Koray Can Köçkar ve Burak Arslan’ın 2016’da İzmir’de kurduğu Sermest, yeni teklisi “Sen Söyle Kadın”ı Boomers Records etiketiyle tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluşturdu.
Cıvıl cıvıl bir aşk ilişkisinin irtifa kaybederek ihanetle son bulan yere çakılışını, agresif sözler ve onlara aynı sertlikte eşlik eden bir sound’la anlatan şarkı, “modern birey” meselesine de ufaktan da olsa dokunmayı ihmal etmiyor.
Sermest’le yeni teklilerini ve mevcut durumdaki vaziyetlerini konuştuk.
“Kırmasınlar Yeter” şarkınızla ilgili yaptığımız röportajda grubun isminin nereden geldiğini sorduğumda, “Pek öyle ‘sermest’ bir hâliniz yok,” diye eklemişim. Siz de şu “Sermest ifadesi çocukluk dönemlerimizi çağrıştırıyor. Bizi biz yapan bu yıllarla ilgili hatıralarımızın silik olması, çocukluğumuzu sarhoşluk hissine benzetmemize sebep oldu.” Bu hâlin üzerinizdeki son durumu nedir? Hâlâ aynı mı, biraz “büyüdünüz” mü?
Evet, büyüdük. Bize sorsanız, biz kesinlikle büyümüşüzdür. Ama o içimizdeki çocuk hiç yaş almıyor desek yeridir. “Çocuk” ifadesi, toplumun kafasında yer alan genel profilin aksine bizim için bir “haşarılık” ifadesi değil. Tam aksine; aynaya baktığımızda donuk bir beden diliyle bize bakan çocukluğumuzun yansıması... En çok öğrendiğimiz dönem; aynı zamanda şu anki bizi biz yapan dönem...
Sound’unuz da “BYBY”la başlayıp “Firuze”yle devam eden ve son olarak da “Sen Söyle Kadın”da gördüğümüz bir makas değişikliği var. Tempo yüksek, enstrümanları daha rahat kullanmışsınız, sözler de keza. Topçu ağzıyla söyleyecek olursam; “önünüzde açık bir alan var”. Bu değişim nasıl oldu?
Harika bir tespit. Sahnedeki sound’umuz ile kayıtlarda yer alan sound’umuz arasında epey farklılık vardı. Bizim istediğimiz sahnedeki Sermest’ti ama yayın süreci beklentilerimizi tam anlamıyla karşılamıyordu. “BYBY”da bir şey oldu! Hiç beklemediğimiz bir anda bu sorunu nasıl aşabileceğimizin emarelerini görmeye başladık. Bu nedenle de formülümüzle oynadık.
“BYBY” ve “Firuze” arasındaki 7-8 aylık uzun dönem bu konunun üzerine yoğunlaştığımız bir dönem oldu. Bu zaman dilimi boyunca şarkı yayınlamadık. Yoğun tempolu sahneler aldık. Sahne üstünde ve arkasında ekibimizle ilgili köklü değişimler yaşadık. Öte yandan “Firuze”nin de kayıtlarına odaklandık. Çok soyut bir konudan bahsediyoruz, iki kere ikinin dört etmeyeceği parametrelerin yer aldığı konular bunlar... O yüzden bu “makas değişimi” konusunda sürekli düşünmek yerine gerekli tespitleri yapıp akışa güvendik.
“Firuze”nin kayıtlarında tam olarak o gün ne istiyor ve hissediyorsak bunu ilk defa şarkıya da yansıtabilmiştik. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Bütün şarkılarımıza sahne için yeniden düzenlemeler yaparak sound olarak birbirlerine yaklaştırdık. Mesela bu aranjeler sonunda “Küçük Evim” gibi “minnoş” bir şarkı dahi “Firuze” ile aynı tempoya ulaştı.
Son olarak da geçtiğimiz ay Sermest şarkılarını kabaca dört kategoriye ayırdık kendimizce. Alternatif rock, pop rock, slow rock ve dümdüz homo rock... Ve bugüne geldiğimizde fark ettik ki sizin “önünüzde açık bir alan var” diye ifade ettiğiniz zemini biz günler öncesinde kendimiz için “Dümdüz Homo Rock” olarak ifade etmişiz. Ve şu anki planlamaya bakılınca çok net bir şekilde anlaşılıyor ki bu zeminde oynanacak birkaç oyunumuz daha var.
Günümüzün ilişkileri…
Şimdiye kadar yayınlanmış 14 şarkı var. Genelde ikili ilişkileri konu ediyorsunuz ancak “Gelin”in ayrı bir yeri var sanırım. Biraz o şarkıdan bahsedebilir misiniz?
2021 yılında şarkılarımızı yayınlamaya karar verdiğimizde günümüz ilişkilerini ele alma konusunda ikimiz de çok istekliydik. Bu ilişkiler; ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci, karı-koca vb. her dalda kendine yer vermeliydi. Yani bir şarkı aslında birçoğumuza hizmet edebilmeliydi. “Gelin”, bu düşünce yapımızın aksinde gelişen ilk şarkı oldu.
İkinci sebebi ise bizce piyano başında bestelenen tek şarkımız olması... Bu durumun bestenin genel yapısına etki ettiği kanısındayız. Aynı zamanda şarkı belki de Mikhail Nilov’un çekimlerinden etkilendi. Çünkü klipte kullandığımız çekimler şarkıda ne anlatmak istiyorsak birebir onu yansıtıyordu.
Son tekliniz “Sen Söyle Kadın”la karşımızdasınız. Şarkı nasıl ortaya çıktı?
Koray, bir gün yarım kalan bestelerini bitirmek üzere Burak’ın evine gitti. Koray gitarı eline alır almaz bir riff tıngırdattı. Sanki parmakları yıllardır bu melodiyi çalıyormuşçasına rahat çıkarmıştı notaları. İkili, daha ilk saniyelerden bu melodinin etkisinin farkındalardı. Üstünde çalıştıkları önceki besteyi yarım bırakmaya karar verdiler. Ardından, “Sen Söyle Kadın”ın girişinde yer alan melodiye uygun bir tema seçerek sözleri yazmaya koyuldular. Deyim yerindeyse ansızın gelen ilhamla birlikte şarkıya dâhil olacak her parça içlerinden koparak kâğıda döküldü.
Bu soruya masalsı bir dille yanıt vererek başlayalım istedik. On birinci teklimiz olan “Firuze” ile birlikte eleştirmeye başladığımız günümüz ilişkilerine dair problemlerin altını “Sen Söyle Kadın” ile daha sert bir dil kullanarak “tekrar tekrar” çizmek istedik.
“Sen Söyle Kadın”, tutkuyla dolu bir ilişkinin ihanetle bitişini anlatıyor. Böylesine yüksekten bir düşüş için sound’unuzdaki vitesi köklemeniz isabetli olmuş. Sözleriniz agresif. Tersiyle, ağlak bir melodiyle karşımıza çıksaydınız, derdinizi bu kadar rahat anlatamazdınız diye düşünüyorum. Ruh hâline göre şarkı yazmanın sağlam bir ispatı olmuş “Sen Söyle Kadın”. Katılır mısınız buna?
Aslında buna katılamayacağız çünkü bu şarkı bizden birinin yaşadığı duyguları anlatmıyor. Biz aslında; “Kapkara Gecelerim”de mağdur bir kadınız, “Kayıp”ta yaşama dair umudunu kesmiş bir genciz, “Uyan”da tüm sisteme başkaldıran bir holiganız! Yani her neyi ya da her kimi anlatmak istiyorsak ona bürünüp yazıyoruz. Kısacası “o” oluyoruz. Bu sebeple, bir ruh hâlinin yansıması değil de rahatsızlık duyduğumuz günümüz ilişkilerinin eleştirisi şeklinde ifade edebiliriz.
Sözlere gelecek olursak daha önce yazmadığımız kadar sert bir üslup kullandığımızı kabul ediyoruz. Karakterimiz bir yandan öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış duygusal bir bireyken, bir yandan da alaycı bir mizaca sahip... Hâl böyleyken sound da buna paralel gitmeliydi ki vermek istediğimiz mesaj, aktarmak istediğimiz hisler yerine ulaşabilsin.
Şarkıdaki ihanet temasını, günümüzün ihanet hikâyelerinin yansıması olarak algıladım. Artık kronik hâle gelen “modern birey”e aşk tarafından da bir dokundurma var mı? Ben mi yanlış anlamışım?
Evet, çok doğru. Ama ilave etmemiz gereken konular da var. Biliyorsunuz, biz günümüz ilişkilerini irdelemeye “Firuze” ile başlamıştık. Ancak bu konunun tek bir şarkıyla anlatılamayacak bir derinliğe sahip olduğunun da farkındaydık. Bu yüzden “Sen Söyle Kadın” tevlit etti. Şarkı boyunca ana odağımızda bir ihanet teması yer alsa da derinde yatan konu bu kronik soruna neyin sebep olduğuydu.
Bizce buna sebep olan durum günümüz ilişkilerinde modernlik çatısı altında; eskilerin bahsettiği yoğun duyguların yaşanamaması… Emsal verecek olursak; dedelerimizin bahsettiği bir bakışmanın dahi diz titrettiği heyecanlardan; anlık, çabuk tükenen ve tükendikçe tüketen “günübirlik aşklar”a yapılan geçiş… Bu ilişkiler bize organik gelmiyor ve siz de farkındasınız ki bu konuya oldukça takmış durumdayız.
“İmkânlar çoğu zaman el vermiyor”
“Sen Söyle Kadın”ı, Sermest hakkında herhangi bir fikrim olmasaydı, sizi, yaptığınız müziği tanımıyor olsaydım bir “çıkış şarkısı” olarak çok rahatlıkla dinlerdim, dinlettirirdim. Şarkı bana yapmak istediğiniz şeyin bu olduğunu düşündürttü. Siz neler söylemek istersiniz bu konuda?
Çıkış şarkısı olacak bir potansiyelde gördüğünüz için teşekkürler. Söze tekrar evet, diyerek başlayabiliriz. Önceliğimiz keyif aldığımız müziği, keyif aldığımız sound’la birlikte sergilemek. “Sen Söyle Kadın”da da bunu başardığımızı düşünüyoruz. Bize fikrimiz sorulsaydı şayet, rock müziğin popüler olduğu bir dünya dizayn etmek isterdik. Ama bize fikrimiz çok da sorulmadığı için kimi zaman “mecburen” günümüz normlarını da dikkate alan şarkılar üretmeye yöneliyoruz. Çünkü hiçbir sanatçı eserlerinin dar bir kalabalığa ulaşmasını istemez.
Sevdiğimiz müziği yapmanın yanı sıra bunu sevdirmek ve dinlettirmek, dolayısıyla daha fazla insana temas etmek de ana odaklarımızdan birisi. O yüzden bahse konu kaygıları da hissetmemiz kaçınılmaz oluyor. Tek bir cümlede toparlayacak olursak, yapmak istediğimiz şey “Sen Söyle Kadın” ama imkânlar çoğu zaman el vermiyor.
Uzun süredir birlikte müzik yapıyorsunuz. İlk şarkınız 2020 yılında yayınlandı. Albüm çıkarmayı düşünmediniz mi?
Dostluğumuzun yanı sıra müziğe olan tutkumuz; icra etme biçimimiz, almak istediğimiz geri dönüşler ve günün sonunda her zaman güçlü kalan iletişimimiz sayesinde yedi senedir bu yolu birlikte yürüyoruz. Albüm çıkarmak da bu yoldaki hedeflerimizin başını çekiyor. Zaman zaman bu konuyu aramızda gündeme getiriyoruz.
Şu an hali hazırda yayınlamadığımız onlarca bestemiz var. Hepsini “single”, “EP”, “albüm” vb. şekillerde çoktan gruplandırdık. Albüm dışında pek çok konu gündemimizde. Hem biz hem de kitlemiz hazır olduğu an düğmeye basacağız. Ancak albüm hazırlığı, titiz bir planlama ve yoğun bir sürece başlamak demek. Bu da bizim için şu an olmasa da yakın gelecekte varılması gereken dikili taşlardan biri. Tabii bir de yukarıda bahsettiğimiz tüketim çağında yaşıyor oluşumuz gibi dış etkenler de söz konusu…
Bundan sonrası için aklınızda neler var?
Sizinle yaptığımız bir önceki röportajımızdan beri çok şey değişti. Köprünün altından da çok sular ve yaşanmışlıklar aktı. Önümüzde yürümemiz gereken, zaman zaman koşmamız gereken hatta bazen sabırla durup beklememiz gereken bir yol var.
Bir dönüşümün içindeyiz ve bu süreç bittiğinde bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Pek çok şeyin farkındayız ve inadımız da inat! (BS/AS)