Rumeli türkülerinin usta sesi Arif Şentürk, 81 yaşında hayatını kaybetti. Dün akşam saatlerinde kalbi durarak hayatını kaybeden sanatçının cenazesi, bugün ikindi namazının ardından Zeytinburnu Seyyid Nizam Camii'nden kaldırılacak.
Şentürk, 14 Şubat'ta Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda, "Benim dünyam, gıdam, nefesim oksijenim, her şeyim türkü. Türküyü bıraktığım an olayım biter. Uğraşacak bir şeyim, amacım kalmaz. Ayağım yere bastıkça devam edeceğim" demişti.
Makedonya'nın Kumanova kasabasında 1941'de dünyaya gelen Şentürk, ilk ve orta öğretimini Türk okulunda tamamladı. Ailesiyle 1956'da Türkiye'ye göç eden sanatçı, Kırklareli'nin ardından İstanbul Zeytinburnu semtinde yaşamaya başladı.
Aldığı eğitimin ardından 1975'te TRT Amatör Sesler Sınavı'na katılan Şentürk, müzik hayatı boyunca 12 albüm çıkardı. Sanatçı, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Bosna Hersek ve Yunanistan'dan derlediği türküleriyle ilgi gördü.
Tartışmasız hepimizden önce O vardı. Güle güle Arif Aga, ışıklar içinde uyu...#arifşentürk #rumelimüzigi pic.twitter.com/yP3HaV1gXL
— Muammer Ketencoğlu (@Ketencoglu) February 15, 2022
Şentürk'ün AA'dan Dilek Dallıağ'a verdiği röportajından satırbaşları şöyle:
"Koşa koşa Harbiye'ye radyoya gittim"
"Müziğe ilgim doğuştan başladı. İnce çalgı çalan yoktu. Amcam ile babam folklor oynardı. Annemin sesi de fena değildi, ince, çok iyi bir sesi vardı. Ondan da türkü öğrendim."
"Türkiye'ye geldiğimiz ilk zamanlarda çok zor oldu. Ben tabii genç delikanlıydım, 15 yaşlarındayım. Hep düşünüyordum 'geri nasıl kaçarım' diye. Tabii bir arkadaşım, komşum oradan gelince yavaş yavaş alıştım ve 65 senedir buradayım. Ortaokulu bitirmiştim. Çalışmaya mecburdum. Çünkü 5 kardeştik. Babam 47 yaşında, annem zaten ev kadını, kardeşlerin en büyükleri de ben olunca mecburen çalışmaya başladım. O zaman futbolcuların bugünkü gibi şansları yok. Amatör takımda eğer çok iyi bir topçuysan para almadan keyfine, zevkine oynarsın. Şimdi öyle değil ama. 30 sene de berberlik yaptım. Mesleğimi devam ettirdim."
"Koşa koşa Harbiye'ye radyoya gittim. 1975 yılıydı. TRT devamlı anons ediyor, 'amatör ses yarışmaları' diye. Bende de biraz potansiyel vardı. Mesela bir arkadaşımın sazı bendeydi, duvarda asılıydı. O canı sıkılınca gelirdi alırdı sazı eline, o çalardı ben okurdum. Belli bir yere kadar geldik yani. 'Bir katılayım bakalım, ne varmış, ne oluyormuş orada' derken katıldım. Benim sıra numaram 213'tü. Sıram geldiği zaman girdim okudum, çıkışta herkese söylendiği gibi 'siz gidin biz sizi çağırırız' dendi bana da. Moralimi bozmadım, 'ne yapalım olur' dedim. Birkaç zaman sonra sarı bir zarf geldi, 'TRT'ye bant yapmak için çarşamba günü 11.00'de burada bulunmanız gerekiyor' yazıyor. Gittim 2 tane türkü okudum. O zaman denetim vardı. Denetimden hocalar kabul ederlerse geçiyorsunuz. 2 tanesi de geçmişti."
(AÖ)