* Fotoğraf: Çatak'taki toplu mezar kazısından.
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Van, Çatak’taki toplu mezardaki kemiklerini almak isteyen ailelerin açtığı davada 40 bin liralık “delil avansı” ödenmediğinden kemiklerin Kaymakamlığa devrine karar verilmişti.
Çatak Sulh Hukuk Mahkemesi’nin bu kararına, ailelerin avukatı Turan Ece Yargıtay’da itiraz etti.
Dilekçede, “Pozitif hukukta düzenleme yapılmasına bile gerek duyulmayan ve doğal hukukun temel ilkesi olan insanların yakınını ‘gömme hakkı’ yok sayıldı” dendi.
Ailelerin, sadece çocuklarının kemiklerini istediği, tek taleplerinin bu olduğu ifade edildi.
Yargıtay Hukuk Dairesine iletilmek üzere verdiği dilekçede, kemiklerin diğerleriyle birleştirilmek üzere ailelere verilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin kamu tarafından karşılanması talep edildi.
TIKLAYIN - Toplu mezardaki kemikleri isteyen ailelere 40 bin lira fatura
Avukat Turan Ece, Kaymakamlığa teslim edilen kemiklerin kimsesizler mezarlığına da gömülebileceği riskine dikkat çekmişti.
Kemikler adliyenin emanetinde bekliyor
Dava açıldığı dönemde ailelerin maddi yardım talebi kabul edilmiş, davayla ilgili adli yardım sağlanmasına hükmedilmişti.
Ancak dava süresince köyde yaşayan ailelerin mali durumunda bir değişiklik olmamasına rağmen, bu adli yardım kararı daha dosya sonuçlanmadan kaldırıldı.
Kemiklerin büyük kısmının 21 Ağustos 2014 tarihli keşiften önce Fareşin yaylasına götürüldüğü keşif sırasında anlaşıldı. Kemiklerin kalanı, Yargıtay’ın bu mahkeme kararını onaması halinde Kaymakamlığa teslim edilecek.
Kemikler şu anda Çatak Adliyesinin adli emanetinde.
Kemikler 23 yıldır toplu mezarda
12 Ekim 1998’de Van Çatak’a bağlı Kayaboğazı köyü Görentaş yaylasında TSK ile PKK arasında çıkan çatışmada resmi kaynaklara göre 22, PKK’ye göre 27 örgüt mensubu yaşamını yitirdi. Çatışma sonrası hayatını kaybeden güvenlik görevlilerinin cenazeleri alındı, örgüt mensuplarının cenazeleri çatışma alanında bırakıldı. Cenazeler çatışma tarihinden bir süre sonra yerel halk tarafından bir araya getirilip ve yerin 50 cm altına gömüldü.
Yargıtay’a iletilen dilekçeye göre, cenazelerle ilgili hukuk mücadelesi 2011 yılında başladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi 2011 yılında Çatak’ta iki toplu mezar olduğuna dair açıklama yapınca cenazelerin yakınları olaydan haberdar oldu ve Çatak Cumhuriyet Başsavcılığına ayrı ayrı başvuruda bulunarak çocuklarının kemiklerinin kendilerine teslimi talepli dilekçeler sundular.
Çatak Cumhuriyet Başsavcılığı 24 Ağustos 2011’de takipsizlik kararı verdi. Karara Erciş Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan itiraz reddedilince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapıldı.
Başvuruyu değerlendiren AİHM, 20 Mart 2013’teki yazısında, “kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle kapatılan dosyanın hukuk mahkemesine taşınıp taşınmadığını sordu.
Bulunan kemikler Adli Tıp Kurumu’na götürüldü
AİHM'nin kararı üzerine Avukat Ece, Çatak Sulh Mahkemesi'ne 26 Nisan 2013’te başvuru yaptı, bu başvuru sonucu Çatak Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açıldı.
Bu dava kapsamında 21 Ağustos 2014 tarihinde toplu mezarın bulunduğu alanda kazı yapıldı. Ancak mezarda TSK’nın açıklamasına göre 22 kişiye ait olması gereken kemikler olması gerekirken kemiklerin sadece yüzde 5’i kadarı bulunabildi. Yapılan araştırmada, toplu mezarda bulunan kemiklerin tamamına yakınının, keşif öncesinde Van-Hakkari-Şırnak üçgeninde bulunan başka bir toplu mezara götürüldüğü ortaya çıktı.
Keşif sonucunda bulunan kemikler ise İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildi.
Adli Tıp inceleme yapmadı, kemikleri geri gönderdi
Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas dairesi, mahkemeye verdiği cevapta “Farklı şahıslara ait olması muhtemel kemik örneklerinin yapılan sınıflandırmasında en az 4 şahısa ait olabilecek kemik örneklerini tespit ettiğini ancak farklı şahıslara ait olduğu morfolojik olarak tespit edilen patella kemiklerinin yapı itibarı ile DNA eldesinin düşük olabileceği değerlendirildiğini ve imkanlar dahilinde sınıflandırılması yapılan ve ayrı ayrı paketlenen DNA elde edilme ihtimali bulunan 34 adet diş ve muhtelif sayıda kemik örneklerinin incelemeye tabi tutulabileceğini” ifade etti.
Ancak Adli Tıp bu raporuna rağmen, kemik örneklerini mahkemeye iade etti ve kemikler tekrar kendilerine gönderilirse DNA incelemesi yapabileceğini belirtti.
Yargıtay’a verilen dilekçede, “Adli Tıp Kurumu’nun kimliklendirme yapmaktan imtina ederek kemikleri yeniden yerel mahkemeye göndermesi ve kemikleri tekrardan Kuruma gönderirseniz kimliklendirme yapabilirim ancak olasılığı çok düşük demesi sonrasında tüm davacı aileler incindiler” dendi.
Mahkeme 2 yıl sonra görevsizlik kararı verdi
Davacı aileler bu yanıtın ardından ve kimliklendirme olasılığının çok az olması ve yakınlarına ait kemiklerin tamamına yakınının keşiften önce Fareşin yaylasına götürüldüğünü öğrenmeleri sonrasında DNA tespiti talebinden vazgeçti.
Aileler, 28 Temmuz 2015’teki duruşmada, adliye emanetindeki kemiklerin, diğer kemiklerle birlikte Fareşin yaylasındaki mezara götürülerek birleştirmesi için kendilerine verilmesi talebinde bulundu.
Bu kez de yerel mahkeme iki yıl davayı yürüttükten sonra görevsizlik kararı verdi.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15 Şubat 2016 tarihli kararında mahkemenin yetkili olduğuna hükmedildi ancak mahkeme bundan 5 yıl sonra verdiği kararda ailelerin 40 bin 500 liralık delil avansını ödememesi durumunda kemiklerin Kaymakamlığa verilmesine hükmetti.
Avukat Turan Ece, “Ailelerin 2015 yılından beri DNA tespiti yapılması talebi olmadığı halde, mahkeme ailelerin talebi varmış gibi işlem yapmaya devam etti ve kanuna göre mahkemece karşılanması gereken “gider avansı” ailelerden istendi” dedi.
Ece dilekçesinde, “Yerel mahkeme, yakınlarına ait kemiklerin artık bir bütün olarak teslim alınamayacağını öğrenen davacıların kemiklerinin birleştirilmesi talebine karşı da kayıtsız kaldı” ifadesini kullandı.
Talep yeniden Yargıtay incelemesine sunuldu.
TIKLAYIN - Devlet ölümlerin hayatla bağını koparmaya çalışıyor
TIKLAYIN - Türkiye'de ölülere yönelik şiddet
TIKLAYIN - AİHM’den “Gömme Hakkı” Kararı
(AS)