğin, Fransız arkeolog Georges Perrot 1850’lerde Haymana Kürtleri ile görüşmeler yapıyor. Bu görüşmelerdeki kişiler birkaç kuşaktır bu bölgelerde olduklarını söylüyorlar. Rohat Alakom, Orta Anadolu Kürtleri ile ilgili çalışmasında 1225, 1243 ve 1258 tarihlerinde saptanmış Moğol saldırıları nedeniyle Kürdistan’dan Orta Anadolu’ya göçlerin başladığını, Ahmet Özer Kütahya merkezli Germiyanoğulları Beyliğinin bir Kürt-Türk konfederasyonu olduğunu belirtiyorlar. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Alparslan’ın ordusuna katılan Kürt Mervani aşireti ile kurulan ilk temasların ardından Kürtlerin tüm Anadolu coğrafyasına dağıldıkları söyleniyor.
Eldeki verilerle Kürtlerin Orta Anadolu’daki varlığının 12. yüzyıla kadar götürülebilmesi kesin söylenemese de Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. yüzyıla ait kayıtlarında, Kürt köylerinin varlığını kesin olarak görebiliyoruz. Osmanlı’da bölge özelliklerinin kaydedildiği Tahrir Defterlerinde “Kürtler” ismini taşıyan köylerin mevcut olduğu görülüyor. Bugün Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürt köylerinin çoğunun II. Mahmud’un zorunlu iskân kanunuyla kurulduğu biliniyor. Orta Anadolu Kürtleri yaylak ve kışlak olarak farklı bölgeleri kullanıyorlar. Osmanlı iskân politikaları kapsamında, yaylak olarak Kulu ve Cihanbeyli havzasını kullanan Reşvan ve Canbeg aşiretleri de yerleşik düzene geçmeye zorlanıyorlar. Reşvan ve Canbeg aşiretlerinin, konar-göçer dönemindeki temel yaşam biçimi hayvancılık. Koyunlarını otlatmak amacıyla yazın Kulu ve Cihanbeyli, kışın Adana-Çukurova bölgesine göçülür. Yörede görüştüğüm ileri yaştaki kişilerin aile büyüklerinden dinledikleri hikâyeler de bu doğrultuda. Sonuç olarak, Orta Anadolu bölgesine yapılan göçün farklı dinamikleri var. Bu göç, kitlesel ve düzenli yapılmıyor.
Cumhuriyet'te Kürtler
“Kürt siyasallığının yükseldiği dönemlere kadar Kürtlük, Orta Anadolu Kürtleri için önemli bir kimlik tanımlaması olarak görülmüyor,” diyorsunuz ve örneğin Şeyh Said isyanının o zaman bu bölgedeki Kürtlerin gündemine çok da girmediğini belirtiyorsunuz. Bunu ne ile açıklarsınız?
Cumhuriyet tarihi boyunca kronikleşmiş “öteki” Kürt kimliğinin bilincindeki Orta Anadolu Kürtleri, 1980’lere kadar Kürdistan’da yaşananlara tepkisiz kalıyorlar. Bu, öncelikle o dönemlerdeki iletişim ve ulaşım imkanlarından dolayı devletin süreklileşmiş şiddet politikalarından haberdar olmanın güçlüğünden kaynaklanıyor. Cumhuriyetin kurucu iktidarına karşı başkaldıran grupların bastırılması sürecinden haberdar olmanın hiç de kolay olmadığını akılda tutmak gerekiyor. İkinci neden ise Orta Anadolu Kürtlerinin yaşadıkları coğrafyanın baskın siyasal konumlanışından doğrudan etkilenmeleri.
Bu nedenle Kürt etnik kimliğine sahip topluluklar için Türkleştirme politikalarının, Orta Anadolu’da yaşayan Kürtler için anlamı farklı. Ulus-devlet politikaları bağlamında uygulanan asimilasyon ve baskı politikaları dil, kültür bağlamında hissedilse bile neredeyse hiçbir zaman Kürdistan coğrafyalarında yaygınlaşmış fiziksel şiddete Orta Anadolu’da bulunan Kürt toplulukları maruz kalmamışlar. Araştırmalarım sırasında görüştüğüm yaşı ileri olan kişilerin aile büyüklerinden dinledikleri hikâyelere göre Şeyh Said, Zilan gibi isyanların Orta Anadolu’da çok sonradan duyulduğunu; duyumların da Türk ulus-devletinin ürettiği propaganda söyleminden farklı olmadığını belirttiler.
"Zararsız ötekiler"
Özellikle 1980’lerde, kendilerini ülkücü olarak tanımlayan gruplarla sorun yaşamamışlar mı? Ya da yine 1990’lardaki çatışma süreçlerinde?
12 Eylül dönemini sorduğumda bir görüşmecimin söylediği şu söz aklıma geldi: “Ülkücüler vardı, biz seslenmiyorduk, o yüzden saldırmıyorlardı ama ellerinden gelse bizi hep keserlerdi”. Bu söz önemli bir izlek sunuyor. Yaşadıkları bölgedeki egemen siyasal yapılardan etkilenen Kürtler, “ses etmeyerek” kendilerini korumaya çalışıyorlar. Ayrı ama iç içe olarak tarif ettiğim Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürt ve Türk toplulukları birbirlerinin etnik kimliklerinin farkında olarak “görünmez duvarlar” ardından bir ilişki inşa ediyorlar. 1970’lerde Kulu ve Cihanbeyli ilçe merkezlerinde Türk milliyetçisi grupların varlığı biliniyor fakat, Kürt gruplar ile çatışma yok. Bu durum, Kürt gruplar arasında, etnik kimlik temelli siyasallaşmanın henüz -küçük nüveleri olmasına rağmen- oluşmaması ile doğrudan ilişkili. Çatışmadan kaçınan ve “ses etmeyen” Konya Kürtleri, siyasal bir “öteki” olmaktan daha çok beraber yaşadıkları fakat etnik kimlikleri farklı “zararsız ötekiler” olarak görülmüşlerdir. Bu durum aslında, günümüze kadar da varlığını korumuştur.
"Kürdi siyasallık"
Kitabı kapattığımda aklımdan ilk geçen 10 Ekim Gar Katliamı’nda hayatını kaybedenlerden Şirin Kılıçalp’in Kululu, Fatma Karabulut’un ise Cihanbeylili olduğuydu. Siz Kulu ve Cihanbeyli’yi nasıl tarif edersiniz? Zaman içinde nasıl bir siyasal yapıyı benimsemiş buralardaki Kürtler?
10 Ekim Gar Katliamı’nda hayatını kaybedenler için bir futbol maçında saygı duruşunu ıslıklayarak nefret suçu işleyenlerin olduğu Konya’da, aynı zamanda bu katliamda sadece barış talep ettikleri için hayatını kaybeden insanların olması da hayretle karşılandı. Bu hayret etme hali ile Konya Kürtlerinin siyasal yapısı ile paralel. Kulu ve Cihanbeyli çevresinde yaklaşık 40 Kürt köyü, “ıslıklayanların” hegemonyasında politik varoluş mücadelesi veriyorlar.
Konya, Cumhuriyet tarihi boyunca Türk milliyetçiliği ve sağ-muhafazakârlığın yüksek olduğu bir kent. Kulu ve Cihanbeyli Kürtlerinin siyasallaşması oradaki egemen siyasal eğilimlerden bağımsız düşünülemez. Baskın siyasal görüş, ağırlıklı olarak devlet “heyulasının” gönüllü inananlarından oluştuğu için de Kürt Sorunu kapsamındaki mücadele biçimlerini kolaylıkla kriminalize edilebiliyor. Bu şartlar altında gelişen Kürt siyasallığı, özellikle legal alandaki görünümü ile Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürtler arasında yaygınlaşmış. 1990’ların başında ortaya çıkan benim “Kürdi Siyasal Partiler” diye tarif ettiğim geleneğin ilk siyasi halkası Halkın Emek Partisi (HEP) ile, Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürt toplulukları arasında sağ-muhafazakâr ve Kürdi siyasi partiler şeklindeki ikili görünüm ortaya çıkıyor.
Savaş koşullarının arttığı ve Kürdi siyasallığın yoğun bir şekilde kriminalize edildiği dönemlerde Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürdi siyasallık, görünürlüğünü büyük oranda kaybediyor. Kürdi siyasetin Kulu ve Cihanbeyli’deki görünümü, bölgedeki diğer etnik kimliklerin “hassasiyetlerini” göz ardı edemiyor.
Avrupa'daki Konyalı Kürtler
Avrupa’ya, özellikle İsveç ve Almanya’ya göçü Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürt topluluklarının siyasallaşması sürecinde en önemli değişkenlerden biri olarak ele alıyorsunuz. Bu ne demek? Avrupa’ya göç eden akrabalar ile nasıl bir etkileşim oluyor ki politikleşme süreci böyle işliyor?
Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürt topluluklarının en belirgin özelliği, Avrupa’ya yapılan göç. Günümüzde Avrupa’nın farklı ülkelerinde Konya Kürtleri ile karşılaşmanız çok olağandır. Kulu ve Cihanbeyli’nin Kürt köylerindeki her haneden en az bir üyenin Avrupa’da göçmen olduğunu söylemek abartılı olmaz. Avrupa’ya göç, bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel ve politik özelliklerini anlamak için önemli bir değişken. Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürtler, Avrupa ülkelerinde çeşitli Kürt siyasi örgütleriyle ilişkileniyorlar. Bu ilişkilenme göçmenlik sürecinde hukuksal danışmanlık alma üzerine kuruluyor. Konya Kürtleri, kendi anlatılarıyla Kürdistan’dan gelen Kürtleri Avrupa’da tanıyorlar. Bu ilişkisel ağ, siyasal alan ile ilk defa karşılaşma anlamına geliyor. Kulu ve Cihanbeyli’den çıkıp görece daha konforlu siyasal zemine sahip Avrupa ülkelerinde Kürt siyaseti ile tanışmak, milliyetçi duyguları besliyor. Milliyetçi duygular da zamanla popüler bir zemin üzerine yerleşse de görünürdeki siyasallaşmayı arttırıyor.
En belirgin etkileme/etkilenme ise seçim dönemlerinde gerçekleşiyor. Kürdi siyasal partilere oy vermekte Avrupa’daki göçmenlerin Türkiye’deki yakınlarına yönelik yoğun bir talebinin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yaz tatilini çoğunlukla Kulu ve Cihanbeyli köylerinde geçiren göçmenler, aile ve arkadaşlarını kullandıkları siyasi dil aracılığıyla etkilemeye devam ediyorlar. Bu nedenle Avrupa’daki Kürt göçmenlerin edindikleri siyasal tutumlar, Kulu ve Cihanbeyli’de de kendisini gösteriyor.
Asimile olmama hali
Devlet tarafından kolay asimile edilebilir olarak algılanan Orta Anadolu Kürtleri’nin asimile olmamasının, aksine Kürt siyasal hareketini temsil eden partilere kitlesel olarak oy vermelerinin nedeni nedir?
Birinci boyut asimile olmama hali ile ilgili. Cumhuriyet’in kuruluş dönemlerinden itibaren, iktidar mekanizmaları Orta Anadolu’da yaşayan Kürt topluluklarının farkında. Fakat, Kürdistan’da olduğu gibi iktidar mekanizmalarının zor aygıtları Orta Anadolu’da görülmez. Ve bölgedeki etnik heterojenliğin, doğal olarak Kürtleri asimile etmesi arzu ediliyor. Ancak Kürtler beklenenin aksine asimile olmuyorlar. Asimile olmama halinin en önemli nedeni, Kürtlerin bölgede birbirleri ile sıkı ilişkiye geçmesi ve köylerin, Kürt kültürünü devam ettiren “kurumlar” olarak algılanması.
Kürtlerin anadili ve kültürlerini koruyabilmeleri bilinçsiz bir Kürtlük ekseninde aralarındaki dayanışma ağlarını sımsıkı örmüş olmalarından kaynaklanıyor. Kürt kimliğinin ötekiliği ile bölgesel azınlık konumunda olma ötekiliğinin beraber düşünülmesi Orta Anadolu Kürtlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Benim “iki kere öteki olmak” olarak tanımladığım, ulusal düzeyde uzun yıllar boyunca devam eden etnik azınlık olma hali ile yaşadıkları bölgelerde niceliksel olarak azınlık olan bir etnik kimliğe sahip olma hali birleşiyor. Haliyle “iki kere öteki olmak” olmak, Orta Anadolu Kürtleri’nin tüm toplumsal, kültürel ve siyasal yapılarını etkiliyor.
Kürt kimliği bilinci
İkinci boyutu ise, asimile olmayan ve Kürt kimliğinin bilincinde olan bölge Kürtlerinin oy verme davranışları da bahsettiğim bağlamda gelişiyor. Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürt toplulukları, Kürt siyasetinin legalleşme çalışmalarının başladığı 1990’lı yılların başından itibaren merkez-muhafazakâr/sağ parti ile Kürdi partiler arasında bir ikili yapıya sahip. Kürt siyasetinin HEP’ten günümüze kadar sıklıkla kapanmak zorunda kalan ve yeniden kurulan siyasi partileri, başlangıcından itibaren kimi zaman azalmış olsa da Konya’daki Kürtler tarafından yoğun bir şekilde destekleniyorlar. Örneğin, kurulduğu dönemlerde, Kürt siyaseti içerisinde önemli bir ortaklaşmanın zemini olarak görülen Demokrasi Partisi’nin (DEP), Kulu ve Cihanbeyli’deki ilçe örgütlenmelerinin kurulması, Avrupa’daki Konyalı Kürt göçmenlerin bizzat katılım gösterdiği bir süreçte gerçekleşiyor.
Siyaseten pasif
Mevcut iktidarın kutuplaştırıcı siyaseti, MHP’nin AKP ile kurduğu ortaklık neticesinde “gücünün” artmış olması, Kürt siyaseti üzerindeki baskılar ve kriminalize etme politikaları bağlamında Orta Anadolu Kürtlerinin mevcut siyasal konumunu nasıl tariflersiniz?
AKP ve MHP ortaklığındaki otoriter rejim olağanca gücü ile Kürt siyasetini kriminalize ederek, görünmez kılmaya çalışıyor. Buna rağmen Kürt Siyasi Hareketinin ilgisine paralel olarak Kürdi eksenli siyasallığın Orta Anadolu Kürtleri arasında artık yerleştiğini söyleyebilirim. Yine de savaş koşulları, Orta Anadolu Kürtlerinin siyasal konumlanışlarını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, Orta Anadolu Kürtlerinin mevcut siyasal pozisyonlarında çatışmasızlık süreçlerinin önemli olduğunu akılda tutmak gerekiyor.
Örneğin, “Barış Süreci” olarak isimlendirilen dönemde özellikle HDP’nin Türkiyelileşme politikası bağlamında radikal taleplerden uzak görece “yumuşak” siyasal taleplere yönelmesi, Orta Anadolu Kürtlerinin siyasallaşma eğilimlerinin artışında belirleyici oldu. Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürdi siyasal görünüm çatışmalı süreçlerden etkilendiği için, savaş politikalarının yükseldiği ve Kürt siyasetinin kriminalize edildiği böylesi günlerde Orta Anadolu Kürtlerinin siyaseten pasif bir konumda olduklarını söyleyebilirim.
Yazar Hacı Çevik hakkında Konya Kulu'da doğdu. Ailesinin Ankara'ya yaptığı göç nedeniyle orada büyüdü. Lisans eğitimini Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde, yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi anabilim dalında tamamladı. |
(TÇ/NÖ)