Radyo, televizyon ve basının üst düzey yöneticilerinin de geniş katılımının olduğu panelin ilk oturumunda "Medyada Şiddet Haberleri" ele alınırken, ikinci oturumda "Medyada Şiddet ve Kadın - Simge Kullanımı" tartışıldı.
RTÜK Başkanı Fatih Karaca, "Medya şiddetin ağırlıklı olarak görüldüğü bir alan. Bu konuda RTÜK'e yoğun şikayetler geliyor. Toplumu bu kadar etkileyen, insanların yoğun olarak izlediği medyanın bu noktada bir duyarlılık göstermesi lazım" dedi.
Karaca, "Umuyorum ki medyada bu konuda sorumlu bir yayıncılık yapacaktır. Kamu hizmeti anlayışı içersinde bu meselenin çözümü noktasında kendi görevini yapacaktır" dedi.
Bianet'in sorularını yanıtlayan Karaca, şiddete yönelik görüntülerin yayınlandığı sırada ekrana "koruyucu simge" konulması uygulaması ile ilgili çalışmaların devam ettiğini söyledi, "Hollanda hükümetiyle ortaklaşa bir çalışmamız var. Yayıncı kuruluşlarla on-line bağlantı kurarak uygulamayı gerçekleştireceğiz. Umarım, zaman içinde şiddeti ekranlardan tamamen kaldıracağız" dedi.
Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Nuri Çolakoğlu ise yaptığı konuşmada şiddet konusunda yapılacaklara katkıda bulunmaya hazır olduklarını belirterek, "Şiddet yalnızca ekrandan değil, toplumumuzdan da kazınması gereken çağdışı bir olaydır" dedi.
Akşit: "Şiddet medya ile sınırlı değil"
Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Güldat Akşit de Temmuz ayında "Şiddeti Önleme Platformu" kurduklarını; şiddet konusundaki çalışmaların medyayla sınırlı kalmamasını, tüm topluma yaygınlaştırılmasını hedeflediğini belirtti.
Akşit, "Ne yazık ki, şiddet aile içinde de yaşanan bir olgudur. Yapılan araştırmalar, ailedeki şiddet, disiplin biçimi ve ceza yöntemleriyle çocuk suçluluğu arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur" dedi.
"Şiddet olgununun bir diğer görünümü de töre cinayetleridir" diyen Akşit "Sorunun kesin çözümü cezaların ağırlaştırılmasıyla birlikte yöredeki feodal yapının zayıflaması, bireyin ve bireysel değerlerin önem kazandığı modern bir toplum düzenine geçilmesiyle mümkündür" dedi.
Bakan Akşit, bakanlığına bağlı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün, Türkiye'de Televizyon ve Aile Araştırması (1995) yaptırdığını belirterek çıkan sonuçları şöyle özetledi:
* Yetişkinlerin yüzde 35'i televizyon programları arasında en çok şiddet içerikli programlardan rahatsız olmaktadır.
* Kadınlar, televizyonda şiddet unsuru içeren programlardan ve genel olarak yayınların çocuk üzerindeki etkisinden şikayetçi olmaktadırlar.
* Araştırma bulgularından Türkiye'de televizyondaki şiddetin çocuklara denetimsiz bir biçimde izletildiği ve çocukların şiddet unsuru içeren programlara direkt olarak ulaştığı anlaşılmaktadır.
* Yetişkinler çocukların nasıl televizyon izlediklerine ilişkin bilgi sahibi değiller. Ve onlara karışmamaktadırlar.
* Çocukları yüzde 82'si televizyon izlemekle ilgili kararları kendileri vermekte, yüde 31'de gece 22'ye kadar ekran başında kalmaktadır.
Alemdar: "Basın Yasası eğitime önem vermiyor"
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ise, hükümeti eleştirerek "İki Türkiye var. Birincisi konuşan, üreten, sorunların farkında olan Türkiye, ikincisi ise parlamentodaki Türkiye" dedi.
Geçtiğimiz aylarda çıkartılan Basın Yasası'nda "eğitim"in gözardı edildiğini söyleyen Alemdar "Türkiye'de bir gazetenin yazı işleri müdürü olabilmek için lise mezunu olmak yeterlidir dediniz. Bir taraftan tüm faaliyetlerinizde eğitimin ne kadar önemli olduğunu söylüyorsunuz, diğer taraftan bir yasada eğitimi önemsemiyorsunuz" dedi.
Alemdar, 1931 yılında çıkartılan ilk basın yasasında "yüksek mektep mezuniyet şartı" getirildiğini hatırlattı.
Daha sonra, Doç. Dr. Mehmet Yüksel "Şiddet ve intihar Haberlerine Felsefi bir Bakış" başlıklı bir konuşma yaptı.
Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof Dr. Aysel Aziz, İ.Ü. İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Edibe Sözen, Ankara Ü. İletişim Fakültesi'nden Dr. Sevilay Çelenk de şiddetin medyadaki yansımalarını farklı bakış açılarıyla ele aldı.(AD/EÜ)