PYD ile El-Kaide türevi örgütler arasındaki çatışmaların yoğunlaşması ve Suriye'deki Kürt partilerinin bir araya gelerek oluşturduğu Yüksek Kürt Konseyi'nin Rojava'da seçimlere gidilerek, geçici bir yönetimin oluşturulacağı şeklindeki açıklamasıyla birlikte Türkiye'de, medya ve siyasetin gündemi, Rojava oldu.
Türkiye'nin El-Kaide türevi örgütlere silah yardımından, yaralılarının tedavi edilmesine kadar, geniş bir yelpazede yardım ettiği iddiaları, sıkça gündeme geldi. Rojava'da yayın yapan ANHA (hawarnews.com) isimli haber ajansı, üç El-Nusra mensubunun üzerinden Türk kimliği çıktığını açıklamıştı. Aynı haber ajansı, silah yüklü araçların Türkiye'den, son günlerde çatışmaların yoğunlaştığı Til-Ebyad kentine geçirildiğini, "güvenilir kaynaklarına" dayanarak duyurmuştu. Türkiye'den bu iddialara herhangi bir yalanlama da gelmemişti.
Rojava'daki son gelişmelere AKP'den ilk tepki, Yalçın Akdoğan'dan gelmiş, Akdoğan, PYD ateşle oynuyor, demişti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu da benzer bir açıklama yapmıştı.
Başbakan Erdoğan ise son ulusa sesleniş konuşmasında, Rojava'daki gelişmeleri kastederek, "Türkiye bu tür oldu bittilere asla göz yummaz," dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu da son yaptığı açıklamada, ilkine nazaran daha dikkatli bir dil kullanarak, "Bizim politikamız ilkesel bir temele dayanır. Suriye ’deki bütün oluşumlar ve gruplar etnik ve dini ayrım gözetmeksizin Türkiye ’nin dostudur.Bizim özellikle Kürt kardeşlerimizle ilgili geçmişte haklarını her zaman savunduk. Çatışma ortamı dışında yeni çatışma sebepleri çıkaracak girişimlerden uzak durmak gerekiyor. Suriye halkını yansıtan eğilimlere ağırlık vermek lazım.Oradaki Kürt kardeşlerimiz hepimizle akrabadır, kardeştir. Fakat emrivaki şekilde atılacak bazı adımlar Suriye’de çok daha fazla gerilim çıkmasına, kan dökülmesine ve bir anda iki taraflı bir çatışmanın çok taraflı bir çatışmaya dönülmesine neden olur.Hiçbir oluşumu Türkiye tehdit olarak algılamaz. Ama geçici Suriye parlamentosu oluşana kadar tarafların tek taraflı adım atmaması gerekiyor," dedi.
Diğer yandan dört parçadan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye'den Kürt siyasal parti temsilcileri, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin çağrısıyla toplandı ve "1. Kürt Ulusal Kongresi"nin hazırlıkları için, bir hazırlık komitesi oluşturdu.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yapılan toplantı öncesi, toplanacak olan 1. Kürt Ulusal Kongresi'nin işlevi için "Bir defa Kürtlerin hangi ülkede, hangi sıfatla nasıl yaşamak istediği bu kongre aracılığıyla bir kez daha bütün dünyaya ilan edilecek. Dört parçadaki Kürtlerin bu siyasi birlikteliği bu ülkelerdeki Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırır," demişti.
Bu toplantıda öncelikli olarak Rojava'nın konuşulduğu, kongrede de öncelikli gündemin Rojava olacağı ifade ediliyor.
***
Anlaşılan Türkiye'de kafalar hâlâ karışık... "Bölünme fobisi" hâlâ canlı...
AKP hükümetinin çözüm perspektifinin sınırları belli değil gibi görünüyor; çünkü PKK ve PKK Lideri'yle yürütülen bir süreç var ve PYD'nin PKK Lideri Abdullah Öcalan'a sempatisi, teveccühü biliniyorken ve bu durum samimi bir barış ve çözüm anlayışıyla Türkiye halklarının yararına avantajınayken, üstelik de PYD bağımsız bir devlet kurma çabalarının olmadığını ve Türkiye'yle iyi ilişkiler kurmak istedikleri her fırsatta ifade ediyorken, Türkiye'nin PYD'yi tehdit olarak görmesi, (yetkililerin yalanlamadığı iddiaya göre ise) PYD ile çatışan El-Kaide türevi örgütlere destek vermesi anlaşılır gibi değil. Tüm bunlar Türkiye'nin Rojava'ya, hatta geniş yelpazedeki Kürt sorununa dair kafa karışıklığına işaret ediyor.
Oysa hükümetin çok rahat olması, hatta memnun olması beklenir, Rojava'daki gelişmelerden; çünkü dünyada artık geçer akçe ulus-devletler değil ve oradaki Kürt'lerle dostluk içinde, hatta işbirliği içinde olmak, Türkiye halklarının menfaatinedir.
O yüzden hükümetin karar vermesi gerekiyor: "Rojava mı? Kuzey Suriye mi?"
Belki de üçüncü bir seçenek vardır: Suriye Kürdistan'ı.