“İlham kaynağınız nedir diye soruluyor bana, ilham kaynağım üçüncü sayfa haberleri. Erkekler 2021’de en az 339 kadını öldürdü. 2022’de 327. Bu sene daha bitmeden 174 kadın öldürüldü.”
Ressam Bala Uyguner’in ilk kişisel sergisi “Onun”. Eserlerinde erkekler üzerinden tanımlanan kadınlık mefhumunu işliyor. Onun eşi, onun kızı, onun kardeşi, onun kendisi…
Decollage Art Space’de gezdiğim sergide işlenen kadın şiddeti ve baskı sergiye adım atmamla omuzlarıma bindi adeta. Susturulan kadınlar, bastırılan kadınlar, sahiplenilen kadınlar, gitmesine izin verilmeyen kadınlar… Fotoğraf gerçekliğinde tablolara bakarken eserlerdeki kadınların çaresizliğini istemsizce içselleştirdim.
Bu coğrafyada doğup büyüyen bir kadın olarak hepsi biraz bendim çünkü.
Duyguları gözlerinden okunan tabloları ve “devinim” isimli heykel çalışmalarını Bala Uyguner’le konuştuk.
"Ressamlar aç kalır"
Resime olan ilginiz ne zaman başladı?
Aslında kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Küçükken elime kağıt alır, etrafımda gördüğüm her şeyi çizerdim. Hatta birinci sınıfa giderken annemin portresini yapmıştım pastel boyayla. Bahariye Halk Eğitim Mekezi’nde sergilenmişti.
Aileniz bu ilginin farkında mıydı?
Resime olan ilgimi hiç kimse fark etmedi. Ne annem babam, ne öğretmenlerim… Kimse beni yüreklendirmedi yani. Üniversiteye gideceğim zaman Mimar Sinan’a gitmek istediğimi söyledim babama. Babamın bana cevabı şu oldu; “ressamlar aç kalır kızım”.
Sonra babamın da isteğiyle iktisat okudum.
Sanata nasıl döndünüz?
İktisat okuduktan sonra bir süre yatırım uzmanı olarak çalıştım. Çok uzun bir deneyim olmadı çünkü dayanamadım. Bazı günler ağlayarak çıkıyordum işten. Sonra eşimin desteğiyle işten ayrıldım. Bu süreçte eşim beni haberim olmadan resim kursuna yazdırmış. Sürpriz yaptı yani. Bir süre orada eğitim aldıktan sonra hocam daha iyi bir eğitim almam gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Hüsnü Koldaş hocaya başvurduk.
Normalde atölyesine kimseyi kabul etmeyen Hüsnü hoca çalışmalarımı beğenince beni kabul etti.
Hüsnü hocayla üç sene kadar çalıştım. Bana çok büyük katkıları oldu. Sonra oğlum Uygar’ı doğurdum. Doğum yapınca bir süre ara verdim, çocuğumu kendim büyütmek istedim. Biraz büyüyünce geri döndüm, çok ayrı kalamadım yani.
"Kırk iki yaşında üniversiteye girdim"
Geri dönüşünüzden sonra süreç nasıl ilerdi?
Mahir Güven’in atölyesinde çalışmaya başladım. Atölyesinin bir kısmında kadınlar çalışıyordu bir kısmında gençler çalışıyordu, üniversiteye hazırlanıyordu. Bir süre sonra ‘sen arka tarafa geçiyorsun’ dedi bana, gençlerin yanını kast etti. Şaşırdım, ‘niye hocam’ dedim, ‘seni üniversiteye hazırlayacağız’ dedi. Gençlerle birlikte yeniden üniversiteye hazırlandım. Kırk iki yaşında üniversiteye girdim.
Bu sergiyi açmaya nasıl karar verdiniz?
Çeşitli sergilere katılmıştım. Datça’da Zafer Tanrısı Nike’nin heykelini yorumlamıştım. İstanbul’da çeşitli etkinlikler olmuştu. İnsanın boşluğa düştüğü dönemler olur ya, öyle bir dönemimde bu resimleri yapmaya karar verdim.
"Eğitim aldığım ressamı kocası öldürdü"
Temanız hep kadınlar.
Evet, seçtiğim tema hep kadının üzerindeki baskı, şiddet. Çünkü yaşadığımız toplumda kadınlar o kadar sıkıntı çekiyorlar, baskı görüyorlar ki… Yakınımda şiddete uğrayan çok fazla kadın oldu. Öldürülen kadınlar oldu. Eğitim aldığım hocalarımdan biri kocası tarafından öldürüldü. Bunların hepsi bu işleri yapmamı sağladı.
Resimlerinizde gözler ön planda. Kadınların gözleri bize farklı farklı hikayeler anlatıyor. Gözlerin bu kadar ön planda olmasının bir sebebi var mı?
Lise yıllarım hayatımı sorguladığım ve karakterimi derinleştiren yıllardı. O zamanlarda kendime başkasının gözünden bakmayı öğrendim, empati kurmayı öğrendim. Bu yüzden gözler benim için çok önemli çünkü her bakış farklı bir hikaye anlatıyor.
Sanatı ilk ne zaman feminist bir dışavurum aracı olarak kullanmaya karar verdiniz?
En başından beri böyle çalışıyorum aslında. Çocukluğumda kadın erkek ilişkilerindeki aldatma olayı beni çok etkilerdi. Çevremde hep bunun örneklerini görerek büyüdüm. Louise Bourgeois’nin Maman heykeli beni çok etkilemiştir. Tabi şiddetin, istismarın, cinayetlerin bu kadar arttığı bir noktada bu durumlar artık “hafif” kalıyor.
‘Hayatını bildiğim kadınların portrelerini yapıyorum’
Portrelerini yaptığınız kadınları tanıyor musunuz?
Bütün portrelerimde seçtiğim kadınları tanıyorum. Bu benim için çok önemli. Çünkü hayatını bildiğim kadınların portrelerini yapıyorum. Ve her yaştan kadının portresini yapmaya özen gösteriyorum. Çünkü her yaş grubunun sorunları farklı.
İki heykel çalışmanız var sergide, ikisinin de ismi devinim. Neden devinim?
Heykellerin ikisinde de iyi gitmeyen bir ilişki var. Ve kadınlar bu ilişkilerden kurtulmak için çabalıyorlar. Çünkü onlara zarar veren durumdan kurtulmaları gerekiyor. Bu yüzden ikisinin de ismini devinim koydum. Burada harekete geçmek isteyen bir kadını erkek durduruyor. Gitmesini izin vermiyor, bırakmıyor. Ertesi gün o kadının cinayetini gazete haberlerinde okuyoruz.
Erkekler 2021’de en az 339 kadını öldürdü. 2022’de 327. Bu sene daha bitmeden 174 kadın öldürüldü. Bazen ilham kaynağınız nedir diye soruluyor bana, ilham kaynağım üçüncü sayfa haberleri.
Bala Uyguner kendine bir soru sorsa bu soru ve cevabı ne olurdu?
Sergi olmasaydı ne yapardım? Yani bu sergi gerçekleşmeseydi ve tüm çabalarım boşa çıksaydı, eserlerim atölyede dizişi kalsaydı ne yapardım? Tüm eserlerimi Taksim Meydanı’nda beş liraya satardım.
(ZA/EMK)