bianet'in görüştüğü, derneğin kurucularından Selçuk Karadeniz, amaçlarının üniversiteli Roman gençlerin Romanların hakları için örgütlendiği diğer derneklerde de yer alması, Romanların kendi hak savunucularını yetiştirmesi sürecine destek vermek olduğunu söylüyor.
"İlk hedefimiz insan hakları ve demokrasi alanında çalışmak. Ayrıca, Türkiyeli Roman gençlerin Avrupa'daki diğer Roman sivil toplum örgütleriyle (STK) bir araya gelmesini sağlamak da istiyoruz."
Derneğin 14 Şubat'ta kuruluşuna ön ayak olan ilk beş kişi, "Türkiye'de Romanların Haklarının Geliştirilmesi" projesinde çalışan üniversiteli Romanlar.
"Daha sonra, 'Artık bir şeyler yapalım; örgütlenelim' dedik" diye anlatıyor Karadeniz. "Sonra 12 kişiye çıktık; ardından da 17 kişiye. Romankara böyle doğdu."
Karadeniz'in bu sürece girmesi, dönüşmesi de geçen yıl İstanbul'da ikincisi düzenlenen Uluslararası Roman Sempozyumu'yla başlıyor.
"Biz o sırada dört beş arkadaş, Roman çocuklara ders veriyorduk. Bir telefonla Sempozyum'dan haberdar olduk ve gittik. Diğer Roman dernekleriyle tanıştık. Herkes heyecanlıydı; biz de hak mücadelesine girmeye karar verdik."
25 yaşında, Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğrencisi Karadeniz, yaşamının nasıl değiştiğini de anlatıyor. Proje kapsamında insan hakları ve STK eğitimleri alıyor. "Daha önce 'milli duygular'a dayanan bir eğitim almışken, insan hakları kavramıyla karşılaştık. Romanların aşırı derecede ayrımcılığa uğradığının farkına vardık. Açtılar, eğitimsizdiler, insan yerine koyulmuyorlardı. Bunları gördük."
Şimdiyse şunları söylüyor Karadeniz: "Haklarımızın olduğunu, bunları almak gerektiğini öğrendik. Devleti, yöneticileri eleştirebileceğimizi öğrendik."
Çocukluktan yetişkinliğe dışlanma ve ayrımcılık
Karadeniz, bir Roman'ın çocukluğundan itibaren yaşadıklarından örnekler veriyor:
İlkokul: "Daha yedi yaşındayken sorun yaşıyor Roman çocukları. Okulda sıra arkadaşı yanına oturmak istemiyor. Çünkü kulübe gibi bir yerde yaşıyor Roman çocuk. Yeterli altyapı yok; su yok. Kokuyor. Öğretmeni dahi rahatsız oluyor. Sonra da çocuk okuldan soğutulmaya çalışılıyor. Arkadaşlarının önünde onuru kırılıyor."
Ortaokul: "İlk aşklar başlıyor ama, Roman çocuklar karşı cins tarafından reddediliyorlar. Kız ya da oğlan, fark etmiyor. Sevilseler dahi, diğer arkadaşlarında tepki gören çocuklar Roman çocukları istemiyor. Damgalanıyorlar ve bunalıma giriyorlar."
Lise: "Kendini geliştirememişse, okuldaki faaliyetlere katılamıyorlar. Geri plana atılıyorlar."
Üniversite: "Çingene olduğumuzu söylediğimizde, insanlar bir adım geri gidiyor. Sonra 'Çingene'yle alaylar, şakalar başlıyor. Bize Romankara'dan bahsettiğimizde, 'Ayrı devlet mi kurmak istiyorsunuz' diye soranlar bile oldu."
"Tanıdıkça tutumları değişiyor"
Ama tanıdıkça, insanların tutumunun değiştiğini de vurguluyor Karadeniz.
"Çingeneler böyle değil, demeye de başlıyorlar. 'Fuhuş yapan, hırsız, arsız' önyargıları, tanıştıktan sonra değişiyor. Roman olmayan birçok arkadaşımız bize destek veriyor, tebrik ediyor. Onları Roman mahallelerine götürüp, insanların ayrımcılığa uğradığını, gerçekten hayatta kalmaya, yaşamaya çalıştığını gösteriyoruz."
Romanların yaşadıklarının görünür oldukça, anlaşılma olasılığının arttığını da saptıyor Karadeniz: "Roman mahalleleriyle insanları kaynaştırabilirsek, sorun kalmayacak."
Kentsel Dönüşüm de ayrımcılık
Karadeniz, Romanların barınma haklarının büyük ihlali anlamına gelen "Kentsel Dönüşüm"ün Ankara'da nasıl yaşandığına bir örnek veriyor:
"Roman olmayan biriyle konuştuğunuzda, size evi karşılığında 75 milyar TL para alacağını, evsiz kaldığı süre içinde kirasının ödeneceğini, sonuçta, yeni yapılan binadan da bir daire alacağını söyleyebiliyor rahatlıkla. Ama bir Roman 'Bana 3 milyar TL teklif ettiler. Bunu alıp evimi vermezsem, bu paradan da olacağım' diyor."
Bunu yapanın doğrudan devlet ya da belediye görevlileri olmadığını, inşaat sektöründe haksız kazanç peşine düşenlerin rolü olduğunu söyleyen Karadeniz "Romanların eğitimsizliğinden yararlanıyorlar" diyor.
"Kadınlar Roman derneklerinde yer almalı"
Karadeniz, Roman derneklerinin içinde kadınların varlığının vazgeçilmez olduğunu da söylüyor.
"Bu çok çok önemli. Çünkü kadınlar bilinçlendiğinde daha iyi çalışırız. Roman kadınlar, çocuklarını ilk eğitenler. Bu bilinçli bir şekilde gerçekleşirse, okumanın, sağlığın, eğitimin ne kadar önemli olduğunu kavrayabilirlerse, sorunlarımız yavaş yavaş çözülmeye başlar. 'Hakkımız yeniyor, dışlanıyoruz, bunu nasıl çözebiliriz' diye soran kadın çok şeyi değiştirir."
"Diğer STK'lerin desteğine ihtiyacımız var"
Karadeniz Romanların örgütlenmeye başladığını ama özellikle hak örgütlerinin ve diğer STK'lerin desteğine ihtiyaç duyduklarını söylüyor:
"Türkiye'de Roman örgütlenmesi çoğaldı. Ama örgütlenmeyi bilmiyoruz. Romanlar, gönüllü olarak bütün yürekleriyle örgütlere girdiler; ama nasıl hareket edeceklerini bilmiyorlar. STK'lerin ve insan hakları savunucularının desteğine ihtiyacımız var." (TK)