Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Okmeydanı Hastanesi'nde görevli hemşire N.T.'nin gece mesaisine giderken saldırıya uğramasına, servis araçlarının tasarruf nedeniyle kaldırılmasının neden olduğunu belirten Doğan, "Türkiye'de hiçbir işkolunda, kadınların özel koşullarını gözönüne alan bir çalışma yönetmeliği yok. Toplumun her kesiminde şiddete maruz kalan kadınlar çalışma hayatında da yok sayılıyor" dedi.
Rabia Tuncer ise, "Hastane yetkililerine ve Sağlık Bakanlığına eleman eksikliği ve servis aracı sağlanması yönündeki taleplerimizin tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek geri çevrilmesi bu üzücü olayın yaşanmasına neden oldu" diye konuştu.
Tuncer, medyanın olayı sunuş biçimini de eleştirerek, "Medya olayı kadın işçilerin sorunlarını yok sayarak sadece kişiyi teşhir ederek haberleştirdi. Olayda, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını düzeltmeyen ve yeterli eleman almayan hükümetin ve hastane yönetiminin sorumluluğu unutulmamalı" dedi.
Berivan Bingöl de, sağlık sektöründe çalışan kadınların, toplumun çalışan kadına ilişkin önyargılarını çok daha yoğun hissettiğini söyledi.
Kadınların çalışma koşullarını düzenleyen yönetmelik yok
Doğan,"Her alanda şiddete maruz kalan kadınlar çalışma hayatında da yok sayılıyor. Türkiye'de kadının en yoğun çalıştığı sağlık alanında çalışma koşulları, vardiya sistemi ve çalışma saatleri belirlenirken hastanelerin 24 saat çalışan kurumlar olduğu hatırlanmalı" diye konuştu.
Servis sorunu çözülmedikçe benzer olayların yaşanacağını söyleyen Doğan, "Sağlık çalışanları, personel eksikliği nedeniyle fazla mesai yapmak zorunda kalıyor ve böylelikle çalışma saati sürekli uzuyor" dedi.
Türkiye'de tüm işkollarında haftalık çalışma saatleri 40 saat olduğu halde, sağlık personelinin haftalık çalışma saatinin 45 saat olduğunu vurgulayan Doğan, "Bu uygulama Anayasa'nın eşitlik ilkesini aykırı. Haftalık 45 saatin üzerinde mesai yapan sağlık çalışanı, fiziksel ve psikolojik olarak yoruluyor ve verimliliği düşüyor. Kendisine ve ailesine ayıracağı zaman da azalıyor" diye konuştu.
Doğan, kadın sağlık çalışanlarının hasta yakınlarının fiziksel ve cinsel taciziyle de karşı karşıya kaldığını ve sağlık kurumlarında gerekli güvenlik tedbirlerinin bulunmadığını ifade etti.
Yoğun çalışma temposu düşüklere ve erken doğumlara neden oluyor
Türkiye'de çalışan kadınların annelik hakkının korunmadığına dikkat çeken Doğan şöyle devam etti:
"Doğum izninin bitiminden başlamak üzere toplam 6 ay süresince günde iki kez 45'şer dakika olmak üzere emzirme izni kullanabiliyor. Ancak bir çok iş yerinde kreş olmadığı için, bu süre kadının bebeğini emzirmesine yetmiyor.
Doğum sonrası emzirme döneminde sağlık iş kolunda çalışan doktor ve hemşirelerin gece nöbetlerine kalması, emzirmeyi olumsuz etkileyen faktörlerden biri olarak önümüzde durmaktadır. Ayrıca yoğun çalışma temposu düşüklere ve erken doğumlara neden oluyor."
Taleplerimiz gözardı edldi
Hastane yetkililerine ve Sağlık Bakanlığı'na eleman eksikliğinin giderilmesi ve servis aracı konulması için yaptıkları taleplerin tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek geri çevrildiğini hatırlatan Tuncer, yeni uygulamayla SSK hastanelerinde çalışanların 8 saatlik mesailerinin 12 saate çıkarıldığını belirtiyor.
Kadın çalışanlarının taleplerinin yıllardır yok sayıldığını belirten Tuncer, "İhtiyaç doğrultusunda yeterli eleman alınmadan, servis araçları konulmadan ve vardiya sistemi değiştirilmeden sorunlar çözülmez" diyor.
Tuncer medyanın olayı sunuş biçimini de eleştirerek, "Medya sağlık alanında çalışan kadın işçilerin sorunlarını yoksayarak sadece kişiyi teşhir eden haberler yayınladı.
Saldırgan elbette cezalandırılmalı, ama sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını düzeltmeyen ve yeterli eleman almayan hükümetle hastane yönetiminin olaydaki sorumluluğu da unutulmamalı" değerlendirmesinde bulundu.
Toplum çalışan kadına karşı önyargılı
Berivan Bingöl de, Türkiye'de çalışan kadına karşı toplumsal önyargıyı sağlık alanında çalışan kadınların çok daha yoğun hissettiğini belirterek, "Son olay da, kadınların karşılaştıkları hakaret, taciz ve şiddetin göstergesidir" dedi.
Bingöl, çalışma hayatında karşılaştıkları sorunları şöyle özetledi:
"Nöbet odalarımız yok. Bir kadının soyunabileceği, dinlenebileceği yerler sağlık kurumlarında mevcut değil. Çalışma saatleri ve koşulları çok ağır. İzinlerimiz çok az. Servislerin olmamasıyla ortaya çıkan ulaşım sorunu var. Lojmanlardan yaralanma imkanı çok kısıtlı. İstanbul gibi ulaşımın çok zor olduğu bir kentte kadın olarak zorlanıyoruz bu sorunların üzerinden kendi imkanlarımızla gelmemiz olanaksız çünkü ekonomik koşularımız ortada. Gece nöbetlerimi bizim daha çok madur olduğumuz tacizlerele karşı karşıya zaman dilimi."
Halkın tepkisi çalışana yansıyor
Son dönemde uygulanan sağlık politikalarının da sağlık çalışanlarını zor durumda bıraktığını belirten Bingöl, "Sağlıkta tasarrufun faturasını çalışanlar ödüyor. İnsanların en temel haklarından biri olan sağlıkta tasarruf olmaz. Hastanelerdeki personel sayısı yetersiz; bu da beraberinde çalışana ekstra yük getiriyor.Daha iyi sağlık hizmeti verilmek isteniyorsa sağlık çalışanlarının koşullarında düzenleme yapılmalıdır" diye konuştu.
Bingöl, yurttaşların sağlık sitemindeki yetersizlikten kaynaklı oluşan tepkilerini sağlık çalışanlarına gösterdiklerini söyleyerek şöyle devam etti:
"Çözüm üretmekten uzak halkın gözünü boyamaya yönelik popülist kaygılarla yapılan hastane baskınları sonucunda halkta oluşan önyargı ve tepki bize yansıyor. Hasta yakınları varolan aksaklıların sebebi olarak bizi görüyor.Bunun sonucunda Hasta ve yakınlarıyla birebir iletişimi olan bizler hakaret, taciz ve şiddetle karşı karşıya kalıyoruz." (KÖ/BB)