Ertuğrul Özkök, yakın zamandaki bir yazısında Rewşan'ı "Kürt Sezen Aksu" diye yorumladı. Muhtemelen sesini ilk kez dinliyordu.
Ben de Rewşan'ın şarkılarını ilk dinlediğimde halkının onu içselleştirmeyip anlamadığı iddiasıyla "Kürtler'in Kazım Koyuncusu" olarak tanımlamıştım. Oysa ne büyük hataydı benim onu tanımlamak için illa başka bir müzisyenin ismini zikretmem.
O da tüm mütevazi ve samimi haliyle "Kürt müziğine emek veren Ciwan Haco, Nizamettin Arinç, Aynur Doğan.. gibi büyük isimler var. Benim daha çok yolum var" demişti.
Sözünü ettiği yol, bizi bir kez daha yanyana getirdi. İkinci albümü "TOV", müzikseverlerle buluştu.
Albüm, sadece şarkılardan oluşuyor gibi görünse de kütüphaneye konacak bir kitap gibi. Lansman konseri de 29 Ocak Çarşamba günü Kadıköy'de Moda Sahnesi'nde gerçekleşecek.
Konser öncesinde Rewşan ve "TOV"un aranjörü Hakan Gürbüz ile bir araya geldik.
İlk albümünüz "'Ax Lê Wesê' üzerinden iki yıl geçti. İki albüm arasında ne gibi farklar veya benzerlikler var?
Rewşan: İlk albüm ev kayıtlarından ve canlı performans kayıtlarından oluşuyor. Evdeki yarı amatör bir ses kayıt cihazıyla, kendi imkanlarımızla yapılmış bir albüm. Yani bir stüdyoya girilip detaylı bir ekiple çalıştığımız bir albüm değildi.
Bu albüm daha kolektif daha fazla kişinin emeği ile ortaya çıktı. Ustaların da işin içine dahil olduğu bir albüm oldu. Bu albümde ilk kez bir aranjör ile çalışma olanağı buldum. Albümün müzik direktörlüğü ve aranjeleri için Hakan Gürbüz ile birlikte çalıştık.
Ne kadar zaman hazırlandınız?
Hakan Gürbüz: Albümün ilk tohumlarının atılması benim açımdan Rewşan'ın müziği ile tanışmama rastlar. Rewşan'ın ilk albümünün lansman konseri için o zamanki menajeri benden rica etmişti Rewşan'a çalmam için. Ben de onu kırmadım ve sahnede yer aldım. O zaman Rewşan'daki müzik potansiyeline tanık oldum. Bazen müziği dinlersiniz ve içinizden bu müzikle ilgili bir şey yapmak gelir.
Daha sonra bu fikirlerimden Rewşan'a bahsettim. Sonra Rewşan'ın ikinci albüm isteği ile beraber, aranje yapma fikri daha somut bir hale evrildi. Bir albümün aranjelerine karar vermek için o düşünceyi, müziği, şiiri içselleştirmek gerekiyor. 2018'in Nisan'ında Rewşan'ın ekibine dâhil oldum. Ortalama bir yıl sonra da albüm için çalışmaya başladık.
Kürtçe bilmediğiniz için soruyorum, Kürtçe şarkıları aranje etmek zor oldu mu?
Hakan Gürbüz: Bu müziğe, Kürtçe'ye uzak değilim. Yıllardır Aynur Doğan, Mikail Aslan gibi Kürt müziğinin değerli isimleriyle müzik yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Alatav ile sokak müziği yaparken de repertuvarımızda doğal olarak Kürtçe şarkılar vardı. Doğuda gezdiğimiz zamanlarda, müthiş müzisyenlerle rastlaşıp, alış veriş içinde olduk. Dolayısıyla bir fikrim vardı.
Rewşan ile birlikte "TOV" projesinin içine dâhil olduğumuzda niyet şuydu: Dünyada herhangi bir festivalde müzik dinlerken şunu düşünmezsiniz; "İrlanda veya Afrika dilinde şarkı dinlerken demezsiniz bu nece konuşuyor?" Sanatçı şarkısını söyler sen müziği dinlersin. Biz kafamızdaki sınırları aşıp içimizden gelen hissi müzikle icra edersek, anlatırsak bu zenginliği layıkıyla tadabiliriz diye düşündük.
Frank Zappa, "Müzik hakkında konuşmak, mimarlık hakkında dans etmeye benzer" der. Müzik zaten anlatması gerekeni anlatır.
Rewşan'ın donanımı da bu yolculuğu yapmaya çok müsaitti. Biz bu düşünce ile yola koyulduk. Albüm hazırlık sürecinde de, Rewşan Kürtçe sözlerin çevirisini yaparak, şiirin dramasını çalıştık. Her defasında soruyordum 'burada hikaye ne anlatıyor?' diye.
Bizim yapmaya çalıştığımız stranları (şarkıları) kendi anladığımız hali ile söyleyerek tekrar yorumlamak. Müziğin rol çalmamasına gayret ettik. Bu anlamıyla her zaman edebi metni merkeze alma gayreti içerisindeyiz.
Toplam kaç şarkı var? Şarkıların hikâyeleri var mı?
Rewşan: 10 Kürtçe eser var. Bunlardan iki tanesi bana ait. Kıymetli şairlerimizin dizeleri var. Eski Sovyetlerde yaşamını sürdürmüş kıymetli şairimiz Fêrikê Ûsiv'ın lirik şiirleri var. Yine Kamuran Ali Bedirxan'ın "Gulê" adlı şiirini Mirady Doğan'ın bestesi ile seslendirdim. Büyük ozanımız Aram Tigran'ın iki eserini ilk kez seslendirdim. İki şarkı ise Kürtçe anonim; ilk kez Erivan Radyosuna davet edilen dengbejlerin ses kayıtlarıyla günümüze ulaşmış, bugüne kadar da hiçbir sanatçı tarafından hiçbir albümde yer almamış eserler bunlar.
"Başka Tov'ları da uyudukları yerden uyandırır umarım"
Albümün adı neden Tov (tohum)?
Rewşan: Bizdeki anlamı şu. Her birimiz bu yaşama geliyoruz ve kendi dünyamızı, kendi varoluşumuzu gerçekleştirmek üzerine bir çabamız oluyor. Bugünümüzü idrak edip, yarınımızı dizayn etmekle ilgileniyoruz. Belleğimizde büyük bir kültürel zenginlik var. Geçmişimizden gelen, toplumsal dokularla yeniden vücut bulan bir hissi ve fikrî alemimiz var. Belli şiirlere makamlara hisleniyoruz mesela, bu tesadüf değil.
Tıpkı bir tohumdaki gibi belli kodlarla, becerilerle donatılmışız her birimiz. Doğru koşullar sağlanırsa, yeteri kadar imkân verilirse tohum gibi kendi meyvesini veriyor insan da. Her birimiz potansiyel Tov'uz, tohumuz. Kendi tohumumuzu yeşerteceğimiz koşulları, müzisyen dostlarımızın katkılarıyla yeşerttik, dileriz başka gönüllerdeki Tov'ları da uyudukları yerden uyandırır.
Şarkıların hikâyeleri bize ne anlatıyor?
Rewşan: Aşkın anlatıldığı ve haliyle dilin daha naif olana doğru boyut değiştirdiği zamanlardan söz ediyor hikayeler. Geçmişin şiirsel belleğinden beslenen TOV; bazen bir güzelin utangaç bakışıyla kara sevdaya tutulmuş bir delikanlının serzenişini, bazen muhacir bir babanın kızına öğüdünü bazen de bir din önderinin nefsi ve inancıyla olan imtihanını anlatıyor. Müziğin öz hikâyemize nasıl sirayet ettiğini hissettiren TOV, tıpkı bir tohumun belleğinde var olan bilgi gibi hem büyülü bir geleneğin parçası hem de hiç bitmeyecek bir nefes gibi...
Albümde ikisi sana ait toplam 6 beste yer alıyor. Üretmek nasıl bir duygu? Eski eserleri yeniden yorumlamak hakkında ne düşünüyorsun?
Rewşan: Yeni bir kelime söylemek, üretmeye çalışan her aslanın yüreğinde yatan gayedir. Bunu gerçekleştirebildiğimiz için tarifsiz bir mutluluk içindeyiz. Yeniden yorumlamaya gelecek olursak unutulmamalıdır ki; geleneğin noktası virgülüne değişmeden bugüne taşınması ne kadar kıymetliyse, onun bugünün diliyle yeniden söylenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması da bir o kadar önemli ve kıymetlidir. Her birimiz kendi anladığımız kadarıyla, kendi idrakımız ve kabımızca bir şey üretmeye, bir şey ortaya koymaya gayret ediyoruz, bu yolda olan herkesin saygıyı hakettiğini düşünüyorum.
"Müziğe sohbet eder gibi yaklaşıyoruz"
Albümde yer alacak eserlere karar verirken nasıl bir yol izlediniz?
Hakan Gürbüz: Rewşan'ın şarkıları arama ve araştırma hali bir hayat biçimine dönüşmüş durumda. O'nda Alman disiplini var. (Gülüyor) Bu şekilde çalışıyor. Araştırıp gönlüne değen şarkıları buluyor. Daha önce kemanını sırtına alıp köy köy gezip kadın sözlü geleneği ve hafızada kalan şarkıları derlediği bir televizyon program bile yapmış. "Ben para biriktirdim veya zamanım, isteğim var gidip bir albüm yapayım" derseniz gönlünüze değen şarkıları bulmanız kolay olmaz. Sizin bir derdiniz varsa araştırırsınız. ortaya çıkanlarla, bu albüm olur, şiir olur kitap olur. Rewşan'ın işlerinden biri de bu. Kendi kültürü, sesi ile dili ile araştırmalar yapmak, dehlizlere bakmak. Oralardan, zaman içinde kendi gönlüne değen şarkıları çıkartıyor.
Sohbet eder gibi yaklaşıyoruz biz müziğe. Müzik bizim için bir sohbet biçimi. Bu ulaştığımız bilgi bizim değildir, biz ancak ona sahip çıkabiliriz. Benim dediğim her şey gönül eleğini tıkar.. Neşemizi, zevkimizi, bilgimizi paylaşabilmenin bir yoludur bizim için müzik. Dinleyici de buna dâhil oluyor; lütfediyor.
"İnsan kendinden uzaktakiyle bağ kurmaya çalışır"
Kürtçe söylemenin nasıl bir anlamı var sizin için?
"Ben kendimi kendi anadilimle ifade edebiliyorum" söyleminden uzağım. İnsanın kendi diliyle bağ kurmaya ihtiyacı yoktur. O zaten kendi dilidir. İnsan kendinden uzak olanla bağ kurmaya çalışır.
"Niye kendi dilinde şarkı söylüyorsun?" sorusunu sormak en sade şekliyle ezbere bir bakış açısının ürünüdür. Dile dair var olan, baskı ve zulümler bambaşka bir gerçekliktir.
Gelelim lansman konserine...
29 Ocak'ta lansman konseri olacak. Albümde çalan tüm müzisyen arkadaşlarımız ile sahnede olacağız. Heyecanlıyız. Tüm dinleyicilerimizi 29 Ocak'ta Kadıköy Moda Sahnesi'ne gerçekleşecek olan konserimize bekliyoruz. (EMK/AÖ)