Psikiyatristler, psikologlar ve diğer ruh sağlığı çalışanları tarafından oluşturulan Filistin için Ruh Sağlığı ve Barış Platformu, Filistin halkının yaşadığı ağır saldırılar ve insani kriz karşısında sessiz kalmamak ve harekete geçmek için kuruldu.
Platform aracılığıyla ruh sağlığı çalışanları Filistin’de yaşanan soykırıma karşı geliyor ve yaşanan toplumsal kıyımın ruh sağlığı üzerindeki travmatik ehemmiyetini vurguluyor.
Platform ayrıca barış çağrısında bulunuyor. Bu amaç doğrultusunda ruh sağlığı çalışanları, Filistin'deki soykırımın ruhsal tahribatlarını gözler önüne sermek için şu açıklamayı yaptılar.
Açıklamada “Herkes için özgürlük talep etmezsek kendimiz de özgür olamayız. Tam da bu bilinçle Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğumuzu bildiririz” denildi.
"Ölümün değil diyaloğun tarafındayız"
Açıklamanın tamamı şöyle:
Bilindiği üzere Filistin halkı İsrail’in on yıllardır süren ve 7 Ekim’den bu yana dur durak bilmeden devam eden çok yoğun saldırıların yarattığı acımasız koşullar altında yaşamaya çalışıyor. Öldürülen sivillerin, kadınların ve çocukların her geçen gün artan sayısı endişe verici boyutlara ulaşmış durumda.
On yıllardır sistematik bir şekilde devam eden ve artık soykırım haline gelmiş bu kıyım karşısında sessiz kalmak istemeyen psikolog, psikiyatrist ve diğer ruh sağlığı çalışanları olarak sizleri de sesinizi yükseltmeye davet ediyoruz. Her geçen gün, her geçen dakika, hatta her geçen saniye telafisi imkânsız yıkımlar yaratıyor.
Bizler, bireylerin yaşadığı ruhsal acılarla ilgilenenler olarak, toplumsal acıların her bir kişi üzerinde yol açtığı ve açacağı ruhsal yıkımın farkındayız. Şiddet, buna maruz kalanlar üzerinde kalıcı ruhsal etkiler yaratır ve bu, kuşaklar boyunca sürer.
Ölümün tarafında değil, barışın ve diyaloğun tarafında olarak bir an önce ulusal ve uluslararası kurumları ve bireyleri harekete geçmeye ve bu akıl almaz şiddet dalgasını durdurmak için katkı vermeye çağırıyoruz.
İlk talebimiz bir an önce, acil bir ateşkesin sağlanması, daha sonra ise Filistin halkının güvenli bir fiziksel ve ruhsal ortama kavuşmasıdır.
Sevdiklerini, ailelerini kaybetmiş bunca insanın bir insan hakkı olan “yas tutma”, kaybının ardından üzülme hakkı şu anda gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şekilde engellenmiş durumdadır. Filistin halkı, kayıpları uğurlayabilmeli, hepimiz gibi yas tutma hakkına erişebilmelidir.
Filistin halkı, sadece yaşama tutunabilmek ve sevdiklerinin yaşamda kalmasını sağlayabilmek için çok yoğun bir çaba göstermektedirler. Yaşam hakkı kutsaldır ve bütün uluslararası metinlerde güvence altına alınmıştır. Herkes için özgürlük talep etmezsek kendimiz de özgür olamayız.
Tam da bu bilinçle Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğumuzu bildiririz. Herkesi bu çağrımızı yaygınlaştırmaya ve dünyanın pek çok ülkesindeki insanların yaptığı gibi harekete geçmeye davet ediyoruz.
(EMK)