Türk Tabipler Birliği (TTB), "21. Yüzyılın Üçüncü On Yılına Başlarken Türkiye'nin Sağlığı-2019" başlıklı toplantı düzenledi. 2019 yılı Türkiye sağlık ortamının değerlendirmesinin yapıldığı toplantıya TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz, TTB Merkez Konseyi üyeleri Prof. Dr. Gülriz Erişgen ve Dr. Selma Güngör ile Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Karakoç'un katıldı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman tarafından okunan raporda özetle şöyle denildi:
“Türkiye’de 2018 yılında 11 bin 629 bebek, 14 bin 240 beş yaş altında çocuk yaşamını kaybetti. Başka bir ifadeyle, her bin canlı doğuma karşılık 9.3 bebeğimiz birinci doğum gününü göremeden, 11.4 beş yaş altı çocuğumuz da beş yaşından önce ölmüştür.
Bebek ölüm hızı (BÖH) en düşük (iyi) olduğu ilimizde binde 5.0, en yüksek (kötü) olduğu ilimizde ise binde 15.3’tür. BÖH’ün en iyi ve en kötü olduğu iller arasındaki fark 3 katından daha fazladır. Beş yaş altı ölüm hızı ise, en düşük olduğu ilimizde binde 5.0, en yüksek olduğu ilimizde ise binde 19.1’dir. En iyi ve en kötü olduğu iller arasındaki fark 3.8 kattır.
"Hekim göçü yaşanıyor"
Türkiye’de 2019 yılında 117 devlet ve vakıf üniversitesine öğrenci kaydı yapılmıştır. Bu tıp fakültelerinden 38’inin mezuniyet öncesi eğitim programı akreditedir. Eğitim programlarının akredite olabilmesi için 14 tıp fakültesinin de başvurusu bulunmaktadır.
Önemli olan tıp fakültelerinin sayısını artırmak değil, var olan fakültelerdeki mezuniyet öncesi eğitim programlarını asgari standartları taşır hale getirmek ve bunu belgeleyebilmektir.
YÖK, 2019-2020 eğitim-öğretim döneminde 5’i yurt dışında olmak üzere, 122 tıp fakültesi için 15 bin 500 öğrenci kadrosu ilân etmiş ve sınavı kazanan öğrenciler Eylül 2019 tarihinde birinci sınıf öğrencisi olarak tıp eğitimine ilk adımını atmıştır. YÖK’ün verilerine göre, her bir tıp fakültesi için ortalama 123 öğrenci kontenjanı açılmıştır.
Bununla birlikte, 2019 yılında 1047 hekim, başka bir ifadeyle, yaklaşık 9 tıp fakültesinin birinci sınıf öğrencisi sayısı kadar hekim, başka bir ülkede çalışabilmek için Türkiye’den göç etmiştir.
"Borcu olanlar GSS’den yararlanamıyor"
Türkiye nüfusu, 2018 yılında 82 milyon 3bin 882 olarak hesaplanmıştır. Ancak, bu nüfusun sadece 70 milyon 196 bin 504’ü GSS kapsamında olabilmiştir. Bir başka ifadeyle, nüfusun yüzde 14.4’ü yani, 11 milyon 807 bin 378 yurttaşımız GSS kapsamı dışında kalmıştır. GSS kapsamında olup BAĞ-KUR’lu olan 5 milyon 637 bin 502 kişi ile 2 milyon 322 bin 684 kişi olmak üzere, yaklaşık 8 milyon kişi primlerini ödeyebildikleri sürece GSS kapsamında olabilmektedir. Çünkü sağlık sigortası prim borcu olanlar GSS hizmetlerinden yararlanamamaktadır.
2019 yılında 83 milyon 209 bin 339 olacağı tahmin edilen Türkiye nüfusundan, Eylül 2019 verilerine göre, 70 milyon 49 bin 236 kişi GSS kapsamında olabildi. Yurttaşlarımızdan 13 milyon 160 bin 103 kişi diğer bir ifadeyle, yüzde 15.8’i GSS kapsamı dışında kalmıştır. GSS kapsamı dışında olan yurttaşlarımızın payında, bir önceki yıla göre yüzde 10’luk bir artış bulunmaktadır. Kapsam içinde olabilenlerden de BAĞ-KUR’lu olan 5 milyon 582bin 935 kişi ile 2 milyon 511 bin 169 kişi olmak üzere, toplam 8 milyon 94 bin 104 kişi sağlık primlerini ödeyebildikleri sürece GSS kapsamındadırlar. Yazılı ve resmi olarak açıklanmamış olsa da kamuoyuna yansıtılan haberlere göre, bu yurttaşlarımızdan 6 milyon’u 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren sağlık sigortası prim borçları nedeniyle GSS kapsamından çıkartılma riskiyle karşı karşıyadır.
"Devlet sağlık yaptığı harcamayı azaltıyor"
Türkiye’de, sağlık için yapılan harcamaların GSYİH’deki payı son üç yıldır düzenli olarak azaltılmaktadır. Bu pay, 2015 yılında yüzde 5.4’ken, 2018 yılında yüzde 18’lik bir azalmayla, yüzde 4.4’tür. Bu payın TL olarak karşılığı yalnızca 165 milyar 234 milyondur.
Türkiye’de bir yandan sağlık harcamalarının payı azaltılırken, diğer yandan sağlık harcamaları içinde genel ve yerel devlet (genel bütçe ve yerel yönetimler) tarafından yapılan harcamaların payı azaltılmaktadır. Bunun karşılığı olarak kişilerin sağlık hizmetleri için yapmak zorunda oldukları harcama yıllar içinde daha da artmaktadır.
Sağlıkta şiddet: 10 bin 731 şiddet vakası
2018 yılında 12 bin 179 sözel, 661 fiziksel, 3 bin 1 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 15 bin 841 şiddet vakası yaşanmış, bunlardan yalnızca 11bin 204 olgu yargıya taşınmıştır.
1 Ocak-31 Temmuz 2019 tarihleri arasında da 8 bin 498 sözel, 211 fiziksel, 2bin 22 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 10 bin 731 sağlık emekçisine yönelik şiddet vakası gerçekleşmiştir. Aynı tarihler içinde bunlardan sadece 6 bin 726 olgu yargıya taşınmıştır.
"Şehir Hastaneleri halkın sırtına yük"
2019 Yılı sonu itibarıyla 10 ilde Şehir Hastaneleri yapımı tamamlanmış ve sağlık hizmeti üretmeye başlamıştır.
Şehir Hastaneleri, şehir merkezlerine çok uzak alanlara kurulmuştur. Ankara Şehir Hastanesine ortalama ulaşım süresi 60 dakika, ulaşım için taksiye ödenecek ücret 110 liradır. Eskişehir’de hastaneye ulaşım yaklaşık 30 dakika, taksi ile ulaşım ücreti 60 liradır. Bu süre ve ücretler sağlık hizmetine olan ulaşımın ne kadar zorlaştığını göstermektedir.
2019 yılı rakamlarına göre 10 şehir hastanesi Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 12’sini kullanmıştır. Planlanan şehir hastaneleri tamamlandığında Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 64’ü şehir hastanelerine ayrılmış olacaktır. Halkın sırtına yüklenmiş büyük bir ağırlıktır.
"Özlük haklarında kayıplar yaşandı"
AKP Hükümetleri döneminde hekim özlük haklarında önemli kayıplar yaşanmıştır. 2019 yılı Aralık ayı itibarıyla hekim ücretlerine bakarsa erimeyi, diğer yandan, hekim ücretleri arasındaki eşitsizliklerin de ne kadar derinleştiğini görürüz.
Özelde ücretlendirme politikaları ise inanılmaz ölçüde vahşileşmiş ve dayanılmaz hale gelmiştir. Ciroya yönelik bir ücretlendirme söz konusudur ve bu ücretlendirme her geçen gün hekimler aleyhine değişmektedir. (RT)