On yıllardır İran'ın ülke içinde bağımsız gazeteciliğe yönelik acımasız baskısına, yurt dışından haber yapan İranlı gazetecilerin susturulmak amacıyla sistematik olarak hedef alınması eşlik ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, İsveç ve İngiltere gibi uzak ülkelerde çalışan İranlı gazeteciler, hem fiziki hem de çevrimiçi olarak sık sık sindirme veya saldırılara maruz kalıyor.
Farsça yayın yapan büyük yayın kuruluşlarına ev sahipliği yapan Londra, burada çalışan çok sayıda İranlı gazeteci nedeniyle bu tür saldırıların odağında.
Son vaka Iran International'ın sunucusu olan Pouria Zeraati. 29 Mart'ta Wimbledon'da kimliği belirsiz üç kişinin saldırısına uğradı. 36 yaşındaki saldırıdan yaralı kurtuldu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Zeraati’nin saldırıya uğramasından üç hafta sonra Birleşik Krallık'ta çalışan İranlı gazetecilere yönelik ulus ötesi tehditlerin artışına ilişkin bir rapor yayımladı.
2023’te Birleşik Krallık'ta çalışan sürgündeki İranlı gazetecinin ifadelerine dayanarak hazırlanan rapor, İranlı gazetecilere yönelik ulus ötesi tehdit düzeyinin daha önce görülmemiş düzeyde olduğunu ortaya koyuyor.
Rapor ayrıca, basın özgürlüğünü savunduğunu iddia eden bir ülkede çalışmalarına rağmen, Birleşik Krallık'taki İranlı gazeteciler üzerindeki ulus ötesi baskının etkisinin hükümet, kolluk kuvvetleri veya sosyal medya platformları tarafından yeterince ele alınmadığını belirtiyor. RSF’ye göre bunun nedeni gazetecilerin içinde bulundukları durumun yerel değil yabancı bir öncelik olarak görülmesi.
Temel özgürlüklere yönelik tüyler ürpertici ve geniş kapsamlı bir tehdidi belgeleyen bu rapor, Birleşik Krallık yetkilileri ve dünya genelindeki demokrasiler için bir uyandırma çağrısı işlevi görmeli. Sürgündeki İranlı gazeteciler bu tür tehditler karşısında haber yapmaya devam ederek olağanüstü bir cesaret ve direnç gösteriyor. Ancak onları desteklemek ve korumak için çok daha fazlası yapılmalı. İran, gazetecileri hedef almaktan vazgeçmeli ve Birleşik Krallık'ta hükümet, kolluk kuvvetleri, sosyal medya platformları ve işverenler, tüm gazetecilerin işlerini engelsiz bir şekilde yapabilmelerini sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmak üzere birlikte çalışmalı.
RSF Birleşik Krallık Büro Direktörü Fiona O'Brien
Raporun sekiz önemli bulgusu şöyle:
- Çevrimiçi saldırılar katlanarak arttı
Ankete katılan gazetecilerin neredeyse yüzde 90'ı son beş yılda çevrimiçi tehdit veya tacizle karşılaştıklarını, yüzde 50'si ise sık sık çevrimiçi tehdit veya tacize uğradıklarını bildirdi.
Saldırılara ölüm ve tecavüz tehditleri, kimlik avı girişimleri, kimliğe bürünme ve siber saldırılar dahil.
- Saldırıların çoğu cinsiyete dayalı
Kadın gazeteciler özellikle internette sık sık istismara uğruyor, cinsel içerikli, kadın düşmanı veya karalayıcı mesajlar alıyor.
Ankete katılan kadınlar, kendilerine veya aile üyelerine müstehcen görüntüler gönderildiğini, itibarlarını zedelemeye yönelik kampanyalara konu olduklarını ve bazen her gün olmak üzere tecavüz ve ölüm tehditleri aldıklarını söyledi.
- İran'daki aile üyelerine yönelik tacizler
RSF anketine katılanların yaklaşık yüzde 60'ı, ailelerinin gazeteci olarak yaptıkları işlerle ilgili tehdit veya yıldırmaya maruz kaldığını söyledi.
Bunlar arasında sorguya çağrılma, mal varlıklarının dondurulması veya iş kaybı gibi ekonomik cezalar uygulanması, pasaportlarının ellerinden alınması, seyahat yasakları, gözetim, telefon görüşmelerinin dinlenmesi ve gözaltılar yer alıyor.
- Gazeteciler ve gazetecilik üzerindeki etkisi yıkıcı
Fizksel ve çevrimiçi tehdit ile tacizlere sürekli maruz kalmak anksiyete, intihar düşünceleri, aşırı dikkat, aile hayatında bozulma, yorgunluk, uyuyamama ve izolasyona yol açıyor.
Ankete katılan gazetecilerin dörtte üçü tehdit ve taciz nedeniyle stres, endişe veya savunmasızlık hissi yaşadıklarını belirtti. Gazeteciler otosansür uyguladıklarını, işten izin almak zorunda kaldıklarını, sosyal medya platformlarını terk ettiklerini ya da işi tamamen bıraktıklarını söyledi.
- Tehdit birden fazla aktörden geliyor
İran hükümeti tehdit ve tacizin başlıca kaynağı ancak tek kaynağı değil. Son 10 yılda gazetecileri rejime sempati duymakla suçlayan muhalif grupların, siyasi aktivistlerin ve İran diasporasının diğer üyelerinin tacizlerinde de artış görüldü. Bu tür tacizlere maruz kalan gazeteciler düşmanlık her taraftan geliyormuş gibi hissettiriyor.
- Sosyal medya platformlarının tepkisi yetersiz kaldı
Gazetecilerin çevrimiçi istismarı bildirme deneyimleri de büyük ölçüde olumsuz. İranlı gazeteciler, sosyal medya platformlarına yapılan şikayetlerin ya görmezden gelindiğini ya da tatmin edici olmayan bir şekilde ele alındığını söyledi.
- Birleşik Krallık polisinin tepkisi karışık
Büyük kuruluşlar, çalışanlarına eğitim verilmesi de dahil olmak üzere polis tarafından iyi bir şekilde desteklendiklerini belirtti. Ancak bireysel düzeyde birçok gazeteci, saldırıları polise bildirme konusunda olumsuz deneyimler yaşadıklarını ve polisin karşılaştıkları tehditlerin bağlamını veya ciddiyetini anlamadığını söyledi.
Takip veya kovuşturma yapılmaması güvenin sarsılmasına yol açtı: Katılımcıların sadece yüzde 13'ü son beş yıl içinde polise taciz ihbarında bulunduğunu ve birçoğu bunun zaman kaybı olduğunu düşündüğünü ifade etti.
- Hükümet daha fazlasını yapmalı
RSF Birleşik Krallık hükümetini, gazetecilere yönelik ulus ötesi baskıları Gazetecilerin Güvenliği için Ulusal Eylem Planı'na dahil etmeye; ciddi tehditlerle karşı karşıya kalan gazeteciler için hızlı müdahale koruma mekanizmaları sağlamaya; sosyal medya platformlarını gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddetle başa çıkma konusunda sorumlu tutmaya ve Birleşik Krallık yargı yetkisi altındaki gazetecilere yönelik suçların sistematik olarak soruşturulmasını sağlamak için kolluk kuvvetleriyle birlikte çalışmaya çağırıyor.
Ayrıca RSF’ye göre Birleşik Krallık kendi ülkelerinden kaçmak zorunda kalan gazetecilerin Birleşik Krallık'a giriş yapabilmeleri için açık yasal yollar oluşturmalı.
Raporun tamamı için buraya tıklayın
(HA)