13. İstanbul Onur Yürüyüşü’ndeki “Şaban’la Recep’in aşkına Ramazan engel olamaz” pankartını taşıdıkları için “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” (TCK 216/3) suçlamasıyla yargılanan üç kişi beraat etti.
İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında mahkeme, “sanıkların üzerine yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması” nedeniyle beraat kararı verdi.
Sanık avukatı Fırat Söyle, bianet’e yaptığı açıklamada ortada suç olmadığını ve beraat kararının yerinde olduğunu söyledi. Mahkemenin gerekçeli kararının da hakimin konuya nasıl yaklaştığı açısından önemli olacağını belirtti.
Sanık: Barışçıl pankart
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 20 Ekim’de görülen ilk duruşmada iki sanık ifade vermişti.
Bugünkü duruşmada ifade veren üçüncü sanık M.G.H., yürüyüşe katılma amacının LGBTİ’lerin toplumda uğradıkları baskıya karşı dikkat çekmek olduğunu söyledi.
“Amacımız ve niyetimiz tamamen barışçıldı. Ramazan ayı olması gerekçesiyle polis söz konusu gösteri yürüyüşüne saldırdı. Polisin saldırısının ardından da herhangi bir taşkınlık yapmadan barışçıl yürüyüşümüze devam ettik O esnada açılın pankartı gördüm. Benim pankarttan haberim yoktu. Hazırlanış ve yapılış amacından da haberim yoktur.
“Dosyada geçtiği gibi pankartın içeriğinin dini değerlere hakaret içerdiğim düşünmüyorum. Aksine tamamen barışçıl hazırlanmış bir pankart olduğunu düşünüyorum. Pankartta iki tane ayın aşkından bahsediliyor, bu nedenle hakaret yoktur.
“Belirtilen suçları işlemedim. Aksine halkı kın ve nefrete sürükleme veya bir kısmını aşağılama suçunu esas işleyenin dosyanın şikayetçisi olduğunu düşünüyorum, çünkü dosyada geçen ifadelerde şikayetçi olan avukatlar açıkça LGBTİ’lerden duydukları rahatsızlıkları ve her sene barışçıl bir şekilde düzenlenen Onur Yürüyüşünün kendilerini ‘hiddet ve asabiyete’ sürüklediklerini belirtmişlerdir. Bu açıkça toplumun bir kısmını aşağılayan bir ifadedir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.”
Avukat Söyle: Ortada suç yok
Avukat Fırat Söyle, davanın en başından beri sanıkların arkasında yürüdüğü pankartın dini inancı aşağılama niteliği olmadığını belirterek “Ortada suç yok ki yargılansınlar demiştik” dedi.
“Savcılık TCK 216/3’ten dava açılmasını talep etti. Bu fıkradaki aşağılamanın olabilmesi için konudan mağdur olan insanların bir şekilde kamuoyuyla durumlarını paylaşması gerekir. Bunu toplantı ve gösteri yürüyüşü, basın açıklaması ile yapabilirler. Dava konusu olayda böyle bir durum söz konusu değil.
“Pankarttan dolayı üç kişi dini inançlarına hakaret olduğu gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Bu nedenle fıkradaki suçun oluşabilecek niteliğe gelmesi mümkün değildir.
“Beraat etmeleri gerekiyordu, ettiler”
Söyle, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında yapılan eylemlere ne kadar çarpıcı olursa olsun tahammül edilmesi gerektiğine yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olduğunu, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nce de güvenceye alındığını hatırlattı.
“Arkadaşlarımızın yapmış olduğu isnat edilen eylem ceza kanunda belirtilen suça girmiyor. Beraat etmeleri gerekiyordu, ettiler.”
“Şikayetler ayrımcılık içeriyor”
Söyle, şikayet dilekçelerinde eşcinselliği ahlaksızlık olarak tanımlayan ve bu nedenle değerleri aşağıladığına dair ifadelerin tartışılması gerektiğini söyledi.
“Dilekçelerdeki ifadeler kabul edilemez, ayrımcılık ve nefret içeren ifadelerdir.
“Eşcinsellik, normal ve doğal olduğu düşünülen heteroseksüellik gibi normal ve doğaldır. Eşcinsellik aleyhinde yapılan yorum ve şikayetler suç oluşturup ayrımcılıktır ve nefret içermektedir.
“Recep’le, Ramazan’ın, Şaban’ın isimleri ile ilgili söylemler dini inançlara hakaret değildir.”
Dava nasıl başlamıştı?
Şikayetçi: Hiddet ve asabiyet duygularına kapıldım
Dava, pankartı medyada gören biri Kocaeli’den, ikisi İstanbul’dan üç erkeğin savcılıklara yaptığı şikayetler sonucu açılmıştı. Şikayetlerde Recep, Şaban ve Ramazan aylarının "üç aylar" olarak adlandırıldığı ve kutsal sayıldığı belirtilmişti.
Kocaeli Gebze’den yapılan suç duyurusunda, pankartı taşıyanların “alenen cinsel ilişki ve teşhircilik suçu işlediği”, “bu fiilin toplumu bölmeye yönelik olduğu” gibi suçlamalarda bulunulmuştu.
İstanbul Esenler’den yapılan iki ayrı şikayette ise “LGBT’lilerin Müslümanların en kutsal ayını eşcinsellikle bütünleştirdikleri”, “İslam’ın yasaklamış olduğu eşcinsellkle bütünleştirmenin kutsal değerlere hakaret suçu oluşturduğu” söylenmişti. Şikayetçi kişiler “fiili gerçekleştiren şahıslara karşı hiddet ve asabiyet duygularına kapıldığını” da dilekçede belirtmişti.
İddianamede “üç aylar”ın önemi vurgulandı
Gazetelerde yer alan haberlere göre, üç kişi hakkında hazırlanan iddianamede "üç aylar"ın Müslümanlar için manevi önemi olduğu belirtilirken, şu ifadelere yer verimişti:
“Anayasada düşünce özgürlüğünün kişilerin din ve vicdan özgürlüğünü ihlal etmediği sürece sınırsız olduğu anlatılarak, inanamayanların çeşitli dinlere inancı olan insanlara saygı duyması gerektiği gibi inananların da inanmayanlara karşı aynı saygıyı göstermelerinin gerekliliği belirtilmiştir. Müslümanlar için üç ayların büyük bir öneme sahip olduğu herkesçe bilinmektedir. Buna rağmen şüphelilerin Onur Yürüyüşü adı altında düzenlenen yürüyüşte açtıkları Şaban’la Recep’in Aşkına Ramazan Engel Olamaz!!! şeklindeki pankart ile Müslümanlar için büyük önem taşıyan aylarla alay etmişlerdir.”
İlk duruşmada bilirkişi talebi reddedildi
Davanın 20 ekim 2016’daki ilk duruşmasında üç şikayetçiden biri duruşmaya gelerek katılma talebinde bulunmuştu. Sanık avukatı Fırat Söyle, iddia edilen suç yönünden bilirkişiden rapor alınmasını talep etmişti.
Mahkeme, duruşmaya gelemeyen üçüncü sanığın zorla getirilmesine, şikayetçinin katılma talebinin ve sanık avukatının bilirkişiden rapor talebinin reddine karar vermişti. (BK)