Van’da faaliyet yürüten Star Kadın Derneği’nin kurucularından Rojbin Bor, kadın faaliyetleri kapsamında katıldığı basın açıklamaları, sosyal medya paylaşımları ve çeşitli konularda verdiği röportajlar gerekçe gösterilerek hakkında birçok soruşturma açıldı.
Kadınlara yapılan cinsel istismar, taciz ve kadın cinayetlerine karşı gösterdiği hassasiyet ve mücadele ile her alanda her platformda sesini yükselten Bor’la kadın dernek çalışmalarını, kendisine açılan soruşturmaları konuştuk.
Öncellikle sizi tanıyabilir miyiz?
Bu soru sorulduğunda kendimi öncelikle 3 kelimeyle özetliyorum. Kürt, kadın, umutlu… 1993’te Van’da doğdum.
Eğitim sürecimi Van’da tamamladım. Kamu yönetimi siyaset bilimi aynı zamanda adalet bölümü mezunuyum. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimcisiyim ve kürtçe dil eğitmeniyim. Yaklaşık 7 yıldır da kadın hak alanında çalışıyorum.
Sanırım 2015-2017 tarihler arası DBP Van/ İpekyolu Eş Başkanlığı da yaptınız.
Evet, 2015-2017 Tarihleri arası Demokratik Bölgeler Partisi Merkez Eş Başkanlığı yaptım, kurumsal temsiliyet boyutunda çalışmam orda başladı.
Eş Başkanlıktan kadın çalışma alanına geçmeye nasıl karar verdiniz?
Erkeklerle birlikte mücadele bana amorf ve zor geldi. Bu sebepten dolayı sadece kadın alanına yöneldim.
“Bir İdeolojiyi içselleştirme babında kadınlar daha dik duruş sergiliyor"
Erkeklerle birlikte mücadele etmenin zorluğu neydi?
Bütün dünya devrim öykülerine, tarihine baktığınız zaman aslında devrime en az zarar veren cinsiyetin kadın olduğunu görebiliyoruz. Devrimci mücadele ile tanışan kadınların mülkiyet anlayışı erkeklere oranla daha az gelişkin.
Erkekler de mülkiyet algısı çok daha yoğundur. Mesela bir ideolojiyi içselleştirme babında kadınların daha dik duruş sergilediklerini görebiliyoruz. Ayrıca siyaset bir iktidar alanı ve iktidar da çok fazla erkekle bütünleşen bir şey.
Erkeklerin daha iyi noktalara gelmeye çalışması ya da daha üst seviyeyi talep eden, isteyen olması. Özetle beklenti içinde olarak mücadeleye dahil olması benim mücadele anlayışımla örtüşen bir şey değildi.
Star Kadın Derneği kurucularındansınız, ne oldu da böyle bir derneği açmaya gerek duydunuz?
15 Temmuz 2016 yılındaki darbe tarihinden önce kadınların ulaşabilecekleri birçok yer vardı, gidebilecekleri sığınma evleri, meslek edindirme kursları vardı, belediyeler bünyesinde kadın politikaları daire başkanlıkları ve kadın politikaları müdürlükleri vardı. Dolayısıyla daha avantajlı diyebileceğimiz zemin vardı.
Darbe ile kayyum atamaları oldu, kadınlara hizmet veren 52 tane kurum kapatıldı. Bunların başında ilk kapattıkları yer kadın sığınma evleri oldu. Ayrıca belediye bünyesinde bulunan alo şiddet hattı da kapatıldı. Şiddete maruz kalan kadınlar alo şiddet hattını arıyordu ve biz direkt konuya müdahil olup şiddete maruz kalan kadınlara sahip çıkıyorduk.
Az önce de söylediğim gibi durum böyle olunca kadınlar şiddet gördüğü evde yaşamaya mahkûm bırakıldı. Kolluğa şikâyette bulunduklarında, kolluk tarafından ikna edilip yeniden eve gönderilme durumları oluyor, bu da kabul edilecek bir şey değil. Bu süreçten sonra kadın hak savunucuları patır patır tutuklanmaya başlandı. Ağır cezalar aldılar. O şiddet döngüsü içerisinde öldürülen kadınların cenazelerini bile yine erkekler taşıyor oldu. Bu bizim açımızdan yani kadın mücadelesi açısından travmatik bir tabloydu, dolayısıyla biz bu kentte yeniden kadın yüzünün, kadın kurumunun, kadın kapısının olduğu bir yer ihtiyacından kaynaklı Star Kadın Derneğini kurduk.
Kadına psikolojik ya da fiziki şiddet konusunda derneğinize başvuran kadınların bir çetelesini tutuyor musunuz? Darbe sonrası kadınlara hizmet veren 52 kurumun kapanmasının maliyetinin kadınlar için ne kadar ağır sonuçlar doğurduğunu göstermek adına soruyorum.
Duygusal ya da fiziksel bir şiddetin çetelesi olmaz, çok net söylüyorum bütün kadınlar yüzde yüzü diyorum, bakın böyle bir iddiam var, psikolojik baskı ve psikolojik şiddet görüyor. Babadan görüyor, abiden görüyor, iş yerinde patronundan görüyor, ama görüyor. Kadına şiddet sadece bir yerini morartma, darp etme değil.
Psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet bütün bunlar her biri kendi içerisinde karşısındakini yaralayan, morartan ama görünmeyen bir şiddet biçimi. Dolayısıyla şiddetin boyutları üzerinden bir çeteleden bahsetmek kolay değil.
Şunu söyleyebilirim 2020 yılında kurduk Star Kadın Derneğini, bugüne kadar 418 tane şiddet başvurusu geldi. 176 tanesi bulunduğu yerden sığınma evlerine yerleşme talebi üzerine geldi. Şüpheli kadın ölümleri Van’da çok fazla, 2023 ‘ten bugüne kadar işte intihar etti denilen sanırım 13 tane şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Ki zaten biz intiharları kadın ölümlerinde kabul etmiyoruz, kadını o noktaya getiren buna intihar süsü veren erkek faillerin pekâlâ farkındayız.
Dernek olarak bu yaşananlar karşısında nasıl aksiyon alıyorsunuz?
Şiddet mağduru bir kadın bize ulaştığında direkt polisi arıyoruz ve durumun akıbetini doğrudan polisten talep eden bir yerde oluyoruz. Dolayısıyla biz devletin mekanizmasını harekete geçirmek için uğraşan bir pozisyondayız. Bu bir boyutu. Ayrıca politika üreten bir yerdeyiz aynı zamanda, biz bu kent de onlarca atölye düzenledik.
Bu atölyelerin içerisinde öz savunma da vardı, toplumsal cinsiyet vardı. Kadın özgürlük mücadelesi vardı. Biz bütün bunları kadınlara temin eden, böyle atölyeler yapan ve bunlara devam eden bir kurumuz. Bunun dışında Van’ın özgünlüğü de var, Afganistan’dan, İran’dan, çok yoğun göç alan ya da Avrupa’ya gidebilmek için kullanılan transit bir yer bura.
Mesela Taliban zulmünden kaçmış ya da Suriye ‘de yaşanan savaş mağduru erkekler bir şekilde korunabiliyorken, aynı sebepten kaçıp gelen kadınlar korunaksız, güvencesiz bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Bu tabloda kadınlar için tek alternatif nedir, ucuz iş gücü olmalarıdır ya da fuhuş bataklığına düşmektir ya da ikinci eş olarak evlenip bir şekilde barınma imkânı sağlamaktır. Biz dernek olarak bu anlamda da Afganistanlı, Suriyeli ve İranlı 120 kadına toplumsal cinsiyet, hukuki mekanizmalar ve dil eğitimi verdik.
Basında benim gördüğüm hakkınızda 16 ayda 28 soruşturma açılmış. Şu an kaç soruşturma var hakkınızda, hangi gerekçelerle açılan soruşturmalar bunlar.
Evet, sanırım 40’ı buldu bu soruşturma sayısı, 34’ten sonra saymaktan vazgeçtim. Gerekçeler arasında gasp yok, hakaret yok, insana zarar verme yok mesela. Ben bir kadın hak savunucusu olarak ve bir muhalif olarak kurduğum cümlelerden ötürü açılan soruşturmalar. Hakkımda açılan absürt bir soruşturmadan bahsedeyim, İstanbul Sözleşmesinin feshi için bir yürüyüş düzenleniyor, fakat ben nasıl olmuşsa o yürüyüşte yoktum. Hiç haberim yoktu yürüyüşten, emniyetten çağırıldım İstanbul Sözleşmesine dönük bir yürüyüş yapıldı ve sen bu yürüyüşteydin dendi.
Soruşturma, kovuşturmaya döndü ben mahkemeye çıktım. Yürüyüşe katılmışsın dendi bana, hayır katılmadım dedim. O zaman çağırıcısı olmuşsun dediler, hayır çağırıcısı da olmadım dememe rağmen beraat de etmedim, mahkeme ertelendi. Yani olmadığım bir yürüyüşten de yargılanıyorum.
Diğer bir soruşturma yakın zamanda uzman çavuşların sokak ortasında kadınlara tacizi söz konusu olmuştu.
Biz kadın derneği olarak demokratik hakkımızı kullanarak bir refleks gösterdik, basın açıklaması yaptık. Bundan ötürü de bir soruşturma açıldı. Aynı konu ile alakalı bir televizyon programına katılıp, söylediklerimden ötürü de soruşturma açıldı. Halkı kin ve tahrikten açılan soruşturmalar, yani halk benim her sözümden tahrik oluyormuş.
Hakkınızdaki soruşturmaları bir kadın savunucusu olarak nasıl okuyorsunuz?
Devletin erkek olduğunu düşünüyorum, karşınızda erkek devlet var ve bu anlayış bana ısrarla elinin hamuruyla erkek işine karışma diyor.
Aslında bana bu soruşturmayı açanlarda buradan bir şey çıkmayacağını biliyor ama işte sürekli gözümüz üzerinde demeye çalışıyorlar. Bir röportaj vermişim, hangi röportaj olduğunu da bilmiyorum bu sebepten dolayı yakın bir tarihte tekrardan ifade vermeye gideceğim.
Yani şunu söyleyeyim bedel ödeyen kadınlardan bir farkım yok benim. Nefes alabildiğimiz her alanı yaratan mücadelenin benden daha az değerli olduğunu düşünmüyorum. Ben kadın mücadelesine iman ediyorum. Özgürlük mücadelesine iman ediyorum onu söyleyeyim.
(ET/EMK)