* Ali İsmail Korkmaz'ın cenazesinde Ethem Sarısülük ve Abdullah Cömert'in anneleri Korkmaz'ın annesiyle birlikte.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Bingöl yöneticisi Muharrem Cici, Başbakan Erdoğan’a yazdığı mektupla “Buradaki gençler artık ölmezken batıdaki gençlerimizi çocuklarımız bir bir toprağa verelim istemedik. İstediğimiz barış bu değil” dedi.
“Bingöl’e hoş geldiniz sayın başbakan” cümleleriyle başlayan paragraflar, “ölümler olsun istemiyoruz, Gülsüm Koçlar kanaatten müebbet almasın istiyoruz, kamera kayıtları boş çıkmasın istiyoruz” sözleriyle sürüyor. Mektup “Barış istiyoruz” cümlesiyle bitiyor.
“İstediğimiz barış bu değil”
Mektubun tamamı şu şekilde:
“Bingöl’e hoş geldin sayın başbakan. Her mektup girişinde sorulur ya ‘nasılsınız’ diye, gerçekten merak ediyoruz nasılsınız acaba? Bingöl halkı sizi gerçekten çok seviyor ki her defasında sizi çok iyi karşılıyorlar. Coşku dolu bu karşılamalara sempatiyle bakmanız gayet doğal ama farklı bir ses çıkınca tamamen farklılaşmanız, eleştiriye gelememeniz, bağırıp çağırarak bastırmaya çalışmanız neden? Bu coşkulu karşılanma ne kadar doğalsa eleştiriyle karşılanmanız da o kadar doğal bir durum değil mi?
“Havaalanı gerçekten önemli bir ihtiyaç bu anlamda giderilmesi önemli. En azından yeni inşa edilen karakollardan çok çok daha büyük bir ihtiyaç olduğu kesin. Bingöl’de yaşadığımız ki büyük ihtimalle size iletilmeyen gizlenen siz geldiğinizde temizlenen kesilen suların bırakıldığı siz gittikten sonra halka yaşatılan ilkel yaşamdan bahsederek uzatmak istemiyorum. Ben söylersem partiden dolayı söylediğimi düşünebilirsiniz ama keşke imkanınız olsa kendi partinizin tabanından ‘halktan’ dinleseniz susuzluğu, yolsuzluğu yaşadıklarımızı…
“Bingöl’e hoş geldiniz sayın başbakan, sizden önce akil insanlar geldi ‘barış’ elçileri belledik ki biz yıllardır barışa hasret insanlar olarak. Hatta bölge insanının söylemlerine bakın birçoğu sadece barış demiyor, istedikleri sadece sembolik bir barış değil. Çoğu özellikle ‘kalıcı barış’ ifadesini kullanıyor.
“Evet bir heyecanlandık umutlandık ki bu süreçte insanlarımızın ölmemesi haberlerde artık ‘doğuda’ yaşanan katliam, öldürme muhabbetlerinin son bulması çok önemli, çok değerli bir gelişme ki sadece bu bile barışın ne kadar güzel bir kavram olduğunu anlatıyor. Herkesin beklentileri şüpheleri var umarım her şey yolunda gider diye düşünüyordum bireysel olarak ama ortada bir anormallik, istemediğimiz bir durum var.
“Bingöl’e hoş geldiniz sayın başbakan. Biz barış derken sadece ‘Kürtlerle Barış’ demedik. Devlet ‘İnsan’ kavramıyla, farklılıklarla, muhalif seslerle barışsın istedik ve ancak öyle kalıcı bir barış olur dedik. Doğudaki insanlarla barışıp batıdakilerle savaş olsun gerginlik olsun istemedik. Buradaki gençler artık ölmezken batıdaki gençlerimizi çocuklarımız bir bir toprağa verelim istemedik. İstediğimiz barış bu değil. Biz toplu bir barış istiyoruz.
“Doğudaki insanlar bütün eylemlerinde sloganlar attılar ama hiçbirinde ‘Yaşasın Kürtler, yaşasın sadece Kürtlerin hakları’ demediler. En muhalif eylemde bile ‘biji bratiye gelan’ yani ‘yaşasın hakların kardeşliği’ dediler. O yüzden diyorum ki böyle barış olmaz.
“Bingöl’e hoş geldin sayın başbakan… Batıda çocukları ölmüş annelerin birbirine sarılma fotoğrafını gördükten sonra ben nasıl barıştan ümitli olayım söyler misiniz? 19 yaşında bir çocuğun öldürülmesi o kadar içimi acıttı ki, yoğun bakımda olanlara ne olacak, diğer ölenler. Barışın konuşulduğu bir yer olabilir mi burası. Herkesin uyardığı gibi biraz daha sakin yaklaşsaydınız, biraz daha ılımlı konuşsaydınız acaba her şey daha farklı olmaz mıydı? Yıllar önce yaptığınız balkon konuşması gibi bir konuşma yapılsa her şey düze çıkmaz mıydı ki öyle bir konuşma size o dönemde de güven oluşturmuştu emin olun bu dönemde de kimse geri adım attığınızı düşünmez herkes olaya sakin ve duyarlı yaklaştı diye güven duyardı size.
“Bingöl’e hoş geldiniz başbakan… Olanları ve ölenleri biraz anlatmak istedim. Olanlar öldürüyor çocuklarımızı. Doğudaki savaşın temel sebebi buradaki insanların anlaşılmaması devletin yıllarca yok sayması ötekileştirmesi ve uyguladığı her türlü baskıydı ki siz de bunu defalarca dile getirdiniz. Batıdaki farklı görüşteki insanları yok sayma ötekileştirme şiddet uygulama doğuda yapılan hataların aynısı değil mi? Bunun sonu da çok farklı yerlere gitmez mi?
“Biz barış istiyoruz başbakan.
“Kürtlerle,Türklerle,Kemalistlerle,solcularla,başörtülülerle,cinselazınlıklarla,Alevilerle, sunilerle,ateistlerle,aşırı mutaasıplarla….
“Biz ölümler olmasın istiyoruz. Sadece Filistin’de Mısır’da Suriye’de değil, önce kendi canımızdan kanımızdan olan doğudaki, batıdaki çocuklar ölmesin diyoruz. Hele hele biz kendi ellerimizle öldürmeyelim diyoruz. Artık insanlar cinayetlere göstermelik bir üzüntüden sonra ‘ama’ ile başlayan ve bir şekilde ölen kişiyi haksız çıkaran cümleler kurmasın istiyoruz. Gülsüm Koçlar kanaatten müebbet almasın istiyoruz, kamera kayıtları boş çıkmasın istiyoruz, her kim olursa olsun insan kavramına değer verelim diyoruz.
“Barış istiyoruz…" (BK)