Hileli el değiştirme
Turgay Ciner ile Dinç Bilgin arasında anlaşmalı bir alım-satım, ya da hileli el değiştirme olduğu, Etibank'ın içinin boşaltıldığı gerekçesiyle el konulduğu 2000 başlarından beri iddia ediliyordu. Dinç Bilgin'in, onu mahpushanelere düşüren Etibank serüveninin sonrasında, elindeki medya grubunun ne olacağı hep merak konusu olmuş, grubun el değiştirip değiştirmeyeceği hep konuşulmuştu. Medyanın hegemonik gücü Doğan, "mesleki dayanışma" iddiasıyla Dinç Bilgin'e yanaşmış, Grup TMSF tarafından satışa çıkarıldığında da 500 milyon dolarlık bir teklif götürmüştü.
Bunu, 3 Nisan tarihli köşe yazısında Ertuğrul Özkök şöyle ifade ediyor:
"TMSF, daha önce Sabah Grubu'nu Turgay Ciner'e, 10 yıl vadeli, faizsiz 430 milyon dolara sattığında, masanın üzerinde bundan çok daha yüksek üç teklif vardı.Ancak, ne olmuşsa olmuş, Sabah-ATV'nin Doğan'a gitmesine birileri razı gelmemişti. Rivayet muhtelifti. Rekabet kurallarına aykırı bir durumdan dem vuran da vardı, derin devletin medya gücünün tekelleşmesinden rahatsız olduğunu iddia eden de.Bunlardan biri Doğan Grubu'nun teklifiydi.
500 milyon dolarlık bu teklifi, götürüp TMSF'ye bizzat ben vermiştim.
Ciner'in verdiğinden neredeyse 100 milyon dolar daha yüksek bir teklifti bu."
Sonuçta, Sabah Grubu, TMSF'yi ikna eden Ciner Grubu'na bırakılmış, bir dizi kurumsal operasyon da geçirmişti. Ancak, bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretleri son zamanlarda verilmeye başlandı.
Operasyon zamanı
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk 28 Mart'ta CNN Türk televizyonunda Enis Berberoğlu, Bilal Çetin ve Yiğit Bulut'un sorularını yanıtlarken, "Belge gizleyenle anlaşmayı bozar malını katlamalı fiyatla satarız" diyerek Ciner'e "geliyorum" mesajını göndermişti bile.
Ertürk, protokollerin eldeki verilere göre yapıldığını belirtirken "Ama ortaya daha sonra bilmediğimiz ya da gizlenmiş bir ilişki, mal varlığı çıkarsa o protokol geçersiz olur" diyordu. Ertürk bu durumda kamu menfaatini gözeterek eldeki değerleri birkaç katına satacaklarını açıklıyordu.
Ertürk, batan bankalarla ilgili şu bilgiyi veriyordu: "8 bankanın hakim ortağı ile protokol devam ediyor. (Toprak Grubu, Zeytinoğlu Grubu, Garipoğlu Grubu, Çağlar Grubu, Korkmaz Yiğit, Cıngıllıoğlu Grubu, Ceylan Grubu ve Erol Aksoy Grubu.) Sorunlu olan protokol imzalayamadığımız 4 tane banka var. (Egebank, İmar Bankası, EGS Bank ve Yurtbank) Yurtbank'la imzaladık ama borçlu şartlara uymadığı için geçersiz kıldık, yeniden görüşmeler başladı. Bir de Etibank var. Etibank'ta ilginç bir durum var. Bankanın varlıklarıyla bir kısmı bize geçti. Bir kısmını bir satış sözleşmesi ile sattık ama henüz Dinç Bilgin Grubu'yla bir protokol imzalayamadık. Orada aslında son aşamadayız, birtakım gelişmeler olabilir."
Bilgin gemileri yakıyor
Anlaşılan TMSF, Dinç Bilgin'i sıkıştırmaya başlamıştı. Dinç Bilgin de Ciner'le yaptığı gizli protokol gereği, kendisine gelmesi gereken paraları alamamaktan sızlanır olmuştu. Belli ki, Ciner, Dinç Bilgin'e vaat ettiklerini vermiyor, Bilgin de TMSF'den yakasını kurtaramıyordu. TMSF sıkıştırmaya karar verince, Dinç Bilgin de Ciner'den tahsilat yapamayınca, gizli protokoller ortaya döküldü. Görünen şu ki, Sabah Grubu, bu noktadan sonra ne Ciner'e ne Dinç bilgin'e yar olacak.
Üstelik Şişli Cumhuriyet savcısı nitelikli dolandırıcılık soruşturmasını bu patronlar için başlattı bile....
Sabah ve ATV'nin TMSF'ye geçmesi demek, daha güdümlü ve AKP yanlısı bir yayının daha elverişli iklimini ele geçirmek demek ve AKP bunu tepe tepe kullanacaktır. Önceki yazılarımdan birinde bu durumu "Medyayı Rehin Almak" diye özetlemiştim. Şimdi rehinlikten sahipliğe giden radikal bir hamle yaşandı seçim arifesinde.
Seçim için teçhizatlanma
Kamu yayıncısı TRT, İslami medya ve rehin alınmış Doğan medyanın yanında "devletleştirilmiş" Sabah Grubu'yla medya gücünü iyice kontrolüne almıştır AKP. Bu, seçimler öncesi çok önemli bir teçhizatlanma demektir.
Sabah Grubu'nun satışı, ancak seçimler sonrasına kalır. Satışın kime yapılacağıysa seçim sonrasının konjonktürel durumuna bağlıdır. Doğan Grubu'nun ele geçirme hesabı içinde olması pek muhtemel değil. Nitekim Ertuğrul Özkök, yazısında bunu beyan etti.
Hem Doğan'ın doğrudan kontrol ettiği medya niceliği Rekabet Hukuku açısından da uygun değil. Kontrol edeceği birilerine satın aldırması için , medyanın "silah" niteliği özendirici değil, çünkü elinde o silahtan yeterince var, satın almak için "ekonomik" bir cazibe olması gerek. Oysa öyle bir durum söz konusu değil. Sabah Grubu, gazeteleri ve dergileriyle zarardadır. ATV'nin reklam gelirleri TV'lerin ve gazete-dergilerin açığını kapamaya yetmemektedir. Dolayısıyla, Sabah Grubu'nu, yine "medya silahlanmasına" niyetli birileri alacak, gerekli sübvansiyonu yapmak şartıyla kullanacaktır. Bunun AKP'ye yakın bir sermaye grubu olması daha muhtemeldir.
Yabancılar, yazılı basına değil, ama belki ATV'ye talip olabilirler ( Fox örneğinde olduğu gibi) . Ama bu bile bir serüvendir. Nedenini başka bir yazımda, "Zararına Medya, Telafisi Avanta"da uzun uzun anlattığım için tekrarına gerek yok...
Tahminim şu: Sabah Grubu, seçimlere kadar AKP'nin elinde kalır, tepe tepe kullanılır, seçimlerden sonra da AKP'ye yakın bir sermaye grubuna AKP emrinde bir silah olarak kullanılmak üzere "satılır"... (MS/TK)