* 10 Nisan tarihli Star gazetesinde yayımlanan demecinizde, RTÜK Yasası Tasarısı'nın basın özgürlüğünü kısıtlayıcı, tehlikeli hükümler içerdiğini söylüyorsunuz. Bu endişenizi biraz açar mısınız?
- Biliyorsunuz yeni yasa, Basın Kanunu'nda değişiklik öngörüyor. Usul hatası yapan yayın kuruluşlarına çok ağır cezalar getiriyor. Örneğin yayımladığı gazeteden iki adetini mülki amire gününde teslim etmeyen kuruluş sahibi 100 milyar liraya kadar ağır para cezasına çarptırılıyor. Gazete sahibinin ölümü halinde mirasçısı bir ay içinde beyanname vermezse 30 milyar liraya kadar para cezasına çarptırılması öngörülüyor. Sözü edilen basit bir usul hatasıdır. Yalan haber, karalama, kişilik haklarına saldırı değildir. Bu hata nedeniyle Anadolu'daki küçük bir gazetenin yayın hayatından çekilmesi gerekebilecektir. Yasa, ceza kovuşturmalarına ait evrakı aleni duruşmada okunmadan önce yayımlayanlara 10 milyar liradan 100 milyar liraya kadar para ve 1 ila 6 ay hapis cezası öngörülüyor. Bu durumda gazeteci tamamıyla doğru bir haberi kanıtlarıyla yayımlasa bile cezaya çarptırılabilecektir. Suçların üzerine gitmek, ortaya çıkarmak zorlaşacaktır. Sanki büyük yayın gruplarının dışındaki küçük gazeteler bir hata yapsınlar, bunları yayın hayatının dışına atalım, denilmek istenmektedir. Küçük yayın kuruluşları yok edilip alanın büyük yayın kuruluşlarına, tekellere bırakılması istenmektedir sanki.
* Yasa İnternet alanında da yayımcılara uygulanması teknolojiyle çelişen zorunluluklar getiriyor. İnternet'in bu yasa kapsamında düzenlenmesini doğru buluyor musunuz?
- İnternet özel bir ihtisas konusudur. Bağımsız bir yasayla ele alınması gerekir. Ayrıca, internet yayımcılığının böyle bir yasaya gerek duyup duymadığı tartışmalıdır. Genel hukuk kuralları çerçevesinde internette yayın yapanlar yasalara uymak zorundadırlar. Anarşi olsun istemiyoruz ama böyle sert hükümler konularak, haberleşme özgürlüğünü pek çok gazeteye göre çok daha iyi kullanan, halka haber ulaştırmada önemli bir fonksiyon üstlenen internet kuruluşları ağır cezalarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Ben yılmayacaklarını düşünüyorum, yılmamaları gerekir çünkü...
Artık 244 yerel, Kanal 6 gibi 30 ulusal TV'ye sahip olmak mümkün
* TGC Başkanı Orhan Erinç bu yasanın basına tepki yasası olduğunu savunuyor. Ankara'nın basından rahatsızlığını ifade ettiğini söylüyor. Bu fikre katılıyor musunuz?
- Cevap ve düzeltme hakkının kullanılmaması basında ciddi bir sorundu. Vatandaşlar gazetede yayımlanan yanlış bir haberi düzelttiremiyordu. Yayın kuruluşları cezayı ödeyip, düzeltme hakkını görmezlikten gelebiliyordu. Bu konuda bir düzenleme yapmak gerekirdi. Ama vur deyince, öldürdüler. Cezanın ölçüsünü kaçırdılar. Daha makul bir ceza sistemi kurulabilirdi. Yasanın getirdiği cezalar bir kez bile bu cezaya çarptırılan kuruluşları yok edebilecektir.
* Yeni yasayla ekran karartmasının kaldırıldığı, bu bağlamda basının özgürleştirildiği iddia ediliyor. Cezalar göz önüne alınırsa bu iddialar ne kadar gerçeği yansıtıyor?
- Cezalar yerel yayın kuruluşlarına 5-100 milyar arasında ceza getiriyor. Radyolar için bunun yarısı kadar ceza öngörülüyor. Biz Anadolu'daki yayın kuruluşlarının ekonomik durumlarını çok iyi biliyoruz. 25 milyonluk RTÜK paylarını ödemekte zorlanıyorlar. Bu nedenle bazı kuruluşları kapatmak zorunda kalıyoruz. Şu anda 200'ün üzerinde radyo ve TV kapalı. Bunlara 100 milyar lira ceza yazmanız onları yok etmeniz anlamına gelir. İyi niyetli ama acemi yayıncı çoğu. Onları eğitmek varken, yok ediyorsunuz.
* Daha önce çeşitli fırsatlarla medyada tekelleşme konusunda endişelerinizi dile getirmiştiniz. Yeni yasa medya sahipliğinde yüzde 10 sınırlamasını kaldırıyor, yerine yüzde 20 izlenme oranını getiriyor. Cumhurbaşkanı Sezer bu sınırın pratik olarak işlemeyecek kadar yüksek olduğunu belirtti. Sahiplik yerine izleme oranı ölçütünü doğru buluyor musunuz, yüzde 20 geçerliliği olan bir ölçüt müdür?
- Tekelleşmenin önündeki engel kalkıyor. Yayın kuruluşları ellerindeki silahı kullanarak devlet ihalelerinde, devlet üzerinde, hükümet üzerinde, bürokrasi üzerinde baskı oluşturacak ve haksız rekabete yol açacak. Sayın Cumhurbaşkanı'nın izlenme oranı konusundaki kaygılarına katılıyorum. Yıllık yüzde 20 izlenme payına hiçbir yayın kuruluşu ulaşamaz. Milli maç, kupa maçı yayınlarında program bazında yüzde 20'yi yakalamak mümkün olabilir belki, ama yıllık bazda bu sınıra ulaşmak imkansız gibidir. Uzmanlarımız bu sınırı komik buluyor. 244 yerel televizyona sahip olabilir, bu sınırın altında kalmayı başarabilirsiniz. TRT'nin 15 üniversiteye yaptırdığı, Televizyon Yayınları Kamuoyu Araştırması 2001 Mayısı'nda yayımlandı. Çeşitli TV'lerin izlenme oranlarını inceliyor bu araştırma. 244 yerel TV'nin izlenme oranı toplamı yüzde 1.5. Ulusal televizyonlardan Kanal 6'nın yıllık izlenme oranı 0.6. NTV'nin yüzde 5. Yeni RTÜK Yasası aynen geçerse, bir kişi tüm yerel kanallara ve 30 adet Kanal 6 benzeri televizyona aynı zamanda sahip olabilecek. Tamamen kandırmaya yönelik, uygulanması mümkün olmayan bir maddedir bu.
Medya patronu en fazla bir TV'ye sahip olabilmeli, başka işle uğraşmamalı
* Sizce hangi ölçüt getirilmeli?
- Televizyon sahipliğine hisse bazında sınırlama koymak akılcı değildir. TV sahiplerini hile yapmaya zorlayan bir yaptırım bu. Yerine bir kişinin en fazla bir TV sahibi olması sınırlaması getirilebilir. Bu durumda bile, medya sahiplerinin ihalelere girmemesi gerekir. Medya sahibinin sadece bu alanda yatırımı olmalıdır. Medya sahibi olmak, makarna, otomobil fabrikası sahibi olmaktan farklı bir şeydir. Medya yatırımı kamu hizmeti alanına yapılmış bir yatırımdır. Özel bir sektördür. Bu sektörde çalışan kişilerin bankacılık, sigortacılık, turizmcilik, ithalat-ihracat, otelcilik gibi alanlara girmemesi gerekir. Fransa'yı incelediğimizde bir kişiye ulusal düzeyde sadece bir televizyon frekansı tahsis edilebiliyor. ABD'de bir kişi ya da kuruluşa, birden fazla televizyon kurma hakkı toplam yayınlarının ülke nüfusun yüzde 35'inden azına ulaşması halinde veriliyor. Bir başka örnek Japonya'dan. Sekiz yıldır yapılamayan frekans ihaleleri konusunda haber hazırlamak amacıyla Nmuri Shinbun gazetesinden bir muhabir gelmişti, gazetenizin sahibinin başka alanlarda yatırımı var mı, diye sordum. Bankası, ithalat-ihracat firması var mı, devletle iş yapıyor mu, öğrenmek istedim. 'Evet var', dedi. Bir beyzbol kulübü ve bir senfoni orkestrasına sahipmiş...Tek gelir kaynakları reklam ve satış geliriymiş. İşte bu ölçütlerle gazetecilik yapınca 14 milyon satıyorsunuz. Bizim gibi patron bülteni şeklinde çıkarsanız tirajınız 500 bini bulamıyor.
* Tirajın ötesinde tv, radyo ve gazetelerin güvenilirliği de Avrupa standartlarının yarısına inmiş durumda. AB'ye aday ülkelerden Litvanya'da halk gazetesine yüzde 71, televizyonuna yüzde 86 oranında güvenirken, bizde televizyona yüzde 52, gazeteye yüzde 26 oranında güveniliyor... Radyoların durumu da pek farklı değil.
- Evet, ne yazık ki halkın güvenmediği kurumları denetlemekle yükümlüyüz. Vatandaş ne yapsın? Gelir düzeyi çok düşük, evinden çıkamıyor. Tek yapacağı şey televizyon izlemek. Gördüklerinin yarısına inanmıyor, ama izlemek zorunda...
Yeni yasa, reklam edildiği gibi, ekran karartmayı kaldırmıyor
* Yeni yasada RTÜK'e getirilen denetim sistemleriyle ilgili eleştiriler var. Parasal işlemlerin Sayıştay yerine Yüksek Denetleme Kurulu'nca denetlenmesi öngörülüyor. Kurumun kestiği cezaları bütçesine katıp harcamasına fırsat sağlanıyor. TGC Başkanı Orhan Erinç bu uygulamayla cezada objektifliğin, hakkaniyetin tartışmalı hale getirildiğine, kurumun siyasi iktidara bağlandığına dikkat çekti. Eleştirilerine katılıyor musunuz?
- Yeni yasayla çok sert cezalar getiriliyor. Cezaların ağırlaştırılması gerekirdi, ama ölçü kaçırılmış. Ekran karartma yerine, programın bir ile 12 kez kapatılması, daha sonra para cezası getiriliyor. Bu yaptırımlar kural ihlallerini durduramazsa ekran karartma devreye giriyor. Son aşamada ise lisans iptali gündeme geliyor. Kanunun reklamını yaparken ekran karartmanın ortadan kaldırıldığı söyleniyordu. Bu iddia gerçeklerle bağdaşmıyor. Lisans iptali Avrupa'nın birçok ülkesinde geçerli ama onlarda ekran karartma yok. Avrupa Birliği ölçütlerine aykırı bir uygulama bu. RTÜK yeni yasayla, yüzlerce trilyon lira ceza kesip bunu bütçesine ekleyen bir kuruluşa dönüştürülüyor. Parayı harcama yetkisine sahip olacak. Bu doğru değil. Ahlaki olan cezayı kesip Hazine'ye vermektir.
* RTÜK'ün siyasi iktidara bağlanması konusunda ne düşünüyorsunuz. Yakın çalışmanın verimi artıracağı kanısında mısınız?
- Yeni yasa RTÜK'ü bağımsız bir kurum olmaktan çıkarıp Tapu Kadastro Müdürlüğü'ne dönüştürüyor. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'na veriliyor denetimi. Bu kurulun üyeleri de Bakanlar Kurulu tarafından atanıyor. Bakanlar Kurulu tarafından seçilen bir kurul tarafından denetleneceksiniz ve bağımsız çalışacaksınız... Bu olacak iş değildir... Önümüzdeki dönemde çalışacaklara Allah kolaylık versin. RTÜK tamamen siyasi otoriteye bağlı, Tapu Kadastro Müdürlüğü gibi bir kuruluş haline gelecek.
RTÜK çalışmalarını durdurdu, yeni üyeleri bekleyecek
* Görünen o ki, RTÜK Yasası, TBMM Genel Kurulu'ndan geçecek ve Çankaya'ya gönderilecek. Cumhurbaşkanı yasayı Resmi Gazete'de yayımlamak zorunda. Anayasa Mahkemesi'ne başvursa bile, aradan geçen zaman içinde sizin bu yasayı uygulamanız gerekecek. RTÜK üyelerinin vicdanı rahat olacak mı bu yasayı uygularken?
- Yeni yasa RTÜK üyelerinin seçim şeklini değiştiriyor. Siyasi partilerin gösterdiği adaylardan yeni üyeler seçilecek. Üyelerden dördü hükümet tarafından TGC, MGK, YÖK, Basın Konseyi'nin gösterdiği adaylardan seçilecek. Yeni üyelerin ismi Resmi Gazete'de yayımlandığı andan itibaren bizim görev süremiz bitiyor. Fakat biz RTÜK üyesi arkadaşlarla toplandık karar verdik. Yasa Anayasa Komisyonu'ndan geçer geçmez rutin toplantılarımızı durdurmaya karar verdik. Çünkü biz görev süresi sona ermekte olan, emanetçi şeklinde duran bir kuruluz. Vereceğimiz her karar tartışmalı olacaktır. Bir kanala kapama cezası versek bunu intikam için yaptığımız düşünülecektir. Kararımızın gerekçesini kamuoyuna izah etmekte zorlanacağız. Sanıyorum yeni üyeler gelene kadar biz çalışma yapmayacağız. Ancak kanun Genel Kurul'da takılırsa, rafa kaldırılırsa biz çalışmalarımıza yeniden başlarız.
* Varsayalım ki üyeler yeniden seçildi ve bu kanunu uygulamak zorunda kaldınız. Yaptırımlar üyelerde vicdani rahatsızlık yaratacak mı?
- Tabii yaratacaktır. Yasa bizim istediğimiz gibi geçmedi. Biz Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde bir yasa taslağı hazırlamıştık. 11 madde değişecek, dört yeni madde eklenecekti. Çok daha çağdaş, yayın kuruluşlarının kabul edeceği, AB'nin olumlu karşılayacağı bir kanun olacaktı. Fakat hazırladığımız taslak hiç dikkate alınmadı. Hatta şu andaki metin hazırlanırken bizden görüş alınmadı, çalışmalara davet edilmedik. Biz yaptık oldu, anlayışıyla bu kanun gündeme getirildi. Bu kanun TBMM'den geçerse ve uygulamamız istenirse içimize sindiremeyiz, yeni üyeler gelene kadar uygulayacağımızı da sanmıyorum. Göreceksiniz bu kanun uzun ömürlü olmayacak, en kısa zamanda tadil edilecek.
* TGC Başkanı Orhan Erinç tüm milletvekillerine bir çağrıda bulunarak RTÜK Yasası'nın basın özgürlüğü açısından tehlikeli olan maddelerini değiştirmeleri, bunu başaramıyorlarsa ret oyu kullanmaları çağrısında bulundu. Siz de bu çağrıya katılıyor musunuz?
- Önümüzdeki hafta milletvekillerine birer mektup yazıp kanunda gördüğümüz aksaklıkları belirteceğim. Cumhurbaşkanı Sezer'in veto gerekçelerine özen gösterilmesi gerektiğini söyleyeceğim. Şu aşamada yapabileceğim başka bir şey yok. Görüşlerimi soran olursa dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. (BB)