Lucy Stone ve yoldaşları yüzyıldan daha uzun bir zaman önce, kadınların siyasi kazanımları için mücadeleye giriştiklerinde, cinsiyet ayrımcılığı ile ırk ayrımcılığının aslında aynı kapıya çıktığı vurgusu üzerinden hareket etmeyi seçmişlerdi. Stone'un yaşam öyküsü hemcinslerinin hak mücadelesi tarihinin yanı sıra ırkçılık karşıtı hareket tarihinin de bir özeti gibidir.
Massachusetts'teki ilk üniversite mezunu kadın
13 Ağustos 1818'de Massachusetts'te dünyaya gelen Lucy Stone, dokuz çocuklu bir ailenin sekiz numarasıydı. Dominant bir babanın yönettiği evde, küçük yaşta eşitsizlikle tanıştı Lucy. Henüz bir yeni yetmeyken, erkek kardeşleriyle aynı düzeyde eğitim görmeyi kafasına koymuştu. Üniversite eğitimi almayı istemesi, o dönemde hayret ve öfkeyle karşılandı. Ailesi bu isteği alay konusu yaptı. Herhangi bir maddi destekten mahrum bırakılan Stone, üniversite masraflarını karşılamak için lise sonrası tam dokuz yıl çalışmak zorunda kaldı. Bu uzun süreli para biriktirme dönemi boyunca düşük ücretli işlerde çalışan Lucy, inadından vazgeçmedi. 25 yaşında Ohio'da kadınlar ve siyahları kabul eden tek üniversite olan Oberlin'e girdi. Gündelikçi olarak çalışırken, öğrenimini de sürdürmeyi başardı. Bütün o yıllar boyunca hem yazın, hem de kışın giymek üzere tek bir elbisesi olduğu alaylı bir biçimde konuşuluyordu. 1847'de mezun olduğunda, öğretim görevlileri ondan bir mezuniyet konuşması yazmasını istediler. Ama konuşmayı okuyan o olmayacaktı. O dönemde kadınların kamu alanlarında topluluklara seslenmesi yasaktı. Bu durumda Lucy de konuşmayı kaleme almayı kabul etmedi. Massachusetts'li ilk üniversite mezunu kadın olarak eve döndü. Oberlin'de konuşma yapabilmesi için aradan tam otuz altı yıl geçmesi gerekecekti. Oberlin College'in ellinci yıl kutlamalarında bir zamanlar sesinin duyulması yasak olan kadın, özel davetli olarak, saygın bir eylemci olarak gelip konuşma yapabilecekti.
Surata fırlatılan İnciller...
Lucy Stone Massachusetts'e döner dönmez kadın hakları üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Aynı dönemde Kölelik Karşıtları Derneğine üye oldu. Güçlü belagat yeteneği onu dernekte de değerli kıldı. Çalışkan, disiplinli, inatçı bir kadındı. Dernek için konuşmalar yapmak üzere bütün ülkeyi dolaştı. Bu dönemde dernek içinde de özgür tavırları ve belli bir kurumla özdeşletirilemeyecek fikirleriyle dikkat çekiyordu. Dev kitlelere karşı yaptığı konuşmalar kısa zaman içinde büyük protestolara neden oldu. Miting afişleri duvarlardan söküldü, özellikle kadın haklarıyla ilgili fikirlerini tartışmaya gelenler, suratına İncil fırlattı.
Lucy Stone, ABD'deki kadın hareketinin öncü grupları içinde muhafazakar görüşleriyle de ilgi çekiyordu. Dini inançları konusunda konuşmayı sevmeyen Stone, suratına İncil fırlatanlarla tartışırken, dini kitapların yanlış çeviri kurbanı olduklarını açıklamaya girişiyordu. İyi derecede İbranice ve Yunanca bilen Stone, dini kitaplardaki çeviri ve yorum hataları üzerine de çalışmıştı.
Bekarlık soyadını koruyan ilk evli kadın
37 yaşındayken, kölelik karşıtı çalışmalarıyla ünlenmiş, kendisinden yedi yaş küçük iş adamı Henry Blackwell ile tanıştı. Blackwell, köleleri kimi zaman satın alarak özgürleştirmesiyle biliniyordu. Aynı görüşleri paylaşan, benzer davalarda çalışan çift, iki yıl boyunca büyük bir aşk yaşadı ve evlenmeye karar verdi. Lucy'nin evlilikten beklentileri farklıydı ve yoğun çalışma temposu içinde böyle bir bağlılığı yürütüp yürütemeyeceğini düşünüyordu. Sonunda tek bir şartla yüzük takmayı kabul etti: Bekarlık soyadını evlendikten sonra da koruyacaktı. Böylece Lucy Stone, ABD'de evlendikten sonra soyadını koruyan ilk kadın olma ünvanını aldı. Bugün "özgürlük diyarı" ABD'deki evli kadınların yüzde doksanı eşlerinin soyadlarıyla tanınıyorlar. Mesleki anlamda tanınmış kadınların yalnızca %25'i evlenmeden önceki soyadlarını kullanmayı sürdürüyorlar.
Henry Blackwell ve Lucy Stone'un evliliği de bir mitinge dönüştü. Çift törende yaptıkları açıklamada dönemin kadın kimliğini hiçe sayan evlilik yasalarını protesto ettiler. Blackwell, yasalarda erkeklere tanınan ayrıcalıklara karşı çıktığını ve mevcut evlilik hukuğunu tanımadığını belirtti. Blackwell'in ailesinde de feminist kadınlar bulunuyordu. Kızkardeşleri ülkenin ilk kadın fizikçilerindendi.
1857'de çiftin kızları Alice Stone Blackwell dünyaya geldi. Aile çocuğun büyüme ortamını da düşünerek New Jersey'e taşındı. Lucy çalışma hayatına kısa bir ara verdi. Bu arada New Jersey'deki evlerinin de vergisini ödemeyi, devletin kendisini tam bir yurttaş olarak saymaması ve oy hakkı vermemesi gerekçesiyle reddetti. Kadınlara oy ve temsil hakkı tanınana kadar, varlıklarının hiçe sayıldığını öne sürdü. Devlet yetkilileri bu gerekçeyi kabul etmediler ama vergiyi de ancak haciz yoluyla alabildiler. Bu tavır, bölgedeki kadınların pek çoğuna yeni bir tepki gösterme yolu açtı.
İç Savaş boyunca Lucy daha çok siyahların özgürlüğü ile ilgilendi. İç Savaş sonrası oy ve temsil hakkı yalnızca siyah erkeklere verildi ve siyah kadınlar yine yok sayıldı. Bu da, kadın hakları mücadelesinin yeni bir cephede daha kızışmasına yol açtı.
1867'de tekrar yollara düştü. New York ve Kansas başta pek çok kentte verdiği konferanslarda ve düzenlediği toplantılarda siyasi haklardaki dağılımı eleştirdi. Bu kez siyah kadınlar da onun yanındaydı.
Kadın hareketinde farklı cepheler
1869'da ABD'deki kadın hareketinde belirgin bölünmeler başlamıştı. Lucy Stone ve Julia Ward Howe Amerikan Kadın Hakları Derneği'ni kurdular. Dernek kapsamında hem ırk, hem de cinsiyet ayrımcılığı protesto ediliyordu. Stone, derneğin fikirlerini akademik bir alanda tartışmaya açan The Woman's Journal dergisini yayımlamaya başladı. Bir süre sonra da daha çok kadının aile içindeki konumunu değerlendiren, daha popüler bir yayın çıkarma fikrine kapıldı.
Bu arada, kızı Alice Stone Blackwell de Boston Üniversitesi'ne kabul edilen iki kadından biri oldu.
1879'da Massachusetts eyaleti kanunları kadınlara kısıtlı seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Tabii, kadınların herhangi bir oylamada kocalarının soyadlarını taşımaları şarttı. Bu şatı yerine getirmeyen Lucy Stone'un imzaları bile reddedilmeye başladı. Stone, otel rezervasyonlarında şöyle bir imza kullanarak direnişini sürdürdü: "Henry Blackwell ile evlenmiş olan Lucy Stone". Mecburen, bu imza geçerli kabul edildi.
Tıpkı çağcılı feminist Emmeline Pankhurst gibi, Lucy Stone da hayatının son dönemlerinde muhafazakarlaştı. İşçi Hareketi'yle arasına mesafe koydu. Cumhuriyetçi Parti kanadına yaklaştı. Victoria Woodhull gibi radikallerle aynı kulvarda bulunmadı. Böylece başını çektiği dernekte etkisini yitirmeye başladı. İşçi örgütlenmelerinin yanında güçlenen kadın hareketi, artık yeni bir boyuta doğru ilerliyordu. Lucy Stone'un başını çektiği hareket daha çok orta sınıfa sesleniyordu. Susan B. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton'ın başını çektiği Ulusal Kadın Hakları Birliği ( NWSA) işçi sınıfı örgütlenmeleriyle yakınlaşmıştı.
Dünyayı daha iyi bir yer yapın
1880'lerde Lucy, Edward Bellamy'nin ütopyacı sosyalizminin Amerikan versiyonunun etkisine kapıldı. Bellamy'nin in Looking Backward adlı yapıtında kadınların hem toplumsal, hem de iktisadi olarak eşit yaşadığı sosyalist bir toplum düşüne yer verilmişti.
1890'larda kadın hareketi genç bir eylemciyi öne çıkardı. Lucy'nin kızı Alice Stone Blackwell kadın örgütlerinin birleşmesinde aktif rol oynadı. Elizabeth Cady Stanton ve Susan B. Anthony ile birlikte birleşik örgütlerin yönetimine seçildi.
Lucy Stone ise hayatının son yıllarını sessiz geçirdi. 1893'te son kez kitlelere karşı konuştu. Kanser hastalığı yüzünden evine kapandı. Son sözlerinin "Dünyayı daha iyi bir yer yapın," olduğu söyleniyor. Öldükten sonra vasiyeti üzerine yakıldı.
Alice Stone Blackwell, annesinin yayın hayatına geçirdiği derginin editörlüğünü 1917'ye dek sürdürdü. 1930'da annesinin yaşamöyküsünü anlatan Lucy Stone, Kadınların Siyasi Hak Mücadelesinin Öncüsü adlı kitabı yayımladı.
Lucy Stone'un Kölelik Karşıtları Derneği'nden bir arkadaşı onun için "Sıradışı, cesur bir kadın, özgürlüğüne çok düşkün, rüzgar kadar özgür", demiş. Adı sadece tarih kitaplarında değil, deyim olarak da yaşıyor. Bugün ABD'de evlendikten sonra önceki soyadını korumak isteyen kadınlara Lucy Stoner deniyor.