Rize’nin Fındıklı ilçesinde yaşayan avukat İlayda Önal'ın çalıştığı bölgede 50'nin üzerinde erkek avukat var. Rize başta olmak üzere Doğu Karadeniz’in pek çok merkezinden müvekkilleri olan Önal, Rize Barosu’nun kadın ve çocuk hakları komisyonlarının da başkanlığını yapıyor. Avukatların hemen tamamı erkek olan Fındıklı'da ne gibi zorluklar yaşadığını, bunları nasıl aştığını ve bölgeye dair gözlemlerini konuştuk.
Sizi biraz tanıyalım mı?
Ankara’da hukukçu bir ailede dünyaya geldim ve tüm hayatım, adliyelerde, hukuk bürolarında geçti diyebilirim. Bunun doğal sonucu olarak ben de hukuk alanına yoğun ilgi duymaya başladım. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisans eğitimimi tamamladım ve avukat oldum. Sonrasında, ailemin kökeni Rize’nin Fındıklı'dan; hem yaşamımı hem de mesleki faaliyetlerimi burada sürdürme kararı aldım. Yaklaşık iki senedir burada yaşıyorum. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi alanında yüksek lisans eğitimime devam ediyorum.
“Hukuk adına mücadele etmek keyifli”
Karadeniz’de kadın avukat olmayı anlatır mısınız?
Bu soruya aslında Karadeniz, kadın ve avukat kelimelerinin hepsini teker teker anlatarak ve bir araya geldiklerinde aslında bunun ne kadar zor olduğunu belirterek cevap vermeliyim. Ben hep derim, mesleğine aşık bir insanım. Oldukça severek yapıyorum işimi. Bu bir şans diyebilirim. Karadeniz’de yaşamayı da bir o kadar seviyorum. Zaten buraya yerleşip, avukatlık yapma kararını da bu nedenle aldım. Fakat son dönemde yargının durduğu noktada, hukukla kesişen her alanda olduğu gibi avukatlık da oldukça zor bir meslek haline geldi. Hukukun bu denli hiçe sayıldığı bir dönemde hak savunuculuğu yapmak oldukça yorucu ve yıpratıcı. Ama hukuk adına mücadele etmek de bir o kadar keyifli.
Zor mu peki?
Karadeniz’de olmak ve bu işi yapmak ise bir nebze daha zor. Karadeniz toplumunun fazlasıyla kendine özgü olduğunu düşünüyorum. İnsanlar kendi benliklerini ortaya koymakta çok başarılı, Karadeniz’de herkes bambaşka bir karakter, o yüzden siz de kendi benliğinizle var olabiliyorsunuz. Ancak bir yandan da oldukça muhafazakar, kapalı ve eril bir toplum. Bu da kendini ve mesleğini var etmeye çalışan bir kadın için oldukça zorlayıcı. Karadeniz kadını çok anlatılır. Güçlüdür, kendini ezdirmez, emekçidir vb.
Ama aslında Karadeniz kadını eril kimlikle var edilir. Karadeniz’de kadın avukat olmak da böyle işte, kadın kimliği ile var olmaya izin vermiyor toplum ve seni erkek kimliği ile tanımladığı kadar sana saygı duyuyor, güveniyor. Bense her fırsatta bu kimliği reddediyorum. Kadın olmanın zorluklarını hepimiz hayatın her alanında fazlasıyla yaşıyoruz zaten. Her gün her saniye bir mücadele içindeyiz kendimizi olduğumuz gibi var edebilmek için. Ama itiraf etmeliyim ki, ben bu mücadeleyi seviyorum sanırım.
Bu erkek kimliği ile var etme dediğiniz nedir?
Bir kere müvekkillerim ya da iş yaptığım herhangi bir kişi çoğunlukla bana “avukat bey” diye hitap ediyor. Üstelik yanlışlıkla da değil, söyleyip düzeltme ihtiyacı dahi duymuyorlar. Bunun dışında, resmi ve “akıldaki avukat tipi” standartlarında bir kişiliğim ve tarzım da olmadığından, büyük yaştaki kişiler, genelde “kızım” diye hitap ediyor ya da seviyeyi tutturmakta zorluk çekiyorlar. Toplumumuzda zaten ikili ilişki standartları ne yazık ki tutturulamıyor. Bir kadın ve bir erkek arasında kurulan iş ilişkisinde danışılan kişi kadınsa bu ilişki iyice zor bir hal alıyor. Karşındaki sana nasıl hitap edeceğini bilmiyor, saygı sınırlarını, iş ilişkisinin getirdiği resmiyeti aşarak rahatsız edici bir samimiyet kurmaya çalışıyor. Bu durumda bu ilişkiyi uygun seviyede tutmaya çalışmak da ne yazık ki ayrı bir mesai. Bunun dışında sen erkek gibi kadın olduğunda, karşındakine bu anlamda güçlü durduğunu ispatlayabildiğin zaman var olabiliyorsun. Kadın olmak bir zayıflık olarak görülüyor ve en ufak bir “zayıflığa” yer yok. O sebeple her davranışınla ben kadınım ve güçlüyüm’ü haykırmak ve kendine yer edinmek durumunda kalıyorsun.
“Kadınların seslerini duyulsun istiyorum"
Toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında neler yapıyorsunuz?
Kadın çalışmalarım daha çok toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine. Baro tarafından düzenlediğimiz etkinliklerde ya da başkaca STÖ’lerin ve kurumların düzenlediği etkinliklere katılarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, bu eşitsizliğin toplumdaki her bir birey için ne gibi sıkıntılar doğurduğunu, toplumda ve hukuk alanında ne gibi sorunlar yaşandığını anlatıyorum.
Bununla birlikte, çoğunlukla kadına karşı şiddet üzerinde duruyorum ve kadınlara yol gösterici olmak adına hukuka erişim yolları hakkında bilgiler veriyorum. Hukukçular olarak biz sürekli yargı sürecinin içinde bulunduğumuz için bir süre sonra bizim için sıradanlaşıyor ama bu sürecin içinde olmayan kişiler için yargı, adliyeler, mahkemeler oldukça korkutucu. Çoğu insan başına ne geleceğini bilmediği için hakkını savunamıyor. Bu süreci ve ne yapabilecekleri hakkında da kısa bilgiler veriyorum. Bu yolla kadınların yaşadıkları olayları ve şiddeti en azından hukuk alanına taşıyabilmeyi hedefliyorum. Kadınların seslerini duyurabilmeleri için çaba gösteriyorum.
“Çocukların İlayda Ablası’yım”
Çocuk hakları alanında ne gibi çalışmalarınız var?
Çocuk hakları alanında iki tür çalışma yapıyorum. Biri doğrudan çocuklara yönelik diğeri ise yetişkinlere. Çocuklarla yaptığım çalışmalar genellikle çocuk hakları konusunda bilgilendirme ve çocukların aklında bir hak, hukuk, adalet, eşitlik fikri yaratmaya yönelik oluyor. Ben buna tohum ekmek diyorum. Etkinliğe başlamadan önce belli kurallar koyuyorum ve etkinlik süresince hem ben hem çocuklar bu kurallara uyarak konuşuyoruz, davranıyoruz. Fiziksel ve ruhsal farklılıklarımızdan, yapmayı sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeylerden bahsediyoruz, sonrasında, bu farklılıkların bizi hiçbir hakka sahip olmaktan ya da bu hakları kullanmaktan alıkoyamayacağına birlikte karar veriyoruz. Farklılıklarımızın bize farklı şekilde ya da olumsuz şekilde muamele edilmesine sebebiyet veremeyeceğini konuşuyoruz. Bu çok basit bir anlatımla eşitlik fikrini çocuklarda oluşturmak oluyor aslında. O sebeple bu bir tohum. Onlar da ilerde yaşadıklarıyla, okuduklarıyla, paylaştıklarıyla bu tohumları yeşertecekler diye düşünüyorum.
İlgi var mı?
Çocuklar oldukça ilgi gösteriyorlar çalışmalara. Aslında biraz da meslek tanıtımı gibi oluyor. Avukat kimdir, ne yapar, bunları da anlatıyorum. Ben her çalışmada anlatırken katılımcıların da katkı sunmasını oldukça önemsiyorum ve bunun için karşımdakileri de teşvik etmeye çalışıyorum. Çocuklar için bu durum süreci daha da eğlenceli hale getiriyor. Bazı çocuklar bildiklerini anlatıyor, bazıları o anda aklına gelenleri, bazıları ise soru ve sorunlarını. Çocukların hukuka ve hukukçulara güvenmesini, bize ulaştığında haklarının korunacağını bilmelerini istiyorum. Bununla ilgili daha önce etkinlik yaptığımız okuldaki bir çocuktan çocuk hakları adında bir şiir geldi.
Son bölümünde,
"Sakın döveyim deme,
İlayda Ablama söylerim
Bence ona bulaşma,
Avukattır kendisi"
Yazmış.
Örneğin bu not beni hem oldukça sevindirdi, hem de duygulandırdı. Çocuklarla yapılan çalışmalar her şeye değer diye bu sebeple söylüyorum. (EMK)