Ancak, sağlık emekçileri örgütleri ve halk sağlığı uzmanları, bu paketin Cumhurbaşkanı Sezer'in eşitliğe aykırı bularak yeniden görüşülmesi için Meclis'e geri gönderdiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa tasarısının daha yürürlüğe girmeden uygulamaya geçmesi olarak yorumluyor.
bianet'in görüştüğü, Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. İlker Belek, paketin somut sonuçlarını şöyle özetledi:
* Hastaların ceplerinden katkı payı ödemesi,
* Hastayla hekimlerin karşı karşıya gelmesi; yanlış sağlık politikalarının sorumluluğunun sağlık çalışanlarının üzerine yıkılması
* Hastaların nitelikli sağlık hizmetine ulaşamaması. Olanak yoksunluğu nedeniyle tanı koymakta güçlük yaşanması.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Metin Bakkalcı ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Köksal Aydın da, bu paketin hem sağlık çalışanlarını hem de yurttaşları sağlıkta piyasa egemenliğine alıştırma niteliğinde olduğunu söyledi.
Babacan, dünkü açıklamasında, sağlık harcamalarında 1,4 milyar YTL'lik kısıntı amaçladıklarını; bunun için de yeşil kart harcamalarını denetime tabi tutacaklarını, ultrason, röntgen gibi hizmetleri özel hastanelerden almaya son vereceklerini, eşdeğer (jenerik) ilaçlara yöneleceklerini söylemişti.
Bu arada, Sezer'in 15 maddesinin yeniden görüşülmesini istediği SSGSS'nin 8 maddesi, Meclis'te değiştirilmeden yeniden kabul edildi.
Belek: Özel hastaneler sosyal güvenlik sistemini sömürür
Belek, özel hastanelerden hizmet alımının, sosyal güvenlik sistemini sömürdüğünü söyledi.
"Bakan'ın sözünü ettiği yaklaşık 1,5 YTL'lik miktar, büyük olasılıkla Sosyal Sigortalar Kurumu'nun özel hastane anlaşmalarından kaynaklanıyor. Özel hastaneler SSK'ye hizmet başına fatura kesiyorlar. İdrar tetkikinden tomografiye kadar, her işlemi ayrıca fatura ediyorlar.
"Hastaneler kendi gelirlerini artırmak için, yaptıkları işlemleri artırabiliyor. Örneğin kan testinde 5 parametre yeterliyken 20 veya 30 parametreye bakılıyor. Gerekmeyen operasyonları da yapabiliyorlar."
Ancak, Belek, bu hizmetlerin devlet hastanelerinde karşılanmasının da çok zor olduğunu söyledi.
"Devletin elinde bu olanaklar da bırakılmadı. Devlet hastanelerinde, doğru dürüst MR, tomografi cihazı yok."
Belek, bu koşullarda, hastalardan katkı payı alınması riskinin olduğunu, bunun da hasta hakları ihlali anlamına geldiğini vurguladı.
Babacan'ın jenerik eşdeğer ilaca yönelineceğiyle ilgili sözlerini de değerlendiren Belek, "SSK eskiden zaten toptan ilaç alıp eczanelerinde satıyordu. SSK'lileri piyasa eczanelerine yönlendirdiler. Bu sistemin sona erdirilmesinin ardından, SSK yaklaşık 1 milyar dolar kaybetti."
"Kaynak koruyucu sağlık hizmetlerine aktarılmalı"
Belek, esas olanın "en ucuza en kaliteli hizmeti üretmek" olduğunu, sağlık için bunu gerçekleştirmeninse iki yolunun bulunduğunu anlattı:
1. Devlet sağlık hizmetini kendi üretmeli. Kısa dönemde, özel sektörle hizmet satın alma ilişkisini kesmek ilk atılacak adım.
2. Devlet, sağlıkta kullandığı kaynakları tedavi edici hizmetlere değil, koruyucu hizmetlere aktarmalı. Sağlığı korursanız, orta vadede tedavi masrafları düşer. Birçok hastalık engellenebilir.
Belek, koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili harcamaların miktarının düşüklüğünü de şöyle açıkladı:
"Türkiye'de kişi başına ortalama yıllık sağlık harcaması 200 dolar. Bunun yalnızca 1 doları koruyucu sağlık hizmetlerine harcanıyor. Özel sektörünse, koruyucu sağlık hizmetine kaynak aktarması yok."
Aydın: Niyet piyasanın tüketime yönelik büyütülmesi
Aydın da, IMF ve hükümetin esas amacının "kamu kaynakları üzerinden, bütçe üzerinden sağlığa ayrılan payın azaltılması" olduğunu söyledi.
"IMF'nin faiz dışı fazla konusundaki hassasiyetinin nedeni belli. Kendi alacaklarını tahsil için, bütçe kaynaklarının piyasa lehine korunmasını dayatıyor. Genel amaç, sağlıkta tüketimin artırılması."
Bunun anlamı da, "tedaviye dönük sağlık hizmetlerinin özel sektör üzerinden sunulması."
Ancak büyüyen sağlık hizmetleri piyasası, tüketimin sürekliliği için koruyucu sağlık hizmetlerinden uzak durup, tedavi hizmetlerini sürekli kılmak anlamına geliyor Aydın'a göre.
"Bu da yurttaşların daha çok cepten harcaması demek. SSGSS'nin uygulamasından önce fiili durum yaratılarak, yurttaşlar piyasa sistemine alıştırılmaya çalışılıyor."
Bakkalcı: Sağlıktan tasarruf yaşamdan tasarruf demek; kabul edilemez
Metin Bakkalcı da, "tasarruf" diye sunulan paketin mantığını şöyle açıkladı:
"Sağlık bütçesinin Gayrı Safi Milli Hasıla'daki (GSMH) oranı düşürülüyor. Bütçe içi büyüklükler de küçülüyor. Kamunun kaynakları ilaç ve tıbbi malzeme tekellerine gidiyor. 2005'teyse ilaç harcaması 8 küsur milyar dolara çıktı. Ekonomi yüzde 7 büyüdü. Ama işsizlik ve yoksulluk artıyor. Bunun bir tek anlamı var: Büyük çoğunluğun kaynakları uluslararası sağlık tekellerine aktarılıyor."
"Sağlıkta tasarruf" sözünün kullanılmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Bakkalcı, "Bu aslında yaşamdan tasarruftur" dedi.
"Biz kaynakların çoğunluğuna aktarılmasını öneriyoruz. Faizlerden tasarruf edilmeli" diyen Bakkalcı, hekimlerin de "hastalık satan" ticaretin insan gücü haline getirilmeye çalışıldığını ekledi.
"SSGSS'de bu nedenle ısrar ediyorlar. Sağlık harcamalarında kişilerin katkı payı ödemesini yasal çerçeveye almak amaçlanıyor.
"Hekimler ve sağlık çalışanlarını, 'hastalık satan' ticaretin insan gücüne dönüştürmeye çalışıyorlar. Aslolan etik, bilimsel değerler yerine, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu, ticaretin kendine has yasalarıyla bizi disipline etmeye çalışıyorlar." (TK)