"Ruh sağlığı olmayan toplumların sağlığı da olmaz, ruh sağlığını istiyoruz" diyen Platform, ruh sağlığı alanında hasta haklarının korunması, uzmanların sorumluluğunun belirlenmesi, toplumun ruh sağlığı düzeyinin yükseltilmesi, damgalanmanın önlenmesi ve toplumun ruh sağlığı duyarlılığının artması için bu yasaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği'nin (TPD) yaklaşık iki yıl önce hazırladığı ve hükümete ilettiği yasa taslağı önerisi için hükümet hâlâ bir adım atmış değil. Türkiye, dünyada Ruh Sağlığı yasası bulunmayan az sayıdaki ülkeden biri.
Gökalp: Ruh sağlığı bütün toplumun sorunu
Toplantıda konuşan Türk Nöropsikiyatri Derneği'nden Doç Dr. Peykan Gökalp, Türkiye'de ruh sağlığıyla ilgili ihtiyaçları şöyle özetledi:
* Türkiye'nin ruh sağlığı karnesi kötü durumda. Ruh sağlığı hizmetlerinin yaygınlığının ve niteliğinin artırılması, herkesin ruh sağlığı hizmetlerine erişiminin sağlanması gerekiyor.
* Ruh sağlığı denince yalnızca hastalıklar anlaşılıyor. Oysa, bütün toplum için tam bir iyilik düzeyine ulaşılması için ruh sağlığı düzeyinin yükseltilmesi gerekiyor.
* Tıpkı genel sağlıkta olduğu gibi ruh sağlığında da koruyucu hizmetler esas. Hijyen nasıl bir öneme sahipse, ruh sağlığında koruyucu hizmetler de ruh sağlığı bozukluklarının oluşmasını önlemek için vazgeçilmez.
* Ruh sağlığı bozukluğu olanların damgalanması, dışlanması ve ayrımcılığa uğraması büyük sorun, önlenmesi gerekiyor.
* Toplumun ve yönetimin ruh sağlığıyla ilgili duyarlılığının artırılması gerekiyor.
Kesal: Damgalanma büyük sorun
Bünyesinde on bir hasta ve hasta yakını derneği olan Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu'ndan Dr. Ercan Kesal da, "Aklımzı, gücümüzü, sesimizi birleştirdik" dedi.
Kesal, ruh sağlığı alanında sorunun asıl sahiplerinin sesini duyurduklarına dikkat çekti; hekim-hasta-hasta yakını üçlüsünün ilişkilerini düzenlemek için Ruh Sağlığı Yasası'nın kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Hastaların karşılaştığı en büyük sorunun damgalanma olduğunu belirten Kesal, İstanbul Şizofreni Dostları Derneği'nin başkanının bir kronik şizofren olduğunu, yönetimde de şizofrenlerin bulunduğunu anımsatarak, bunun damgalamayla mücadelede önemli bir gösterge olduğunu söyledi.
Kesal, hastaların toplum yaşamında varolması, "hayatın içinde durabilmesi" için de ihmal edilen rehabilitasyon süreçlerinin önemine dikkat çekti.
Sercan: Yasanın varlığı yetmez, uygulama gerek
TPD'den Doç. Dr. Mustafa Sercan da, Ruh Sağlığı Yasası'nın hastaların afişe edilmesini, damögalanmasını engelleyecek, koruyucu önlemlerin, yeti yitimi halinde rehabilitasyonun düzenlenmesini sağlayacak ve toplum içinde tedaviyi zorunlu kılacak bir araç olduğunu anlattı.
Türkiye'de sağlıkla ilgili düzenlemelerin yalnızca bedene ilişkin olduğunun altını çizen Sercan, "Yasanın varlığı yetmiyor; uygulanması gerek Ama yasanın çıkması ilk adım" dedi. Bu konuda basından da destek beklediklerini ifade etti.
Dönmez: Psikologların hâlâ meslek yasası yok
Türk Psikologlar Derneği'nden Ayla Dönmez de "Demokrasi için, insan hakları için bir ruh sağlığı politikası gerek. Bunun için Ruh Sağlığı Yasası zorunlu. Yasa, kendimizle, çevremizle barış içinde yaşamanın koşullarını getirecek" dedi.
"İnsanlık onurunun korunması için Ruh Sağlığı Yasası şart. Yasa güven içinde yaşamamızın koşullarını belirleyecek."
Dönmez, otuz yıldır uğraşılmasına karşın, psikologların özlük haklarını düzenleyecek bir meslek yasasından hâlâ yoksun olduklarını da söyledi.
Girgin: Temiz toplum için Ruh Sağlığı Yasası gerek
Şizofreni Hastaları ve Yakınları Derneği'nden Nilüfer Girgin de, "Temiz toplum der dururuz. Temiz toplumun gerçekleşmesi için ruh, beden ve toplum sağlığının gerçekleşmesi gerek. Ruh Sağlığı Yasası bu nedenle gerekli" dedi.
Yüksel: Medya ruh sağlığında çözüm olduğunu ifade etmeli
TPD Başkanı Prof. Dr. Şahika Yüksel, medya ve ruh sağlığıyla ilgili konuşurken, ruh sağlığı alanında yeterli donanım olduğunu, konu gündeme geldiğinde, ruh sağlığı bozuklukları için uygun kaynakların, çözümün olduğunu ifade etmek gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye söz verdi, hâlâ yasa yok
Dünya Sağlık Örgütü'nün Ocak 2005'te Helsinki'de düzenlediği toplantının sonuç bildirgesini imzalayan Türkiye, ruh sağlığı alanında önemli yükümlülükler üstlendi.
Toplantıda belirlenen öncelikler şöyleydi:
* Ruh sağlığının iyi olmasının önemine dair toplumda, sağlık meslek gruplarında bilinç geliştirmek.
* Önyargı, ayrımcılık ve eşitsizlikle aynı anda mücadele etmek, ruh sağlığı sorunları olan insanları desteklemek ve onların bu sürece etkili olarak katılımını sağlamak.
* Sağlığı geliştirmeyi, önlemeyi, tedaviyi, rehabilitasyonu, bakımı ve iyileşmeyi kapsayan bütünlüklü ve etkili ruh sağlığı sistemleri tasarlamak ve uygulamak.
* Bu alanlarda etkili, uzman ekipleri oluşturmak.
* Hizmetlerin planlanması ve geliştirilmesinde temel noktalardan biri olan hizmeti kullananların ve hasta yakınlarının deneyim ve bilgilerinden yararlanmak, onları sürece dahil etmek
* Ruh sağlığı konusunda hassas gruplar olan çocukların, gençlerin, kadınların ve yaşlıların ruh sağlığına yönelik programlara ağırlık vermek
* Ağır ruh sağlığı sorunları olan insanlara toplum içinde, soyutlanmadan etkili ruh sağlığı hizmetleri sunmak
Ruh sağlığı bütün toplumun sorunu
Ruh Sağlığı Platformu, konuyla ilgili bilinmeyen, görmezden gelinenleri şöyle sıralıyor:
* Sağlık, ruh sağlığı ve beden sağlığının bütünüdür.
* Ruh sağlığı hastalıkları yaygın kanının tersine toplumun küçük bir kesiminde değil önemli bir oranda nüfusta görülür. Kişinin gerçekle ilişkilerini bozacak derecede ağır akıl hastalıklarıyla sınırlı değildir. Hatta bu tür ağır hastalıklar bütün ruhsal sorunların küçük bir oranını oluşturur.
* Ağır ruhsal hastalıklar da tedavi edilebilen hastalıklar kapsamındadır. Bu hastalığı olanların tedavi haklarını eksiksiz kullanmaları için etkin bir toplumsal düzenlemeye gereksinim var.
* İnsanların yüzde 25'i yaşamlarının bir döneminde ruhsal hastalıklardan etkilenir.
* 75 yaşına gelmiş kişiler arasında herhangi bir ruh hastalığı yaşamış olanlar yarıdan çoktur.
* Belli bir zaman diliminde nüfusun yüzde 10'unda ruhsal hastalık görülür.
* Bugün dünyada yaklaşık 450 milyon kişinin ruhsal sorunları var; 20 milyon insan da ruhsal sorunlar nedeniyle yardım arayışı içinde.
* Birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran yaklaşık her dört kişiden birinin başvuru nedeni ruhsal sorunlar ve bunların çoğu yetersiz tedavi görüyor.
* Dünyada yeti yitimine en çok yol açan on hastalıktan beşi ruh sağlığı ile ilgili hastalıklar.
* Dünya Sağlık Örgütü'nün öngörülerine göre, 2020'de depresyon, kadınlarda ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacak.
* Türkiye'de 15-55 yaş arasındaki nüfusta en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete bozuklukları ilk beşte yer alıyor.
* Damgalama ve dışlama ruh sağlığı sorunu olanların tedavi başvurusundan kaçınmasına, ruh sağlığı sorunlarının çözümüne ilişkin hiçbir geliştirme çalışması yapılmamasına neden oluyor.
* Türkiye'de yüz bin kişiye düşen ruh hekimlerinin sayısı 1,6. Bu sayı 3,6 olan dünya ortalamasının yarısı, Avrupa ortalamasının 6'da biri düzeyinde. Çocuk ruh hekimlerinin oranıysa çok daha düşük: Bir milyon nüfusa 2. Aynı şekilde başka ruh sağlığı mesleklerinden olanların da sayısı oldukça düşük. (TK)