Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Cumartesi günü düzenlenen iki bombalı saldırıda ölenlerin sayısı bugün 52 olarak açıklandı. Gözaltına alınan 17 kişiden sekizi de Adana Adliyesi’ne çıkarıldı.
Yetkililerin ilk günden şüpheliyi işaret etmesi, yakalanan zanlıların ilk günden “itiraflarda” bulunması, halkın kafasındaki soru işaretlerini gidermedi.
Reyhanlı saldırısı neden yapıldı, bu patlama kimin çıkarına hizmet ediyor?
Saldırıyı gerçekten El Nusra mı üstlendi, yoksa yetkililerin açıkladığı gibi arkasında “El Muhaberat’a bağlı gruplar” mı var?
Ölü sayısı gizleniyor mu, ölenlerin 170’in üzerinde olduğu iddiası neye dayanıyor?
Gerçekten sınırların kontrolü hiçbir şekilde yapılmıyor, TIR’ların bile içleri aranmıyor mu?
Reyhanlı’da bomba patlayacağı istihbaratı olmasına rağmen saldırı neden önlenmedi?
Başbakan Erdoğan’ın “istihbarat kopukluğu” açıklaması ne anlama geliyor?
Gerçek hedef Ankara’daki Kocatepe Cami miydi?
Reyhanlı halkı iddia edildiği gibi Suriyelileri öldürdü mü?
Reyhanlı halkı sığınmacılardan rahatsız mıydı?
Halk neden hükümeti sorumlu görüyor?
MOBESE kameraları arızalı mıydı?
Arızalı değilse görüntüler nerede?
Neden yayın yasağı kararı verildi?
Bunlar gibi daha pek çok soruya yanıt aranırken, resmi açıklamalar, halkın iddiaları ve basında yer alan haberler özetle şöyle oldu:
THKP-C Acilciler nereden çıktı?
Patlamanın ertesi günü medya suçluyu buldu: "Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) Acilciler. Yetkililer bununla ilgili üstü kapalı açıklamalar yapıp isim vermezken, 12 Mayıs tarihli birçok gazete, eylemi yapanın bu örgütün mensupları olduğunu yazdı.
“Suriye istihbaratı El Muhaberat’la bağlantılı olan şüphelilerin, suçlarını itiraf ettiklerini” de yazan gazeteler, saldırı emrini de bu örgütün kurucusu Ural’ın verdiğini ileri sürdü.
Ural BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, katliamla ilgili iddiaları reddederken “zaten artık böyle bir örgütün de olmadığını” söyledi.
Ural, yapanlar kim olursa olsun bu eylemin İsrail ve yeni Osmanlıcılık anlayışıyla uyuştuğunu, saldırılarda İsrail istihbarat servisinin parmağı olduğunu öne sürdü.
Asıl hedef Ankara mıydı? Bombalar nereden geldi?
Vatan gazetesindeki habere göre, saldırıyı gerçekleştirenler MOBESE kameralarıyla tespit edildi. Ama Reyhanlı’da değil, Ankara’da.
İddiaya göre, saldırıyı, Ocak ayında Hatay Yayladağı’ndan Suriye’ye geçen, Şubat ayında ise Türkiye’ye yeniden giriş yapan Y. B. planladı. Y. B., patlayıcıların yerleştirileceği araçlar için Hatay’da bazı kişilerle görüştü. Bombalar Lazkiye’den deniz yoluyla Hatay’a sokuldu.
Haberdeki iddialar şöyle devam ediyor:
Saldırıları organize eden Y. B. ile A. M., olaydan kısa süre önce keşif için beyaz transit minibüsle Ankara’ya geldi. Y. B. ile A. M., henüz bomba yüklemedikleri minibüsle Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hemen bitişiğindeki Ankamall AVM ile Kocatepe Camii çevresinde keşif yaparken kameralara yakalandı.
Saldırganların patlamadan beş gün önce Hyundai marka arabayla Reyhanlı’ya geldikleri, hiçbir yerde durmadan geri döndükleri ortaya çıkarken, Y. B.’nin saldırı sonrasında diğer zanlılarla birlikte bir restoranda yemek yediği, çevresindekilere yurtdışına çıkacağını söylediği öğrenildi.
Bombaların 12 Mayıs’ta Suriye’nin Rakka kentinden geldiği de MİT kaynaklı iddialar arasındaydı. Aynı gün Rakka’nın Özgür Suriye Ordusu ve El Nusra’nın elinde olduğu ortaya çıktı. 13 Mayıs’ta bu iddia yerini, bombaların Lazkiye’den deniz yoluyla getirildiği açıklamasına bıraktı.
Yeni Şafak gazetesi de zanlılardan A.M.’nin iddialarına ulaştıklarını yazdı.
İfadesine yer verilen A.M.’ye göre “Öncelikli hedef Ankara Kocatepe Camii'ydi.” Ancak gazete, hedefin neden değiştiğini, patlamaların neden Reyhanlı’da meydana geldiğini yazmadı.
Sınır “yol geçen hanı” mı?
Akşam gazetesinden Çiğdem Toker, bölgeden izlenimlerini yazarken, halkın şikayetlerine de yer verdi. Toker, “Sınırdaki modern cihazlara rağmen bomba yüklü aracın nasıl Türkiye’ye getirildiğini” sordu:
“Tahminini soruyorum: İnsani yardım taşıyan TIR'ların geçtiği bir köyden bahsediyor. Reyhanlı'ya 8 km mesafedeki Bükülmez Köyü ‘doğal sınır’mış. ‘Daha doğrusu hemen hemen her köy sıfır teknolojili gayriresmi sınırdır’ diye ekliyor. Suriye'ye insani yardım taşıyan araçların bu yolu kullanmasının ‘kötü niyetli girişlere de yol gösterdiğini’ vurgulayıp şu soruyu yöneltiyor: ‘Neden insani yardım TIR'ları Cilvegözü'nden geçmiyor?’ Mültecilerin yaşamını kurtarmak amacıyla açılan sınırların, tamamen kontrol dışı kalması, ortak yakınmaya dönüşmüş.”
Reyhanlı’da restoran işleten İlyas Alhas da bianet’e yaptığı açıklamada, sınır geçişlerinde hiçbir kontrol yapılmadığını söyledi.
İstihbarat birimleri haberdar mıydı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti öncesi yaptığı açıklamada, “İstihbarat zaafı olduğu kanaatinde değilim. Gerek Emniyet İstihbarat gerekse Milli İstihbarat Teşkilatımız bu tür bir hareketliliğin olduğunu yakalama noktasında olduğuna göre, demek ki burada bir ön bilgi alma durumu söz konusu. Ama burada emniyet teşkilatı ile istihbarat teşkilatı arasında bir kopukluk söz konusu olabilir” dedi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da "Böyle zamanlarda olur. Eski İçişleri Bakanı olarak istihbarat birimlerimizden çok sayıda bilgi gelir. Bilgiler var ama yani bunları öyle çok ileri değerlendirme olarak almamak lazım" diye konuştu.
CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Hande Fırat, bu konuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun görevlendirilmesini, “bizzat Başbakan bir sorun olunduğunu net bir biçimde kabul etmiş demektir” diye yorumladı.
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu da araştırma yapmak üzere görevlendirildi. Fırat, edindiği bilgilere göre, MİT’in “isimlerle, araçlarla , plakalarla ayrıntılı istihbarat verdiğini” yazdı ve sordu: “Peki istihbarat bu ve doğru ise, ne oldu?”
Taraf yazarı Emre Uslu ise Türkiye’nin güvenlik konseptinde zaaf olduğunu, MİT’in hatalı bilgi topladığını yazdı.
Kameralar kapalı mıydı?
Akşam gazetesi, ilçedeki 73 MOBESE kamerasının tamamının saldırıdan çok önce sistem arızası verdiği gerekçesiyle çalışmadığını yazdı.
Beşir Atalay, Aslında bizde o araçların şehirdeki girişi ve oradaki yerleşimiyle ilgili görüntüler var tabii. Ama şehir girişindeki MOBESE'lerle ilgili özel bir şey mi var, onu ben de doğrusu tam bilemiyorum” derken İçişleri Bakanı Muammer Güler, MOBESE arızasını yalanladı.
Ancak şimdiye dek Reyhanlı’dan ne MOBESE kamerası görüntüsü ne de çevredeki bankaların kameralarından çekilmiş herhangi bir görüntü ortaya çıkmadı.
ABD gezisiyle ne ilgisi var?
Başbakan Erdoğan Reyhanlı’ya ABD gezisi sonrası gideceğini söylerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarın Reyhanlı’ya gideceği açıklandı.
Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama’yla konuşacakları öncelikli konunun, Reyhanlı’daki patlama başta olmak üzere Suriye krizi olduğunu açıklarken, bugün de Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, “Erdoğan ve Obama’nın Reyhanlı saldırısı ve Suriye konusunu değerlendireceklerine olan inancım tam” dedi.
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, “Erdoğan’ın zor gezisi” başlıklı yazısında şunları ifade etti:
“Ankara’nın istediği, Washington’un olan biteni seyretmek yerine elini taşın altına koyması. Görüştüğüm hükümet kaynaklarından edindiğim izlenim, Ankara’nın kara harekâtı ya da ABD askeri müdahalesini kesinlikle istemediği, ancak ‘uçuşa kapalı bölge’ ya da ‘güvenlik koridoru’ gibi kavramları hayata geçirecek askeri tedbirlerin masaya yatırılmasına sıcak bakabileceği yolunda.”
Başbakan Erdoğan, Obama’yla yarın bir araya gelecek. (AS)
* Fotoğraf: Kerem Kocalar / AA