Türkiye'de ana akım medyanın lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel (lgbt) bireylere bakışı mağdurun tüm haklarını yok sayan üçüncü sayfa haberlerinden, köşe yazarlarının yorumlarına, "Gay Fuhuş Çetesi" gibi ayrımcı ifadelerden, "Hem erkekleri hem kadınları arzuluyorum" gibi nötr ifadelere kadar uzanıyor.
Kimi zaman gizli, kimi zaman açık ifadelerle homofobi ve transfobinin ifade bulduğu, gazetecilerin yaratıcılıklarına izin veren bir alan lgbt'lere ilişkin haberler.
Sabah'ın 15 ve 16 Şubat'ta ilk gün manşetten "Türkiye böyle dava görmedi" başlıklı haberi de yazıya farklı şekillerde sinmiş homofobiyle, ana akım medyanın, eşcinsellerin ancak "garip ve sıradışı" hayatlarına duyulan merak çerçevesinde haber olabileceklerini kanıtlıyor.
Sabah'ın manşet haberi, Hollanda'da başka bir kadınla evlenen Türkiyeli bir kadının, boşandıktan sonra önceki evliliğinden olan çocuklarını alarak İstanbul'a geri dönmesi ve Hollandalı annenin açtığı velayet davasını konu ediyor.
Bakırköy Aile Mahkemesi'nde iki yıldır süren dava, Türkiye'de evlilik ancak farklı cinsler arasında kanunen tanındığından, velayet hakkının tanınmama ihtimali açısından önemli bir haber niteliği taşıyor.
Zira benzer kaygıları yaşayan yurtdışında evlenen Türkiye vatandaşları olduğu kadar, lgbt hareketi içinde evlenme hakkı talebinin Türkiye'de dillendirilmesi gerektiğini söyleyenler var.
Sabah ilk gün dava sürecine ilişkin bilgi verip, ikinci gün de hukukçulardan görüş almasına karşın, öznesi lgbt'ler olan bir haberde onlara danışmayı düşünmediği için, yasal sıkıntılar nedeniyle ilgili lgbt'lerin görüşlerini ve deneyimlerini öğrenemiyoruz.
İkinci gün homofobisini Fulya Adıgizli "eşcinsel evliliği nasıl kabul etti" ifadesiyle açıkça belli eden Sabah, Türk annenin "Boşluktaydım hata yaptım" sözlerini de başlığa ve spota taşıyarak okuyucuyu yönlendirirken, günah çıkararak rahatlama hissini veriyor.
İsmini ve yüzünü gizlemeyi tercih eden Türkiyeli kadının soyadını "Adıgizli" olarak yazmak, daha önce Sabah'ın ya da başka yayınlarda rastlanmamış bir durumken, eşcinsellerle ilgili bir haber için seçerek, medyanın bu haberlerdeki başta sözünü ettiğimiz haber yapma yollarının alay etme boşluğunu dolduruyor.
Türkiye medyasının lgbt haberlerle ilgili tavrı İdil Engindeniz'in Kaos GL'nin Ocak-Şubat 2011 sayısında çıkan "Uzun Soluklu Bir Linç Örneği: Medyada LGBTT Kişiler" yazısında belirttiği gibi haber dilinin hangi biçimleri girebileceğini gösteriyor:
"Eşcinsellik, daha çok eğitimli insanlarda görülüyor" başlıklı bir haber, şiddet içermiyor ve şiddete yöneltmiyor gibi görünse de ailelerin üniversite mezunu, "akıllı" çocuklarına gidip "Bak ne diyor gazete... Seni çok okuttuğumuz için mi böyle oldun?" demelerine yol açabiliyor örneğin.
Sabah'ın eşcinsellere bakışını başka iki haberdeki "gay fuhuş çetesi" ve "gay birası" ifadelerinde de görülebiliyor. Ancak manşete çıkan haberlerde uzun bir editoryal süreç ve gazetenin eşcinsellere ilişkin tavrından da söz edilebilir. Kaldı ki lgbtt'lere nefret söylemiyle birlikte yürüyen nefret suçlarının gazetelere ancak "sapık ilişki teklif etti" diyen katillerin gözünden haber olabildiğini de unutmamak gerek.
Defne Joy Foster'ın ölümünün ardından medyadaki cinsiyetçiliğin daha çok insandan tepki geldiğini düşündüğümüzde, medyadaki homofobinin de yalnızca eşcinsellerin ve trans bireylerin tepkisiyle sınırlı kalmaması, bıkmadan her örnekte bu söylemi üretenlere tepki gösterilmesi, medyadaki nefret söylemine karşı mücadeleyi güçlendirecektir.