Barajlar, HES'ler, dağ keçisi avlama ihaleleri ve madencilik... Tüm bu uygulamalar Dersim'de ekolojik tahribata sebep oluyor. Rezzan Gümgüm'ün "Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık" sergisi, video ve yerleştirmelerle, bölgede yaşanan tahribat hakkında düşünme fırsatı sunuyor.
Ritüellerin hâlâ Dersim'de önemli bir yere sahip olduğunu anlamak mümkün. Farklı inanışlar, hikâyeler, doğaya şükretmek, rıza almak gibi kavramların da Dersim için anlamı büyük.
Gümgüm, Dersim halkının doğa ile olan bağını inceliyor, aynı zamanda da doğanın kutsallığını ve ritüellerin önemini vurguluyor. Sergi hayvan, bitki, ağaç, taş, dağ, toprak, güneş, ay, su gibi kavramlara farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Sergiyi gezerken nesli tükenme tehdidi altında olan, halk tarafından 'Xızır'ın davarı' diye de adlandırılan dağ keçilerinin, Dersim için çok kutsal olduğunu öğreniyorsunuz. Bir yandan da yakın zaman önce Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 17 yaban keçisinin katledilmesi için ihale açtığını...
Yitirilene ulaşma çabası
"Kişisel ve kolektif deneyimlerin sanatsal ifade olanaklarını araştırıyorum" diyen Gümgüm, politik ve ekolojik üst başlığı ile kimlik, aidiyet, cinsiyet, biyoçeşitlilik gibi farklı konuları kapsayan temalar üzerine çalışıyor.
"Aslında bir bütün olarak gündelik yaşamın eleştirisi ekseninde işler yapıyorum. Araştırma yaptığım konuyu sanatsal pratiğe dönüştürürken anlatımı hangi pratik daha güçlü ve etkili kılacaksa onu seçiyorum. Bu kimi zaman performans, kimi zaman video, kimi zaman da bez üzerine işleme olabiliyor" diyor.
Dersim coğrafyasıyla organik bağları olan sanatçı, parçası olduğu toprakların kültürel belleğinin aktarılmasına, kimi zaman da yitirilene tekrar ulaşma çabası içinde olduğunu söylüyor.
Sanatçı Rezzan Gümgüm Tophane'deki Depo'da açılan ve 24 Haziran'a dek açık kalacak sergisini bianet'e anlattı.
Şiddete maruz kalmış bir coğrafya
"Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık"ın çıkış noktası nedir?
Mizur/Munzur Nehri üzerine yapılması planlanan baraj/HES projeleri, dağ keçilerinin avlanma ihalelerinin açılması, nesli tükenme tehdidi altında olan kırmızı benekli alabalıkların avlanması, maden arama faaliyetlerinin hayata geçirilmesinin kutsal coğrafyanın kolektif mekanlarına zarar veriyor oluşuna, bu bağlamda biyo-kültürel çeşitliliğe işaret etmek. Sanatçının bir işlevi de yaşanan ve ortak bellekte yer eden yaşantıların aktarıcısı olmasıdır, dolayısıyla kendimi sorumlu hissediyorum.
Ayrıca tarihin farklı dönemlerinde farklı biçimlerde şiddete maruz kalmış bir coğrafyanın sorunlarını görünür kılmak. Ekolojik yıkımın tüm acımazlığıyla devam ettiği dünyada Dersim'in doğasına, suyuna, canlı cansız tüm varlıklarına uygulanan müdahaleleri odağına alarak bir tartışma alanı yaratmak.
Aidiyet
Serginizin ismi "Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık." Bu isim biraz da neyin nerede olması gerektiğini vurguluyor herhalde. 2021'de Dersim'de dağ keçilerinin ölü bulunması, HES'ler sonrası o coğrafyada bir kıyımın olduğu da gündemde. Sergi ismini düşünürken neyi göz önünde bulundurdunuz?
Projenin adı Dersim'deki yaygın bir söylemden geliyor. dağdaki keçi, gökteki ay, sudaki balık kutsaldır. Dersim'de gündelik yaşamın içinde sürekli tekrar eden bu söyleme yer vermek istedim. Aidiyet kavramının altını çizmek olarak da okunabilir.
Ritüeller inançlarının temelini oluşturuyor
Dersim'de doğanın bu kadar kutsal sayılması beraberinde ritüelleri de getiriyor sanırım. Dersim'de ritüellerin önemi nedir? Siz bölgede çekimler yaparken, eserleriniz üzerine çalışırken bu ritüellere ne kadar şahit oldunuz?
İnsanı ve doğası arasındaki ilişkiyi araştırdığım bu projede rê/raa/haqi inancı ve ona öncül inançların doğayla ilişkilerinde ritüeller önemli bir yerde duruyor. Dersim'de ritüeller inançlarının temelini oluşturuyor. Gündelik yaşamın bir parçası olan ritüeller,
inanç pratikleridir. Kutsal mekânları ziyaretlerim sırasında: Ana Fatma'da, Khal Ferat'ta, Kureyşan Ocağı'nda, Munzur Gözeleri'nde ya da kent merkezinde olan Gola Çeto'da sabah güneş duası yapanlar, niyaz dağıtanlar, çerağ yapımı, mum yakanlar, su içenler, dua edenler, kurban kesenler, kutsal mekânlardan teverik alanlar. Kurban kesme dışında diğer ritüellere ben de katıldım. Sergide de "rızalık almak", "güneşin doğuşunda dua etmek", "çerağ yapmak" ve sonrasında "çerağ yakmak", "su içmek" ile ilgili video çalışmalarında da bu ritüellere yer verdim.
"Herhangi bir kutsalım yok"
Sizin çocukluğunuzdan beri evinizde gördüğünüz veya uyguladığınız bir ritüel ya da kutsalınız var mı? Sergi ne kadar kişisel hikâyelerinize odaklanıyor?
Evrensel-bilimsel aklın hâkim olduğu bir evde büyüdüm. Herhangi bir kutsalım yok. Ekolojik ve politik meseleleri çalışan biri olarak Dersim coğrafyasına ve bu coğrafyanın bir bütün olarak uğradığı şiddetin görünmezliğini kırma çabasını oldukça kişisel buluyorum.
Sergideki eserlerden de anlaşılıyor, Munzur çevresi zor bir coğrafya. Çekim yaparken zorlandınız mı?
Çeşitli zamanlarda Dersim'i ziyaret ediyorum. Bu projenin saha araştırma sürecinde de kent merkezinde kaldım. Köyleri ziyaret ettim. Hareket alanımı sınırlandıran herhangi olumsuzluk yaşamadım. Ziyaret etmek istediğim kimi köylere ulaşmakta araç bulamadığım için güçlük yaşadım. Bu köyleri de bir sonraki gidişimde ziyaret etmek üzere not ettim. (DY/AÖ)