Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, ‘2 Kasım Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarla Mücadele Günü’nde yaptığı açıklamada Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink ve Cemal Kaşıkçı gibi son 30 yılda işlenmiş politik gazeteci cinayeti dosyalarında planlayıcı ve azmettirici olarak yer almış aktörlere dokunulmamasını eleştirdi.
Önderoğlu ayrıca, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde halkın bilgilenme hakkı ile alay edildiğini, medya temsilcilerine yönelik şiddet ve cezasızlığa yol verildiğini ve haberciye şiddeti cezalandıran Anayasa Mahkemesi kararlarına yerel yargıda etkinlik kazandırılmadığını söyledi.
Önderoğlu “Türkiye’de gazetecilere yönelik cinayet veya saldırı vakalarında siyasi faktör arttıkça cezasızlık ne yazık ki daha da kaçınılmaz oluyor” diye konuştu.
Cezasızlık kültürüyle şiddetin sonu gelmez
Önderoğlu’na göre toplumsal eylemlerin sistematik şekilde yasaklanması gibi eylem alanlarının da gazetecilere yasaklanmasıyla anılacak bu dönemde yargı da, sorumlu kolluk kuvvetleri hakkında işlem yapmada son derece edilgen kaldı.
Adalet kurumlarında, sorumlu emniyet görevlilerini korumaya dönük kalıcı bir refleks gözden kaçmadı. Anayasa Mahkemesi’nin Erdal İmrek, Gökhan Biçici, Beyza Kural gibi gazetecilere ilişkin keyfi gözaltı ve şiddeti hak ihlali olarak tescilleyen kararları savcılıklar ve yerel mahkemelerde etkili şekilde işletilmedi.
Bunun sonucu olarak AFP foto-muhabiri Bülent Kılıç, Dokuz8haber sitesi muhabiri Fatoş Erdoğan, Artı TV eski Ankara temsilcisi Sibel Hürtaş ve fotomuhabir Berkcan Zengin gibi pek çok haberci toplumsal eylemlerde hedef olmaya devam etti.
Ayrıca, 2019 Seçimleri sürecinde Cumhur İttifakı’nı eleştiren 20’yi aşkın gazeteci çoğu sokakta ağır saldırıya uğradı. Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ, uğradığı ağır saldırının cezasız bırakılmaması için dört yıldır mücadele veriyor.
Devlet bombacıyı 30 yıldır bulamıyor
Dünyanın her yerinde “hizaya gelmez” birçok sürgün gazeteciyi taciz altında tutmak için İnterpol’ü devreye sokan yetkililer, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu’nun aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve İnterpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i 30 yıldır bulamadı.
Aradan geçen zamanda hükümetler, “duvar yıkılabilir” endişesiyle devletin sorumluluğuna işaret eden o “tuğla”yı çekip almayı göze alamadı; aydınlara yönelik seri cinayetlerine ilişkin “Umut Davası” da bir “örgüt işi” olarak sınırlı tutuldu.
Davasına 30 Mayıs 2024’te devam edilecek olan Demir, gazeteci Ahmet Taner Kışlalı’nın 1999 yılında bombalı saldırıda öldürülmesi dahil 17 cinayet ve eylemin sorumlusu olarak “Anayasal düzeni ihlal” gerekçesiyle yargılanıyor.
Avukat Hakan Bakırcıoğlu’nu andı
Agos gazetesi yayın yönetmeni ve barış insanı Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de İstanbul Şişli’de öldürülmesiyle ilgili, şimdiye kadar Trabzon’daki “çete”, “katil ile bayrak sergileyenler”, ihmalden suçlanan İstanbul, Ankara ve Trabzon’daki emniyet görevlileri ve “FETÖ üyeleri” olarak kayda geçenler yargılandı. Ancak cinayete giden süreçte ne gazeteciyi hedef yapan medya, ne basın bildirisiyle gazeteciyi hedef yapan Genelkurmay sorumluları ne de Dink’i İstanbul Valiliği’nde tehdit eden MİT görevlileri yargı önüne çıkarıldı. Dahası, bu üst düzey cinayet nedeniyle siyasi sorumluluk gereği istifa eden de çıkmadı.
Son olarak, Dink ailesinin avukatları Hakan Bakırcıoğlu, Bahri Belen ve Hülya Deveci, kamu görevlileriyle ilgili 37 kişinin beraat ettiği, 26 kişinin hapis cezası aldığı dosyayı İstanbul İstinafın onama kararının ardından Haziran 2022’de Yargıtay’a taşıdı. Dilekçede “İstinaf kararının; delillerin toplanmamış olması, kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimizin reddedilmiş olması ve Hrant Dink cinayetinin tüm yönlerinin açığa çıkarılmasına yönelik yargılamanın yapılmamış olması nedenleri ile bozulmasına karar verilmesi gerekliliği bulunmaktadır” denildi.
BİA MEDYA GÖZLEM/ NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2022
Gün gün üç aylık medya/ifade özgürlüğü ihlalleri /Tam metin
RSF Temsilcisi Önderoğlu, Hrant Dink cinayetinden tüm sorumluların yargı önüne çıkarılması için uzun yıllar mücadele verdikten sonra 2 Nisan’da hayatını kaybeden Avukat Hakan Bakırcıoğlu’nu da andı. Önderoğlu, “Hakan Bakırcıoğlu, hukuka saygısını ve adalet mücadelesine olan inancını, cezasızlıkla mücadeleyi duygusallıktan uzak, kararlı, sistemli ve istikrarlı şekilde yürüterek herkese gösterdi. Son girişimleri de, Dink cinayetinde sorumlulukları bulunduğu halde yargıdan korunanlara ilişkindi. Cezasızlığa karşı verdiği olgun, onurlu ve başı dik mücadele için onu saygıyla anıyoruz” dedi.
Anter davası “zamanaşımı” ile bitirildi
Devletin politik gazeteci cinayetlerini aydınlatma sorumluluğundan geri çekilmesinin diğer acı örneği de, 1998’e ait Susurluk Raporu’nda da devlet sorumluluğu itiraf edilen Kürt aydın, Özgür Gündem gazetesi yazarı ve gazeteci Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesi oldu.
Barış Sürecinde son anda kapatılmaktan kurtarılan cinayete dair soruşturma dosyası, çatışmalı yılların ardından, 30 yıllık zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle bu sefer 21 Eylül 2022’de ortadan kaldırıldı.
Kaçıkçı dosyası “cinayet faili”ne teslim
Uluslararası boyutta Türkiye’de işlenen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti de, ülkelerarası, sürece bağlı, pragmatik ve temel hakları hiçe sayan siyasete işaret ediyor. Suudi Arabistan’ın İstanbul’da öldürttüğü Washington Post gazetesi köşe yazarından Kaşıkçı’ya ilişkin cinayet dosyasının Arabistan’a teslim edilmesi diplomatik çıkarların adalete öncelendiğini göstermişti.
Cinayet sonrası uluslararası toplumu insan haklarına bağlı kalmamakla, Suudi yönetimini de cinayetin arkasında olmakla suçlayan Ankara, iki yıl sonra yaptığı bu “U” dönüşü cinayeti aydınlatma umutlarını da suya düşürüyordu.
Soru ve araştırma önergeleri yanıtsız
Gazeteci cinayetlerinin aydınlatılması siyasi irade ve yargı gücü yanı sıra TBMM etkinliğine de bağlıdır. Ancak iktidar ittifakı, gazetecilere yönelik şiddet ve cinayetlerin araştırılması veya aydınlatılması için muhalefet partilerinin bugüne kadar sunduğu önergelere kulak tıkadı. Örneğin, 2019 Seçimleri gibi süreçlerde de yaygınlaşan söz konusu şiddetin kamuoyu önünde kınanmaması "şiddetten siyasi bir yarar" beklendiği izlenimine de yol açıyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın “Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması” amacıyla daha önce verdiği önerge TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla Ocak 2023’te reddedildi.
Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Tatvan Belediyesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük haberleri sonrası sokakta ağır saldırıya uğrayan Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül'ün durumunu 19 Haziran’da iki soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı.
Temmuz 2021’de HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Adalet Bakanlığı'nın Musa Anter davasında mahkemenin taleplerini yanıtsız bırakmasını dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sordu. TBMM’ye sunulan soru önergesinde, Musa Anter davasının kilit önemdeki sanıklardan biri olan ve İsveç'te yaşayan Eski PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan'ın savunmasının 6 yıldır neden alınamadığını sordu.
Olayın siyasi boyutu yoksa yargı hızlı
Bazı örnekler Türkiye’nin, cinayetleri çözme iradesini ancak dosyalarda politik boyut bulunmadığında gösterdiğine ve azmettiriciler dahil sorumluları yargı önüne çıkarabildiğine işaret ediyor.
9 Ocak’ta Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ses Kocaeli gazetesi imtiyaz sahibi Güngör Arslan'ın 19 Şubat 2022'de iş yerinde öldürülmesiyle ilgili altısını tutuklu yargıladığı 14 sanıktan 10'una müebbet hapisten 2 yıl 6 ay hapse kadar değişen oranlarda hapis cezası verdi.
28 Mart 2022’de Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Rahmet FM radyosu programcısı Hazım Özsu’yu 9 Mart 2021’de Bursa Osmangazi’de öldürdüğü gerekçesiyle Halil Nalçacı'yı “kasten adam öldürme” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Aralık 2017’de Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi, Güney Marmara’da Yaşam gazetesi yetkilisi ve gazeteci Cihan Hayırsevener'in 18 Aralık 2009'da öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle bir kişiyi müebbet hapse, (daha sonra 17 yıl hapis cezasına) ve suç ortaklığı yapmakla suçlanan üçüncü bir kişiyi de 12 yıl hapse mahkum etti.
RSF Endeksi’nde 165’inci sırada
Türkiye, yargı bağımsızlığı alanındaki ağır sorunlar, gazetecilere yönelik sistematik keyfi yargılama ve tutuklamaların yanı sıra habercilere yönelik şiddet ve cezasızlığı gibi pek çok kronik sorunlar nedeniyle RSF’nin 180 ülkeli Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 165’inci sırada yer alıyor.
(HA)