Yakın zamanda yaşandığı için anımsarız. Bu tavır alışın kökeninde elbette insan haklarından tutun yayın ve iletişim haklarının, içinde bulunduğumuz çağda hak ihlalleri anlamına geleceği ve bunun da insanlık suçuna kadar vardırılabileceği de konuşulmuştu.
Yine anımsarız, RTÜK tarafından uygulanan bu ekran karartma cezaları yerel televizyon kanallarına karşı daha acımasızca uygulanırken, ulusal kanallara karşı daha müsamahakâr davranılmıştı.
Yerel kanallar 15 gün, bir ay, hatta bir yıl süreyle kapatılırken ulusal kanallar en fazla üç gün olarak kapatılmıştı.
Roj TV için aydınlar nerede?
Burada bu yayın durdurma işinin haklı ya da haksızlığı anlamını tartışmaya açacak değilim elbette. Ne adına olursa olsun o gün bunu bir hak ihlali olarak değerlendirdiğimiz gibi aynısını bugün de savunmak en doğrusu.
Asıl bugün üzerinde durmak istediğim şu: O günlerde, bugünlere göre daha basit hatta çoğu kez siyasal olmayan nedenlerle kapatılan televizyonlar için kamuoyunu ayağa kaldıran aydın kimlikli şahsiyetlerin nedense bir benzeri olay için bugün siyasal ya da etnik nedenlerle duyarsız olmasıdır tartışılması gereken.
Malum, olay henüz tazedir. Başbakan Recep Tayip Erdoğan Danimarka'daki basın toplantısını, Roj TV muhabirinin dışarıya çıkarılmamış olmasını gerekçe göstererek protesto etmiştir.
Öncesi ve sonrasındaki gelişmeler nedeniyle Roj TV mevzuu halen ülke kamuoyunun gündemindedir.
Tarih 21 Aralık 2005'tir. Demokratik Toplum Partili (DTP) 56 belediye başkanı Danimarka Başbakanı Rasmussen'e Roj TV'nin kapatılmaması için mektup göndermiştir.
Roj TV sadece Kürtçe yayın yapmıyor
Belediye başkanlarının imzaladıkları mektupta, "Türkiye'de gerçek bir demokratik hayatın yeşerebilmesi için, Roj TV'nin sesi susturulmamalıdır. Bu, yerel yönetimler düzeyinde temsil ettiğimiz insanların samimi ve ortak talebidir.
"Bu sesin ortadan kaldırılması demokrasi, insan hakları ve demokratik medeniyetin temel özgürlükleri için verilen mücadelede önemli bir mekanizmanın kaybedilmesi anlamına gelecektir" demektedirler.
"Bu mektubun üzerine ne olmuştur?" diye merak edenlere işte yanıtı: PKK'ye yardım ve yataklık suçlaması ile on yıla kadar hapis istenerek dava açılmıştır.
Roj TV'yi henüz izleyemeyenler için kısa bir bilgilendirme: Roj TV sadece Kürtçe yayın yapmıyor. Türkçe, Arapça, Süryanice yayınlar da yapıyor.
Anadolu'daki çok dillilik ve çok kültürlülük gibi bir derdi de olduğunu izleyicilerinden biri olduğum için hissediyorum.
"Sakat bir kardeşlik" anlayışı
Yayın politikasına katılır ya da katılmazsınız. Bu ayrı bir konudur. Ama çanak anten almak için bu televizyonun yayınlarını izlemek uğruna yatağını yorganını satan ve "90'lı yıllarda bu yayını izledi" diye her türlü ezaya cefaya katlanan milyonlarca insanın iletişim kanalını kapatmaya yeltenmek pek de takdir edilecek bir iş olmasa gerek.
Sözün tam da bu noktasında kardeşliğin somuta ermesine, tezahürüne değinmenin yeridir.
Eğer bu ülkede haber programında "sanal reklam yayınladı" ya da "habercilik ilkelerine aykırı davrandı" gibisinden gerekçelerle kapatılan televizyonların, kapatılmaması için destek olmak amaçlı, özgürlükçü kimi aydınlar eleştiri ve tepki mekanizmasını hayata geçirip; Roj TV örnek olayı konusunda milyonlarca insanın iletişim kanalının kapatılmasına karşı tavırsız kalıyorsa ortada "sakat bir kardeşlik" perspektifi vardır gibi geliyor.
Kardeşlik yerine dostluk
Aslında galiba bu uydurulmuş ve sonradan yaratılmış kardeşlik hikayesinden de kanımca vazgeçilmeli.
Kardeşlik yerine dostluk demek en doğrusu. Sakat ve içten içe işine geldiğinde kardeş gelmediğinde "kalleş" demektense, dostluk kavramı üzerinde bir arada yaşamayı bina etmek en uygunu.
İçten dost, yüreğinin derinliklerindeki ihtiyaçları hesaplayıp işi bittiğinde insanı bir kenara savurup atmayan bir dostluk üzerine bina edilen "biraradalı"ğa bu ülke halklarının acil ihtiyacı var.
Roj TV olayı da bunun pratiğe yansıyan tezahürüdür.
Bugünün aydın sorumluluğu, "Roj TV kapatılmasın" diye Danimarka Başbakanına mektup yazan belediye başkanlarına destek olmakla yetinmeyip "Roj TV kapatılmasın" demektir.
Değilse, yeterince ses çıkmıyor ve sahip de çıkılmıyorsa "Etle tırnak gibiyiz. Kardeşiz." demenin, inanın ki zerre kadar kıymeti harbiyesi yoktur. (ŞD/EZÖ)