Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 2013’te 53 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırının sorumluları arasında gösterilen ve kırmızı bültenle aranan Cengiz Sertel yakalandı.
Haberi Hatay Valiliği duyurdu. Sertel'in kırmızı bültenle arandığını, İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinde de turuncu kategoride yer aldığını bildirdi. Ancak valilik Sertel’in yakalanışına dair bir bilgi vermedi.
Sertel, Reyhanlı saldırısında kullanılan patlayıcıları Suriye'den Türkiye’ye sokan isim olmakla suçlanıyordu.
Reyhanlı patlamasına ilişkin dosyada halen firari olan 7 kişi daha var.
Reyhanlı'da ne oldu, dava nasıl sonuçlandı?
Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, belediye binası ve çarşı merkezindeki PTT yakınında 11 Mayıs 2013'te iki bombalı araç patlatıldı, 53 kişi hayatını kaybetti, 155 kişi yaralandı.
Saldırıyla ilgili 15'i tutuklu 33 sanığa dava açıldı. Olaydan üç yıl sonra da kamu görevlilerine görevi kötüye kullanma suçlamasıyla davası açıldı. Polisler hakkında açılan bu dava, yine polisler hakkında aynı suçlamayla süren Hatay 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayla birleştirildi.
Ana davayla ilgili, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Savcı Özcan Şişman tarafından hazırlanıp mahkemeye gönderilen 110 sayfalık iddianamede, 15'i tutuklu, 11'i tutuksuz, 7'si firari 33 sanık; 5'i çocuk 53 kişiyi öldürmek, 130 kişiyi öldürmeye teşebbüs, 25 kişiyi yaralamakla suçlandı.
Eylemi planladığı öne sürülen Mihraç Ural, saldırıyı düzenlediği ileri sürülen Nasır Eskiocak ile birlikte 9'u tutuklu, 7'si firari, 2'si tutuksuz 17 sanık hakkında 53'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 3 bin 597'şer yıla kadar hapis cezası istendi.
Sanıkların, Türk Ceza Kanunu'nun 302. maddesi uyarınca "Devletin bağımsızlığını zayıflatma ve birliğini bozmaya yönelik vahim nitelikte, ses getirecek, toplumu sarsacak eylem gerçekleştirmek amacıyla planlama yaptıkları, planı uyguladıkları, buna göre öncelikle eylem planlamasında bilerek ve isteyerek yer aldıkları" iddia edildi.
THKP-C Acilciler örgütü yöneticisi Ural'ın "Suriye rejimine bağlı güvenlik ve istihbarat birimleriyle birlikte hareket ederek, savaştan kaçan Suriyeli muhaliflerin Türkiye'de barınması, sahip çıkılması sebebiyle Türkiye'yi hedef alan terör saldırısı planladığı" ileri sürüldü.
İddianameye göre, "Mihraç Ural saldırı için, Suriye rejimi kontrolündeki bölge ile Hatay arasında kaçakçılık yapan Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak gibi şüphelileri öncelikle saldırı planına dahil etmişti." Mihraç Ural'ın 1979-1980 yıllarındaki silahlı eylemleri de iddianamede "örgütün diğer eylemleri" olarak değerlendirildi.
Dava Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada kimlik tespiti yapılmadı, iddianame okunmadı. Bu arada özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ve dosya, olayın olduğu Hatay'a gönderildi.
Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise yetkisizlik kararı vererek dosyayı geri gönderdi. Ancak son olarak dosya yine Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilerek davanın burada görülmesine karar verildi. Hatay'daki mahkeme, ikinci duruşmayı yetkisizlik kararı vermiş olmasına rağmen tamamladı.
Sanık avukatları davanın güvenlik gerekçesiyle nakledilmesini talep ettiğinden, ikinci duruşmada mahkemede dava dosyası da yoktu. Mahkeme, sanıkların ifadelerini tutuklu bulundukları Adana'daki cezaevinden SEGBİS yöntemi ile aldı. Yani duruşmaya ne sanık katıldı ne dosya vardı.
Üçüncü duruşma öncesi nakil talebine yanıt geldi. Dava güvenlik gerekçesiyle Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi ve burada sonuçlandırıldı.
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Şubat 2018 tarihli duruşmada kararını açıkladı, dokuz sanığa 53'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 4 bin 32'şer yıl hapis cezası verdi. Aralarında Mihraç Ural'ın da bulunduğu sekiz firari sanığın dosyaları ise ayrıldı.
Dosyası ayrılan sanıklardan Yusuf Nazik, Eylül 2018'de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) operasyonuyla Suriye'nin Laskiye kentinde yakalanarak Türkiye'ye getirildi ve yargılandı. Mahkeme, Nazik hakkında da "Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak" suçundan bir kez, "terör amaçlı 53 kişiyi öldürmek" suçundan 53 kez olmak üzere toplam 53 kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapsi cezasına hükmetti.
TIKLAYIN - Reyhanlı Davasından MİT'e: İhbar Gelmiş miydi, Geldiyse Ne Yaptınız?
Gerçek sorumlular yargılandı mı? |
Niğde'deki IŞİD davasının iddianamesine göre, "Adana'da roket başlıkları ile birlikte yakalanan, El Kaide ve El Nusra'ya sürekli mühimmat temin eden, Reyhanlı'da patlama günü postanenin ve Belediyenin önüne beyaz renkli aracın bırakılmasını sağlayan kişi" olan ve Cilvegözü Sınır Kapısındaki patlamayla ilgili açılan davada sanık olan Heysem Topalca, Reyhanlı davasında sanık olmadı. Ancak Reyhanlı davasının birçok duruşmasında sanıklar onun ismini saldırının sorumluları arasında andı. Hem Ankara 10 Ekim saldırısı davası hem de Reyhanlı davalarının müdahil avukatlarından Sevinç Hocaoğulları'nın bianet'e yaptığı açıklamaya göre Reyhanlı, "bombaların araca kimin tarafından yükleneceği dahi bilinirken gerçekleşen bir katliamdı." Saldırıyla ilgili ikinci ihbarın, saldırıdan bir gün önce Emniyet Müdürlüğüne geldiğini ifade eden Hocaoğulları, "Yargı, hem soruşturma hem yargılama aşamasında kamu görevlilerinin sorumluluğunun araştırılmaması çabasındaydı. İki dava açıldı ama Emniyet mensuplarının ve istihbaratın sorumluluğunu, görevi ihmalle sınırlamak mümkün değil. Saldırganların bomba düzeneğini Suriye'den ne zaman, hangi sınır kapısından geçireceğine dair ayrıntılı istihbarat vardı" demişti. Reyhanlı ana davası iddianamesini o dönem savcı olan, sonra da MİT TIR'ları davasının tutuklu sanığı olan Özcan Şişman hazırlamıştı. Şişman'ın tanık olarak dinlenmesi talebi ise mahkemece reddedildi. Şişman, HSYK raporunda "ihbarı değerlendirip saldırıyı önlememekle" suçlandı. Yargılandığı MİT TIR'ları davasında da Reyhanlı davasıyla ilgili açıklama yapmasına rağmen mahkeme, Reyhanlı davasında tanıklık etmesini istemedi. |
(HA)