1995'ten beri verdiği "Düşünce ve İfade Özgürlüğü" Ödülü veren Komite, Ayrıntı Yayınları yöneticisi ve editörü yayıncı Ömer Faruk, yazar Meltem Arıkan, Bilgi Kitabevi sahibi kitapçı-yayıncı Ahmet Tevfik Küflü'yü ödüllendirdi. Düşünce ve İfade Özgürlüğü mücadelesini destekleyen "Radikal" gazetesi, "Turkish Daily News" gazetesi ve "CNN TÜRK" 5N 1K Programı'na da şükran plaketi verildi.
Komite, geçen yıl ve aylarda önemli demokratik reformlar yapıldığı ancak pratik yansımalarının yeterli olmadığını savundu.
"Basın Yasası, sorunlu bir gelecek hazırlıyor"
"Uygulamada belli bir dirençten söz etmek de mümkün" açıklaması yapan Komite, Ağır Ceza Mahkemeleri altında "özel mahkemelerin" Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM) işlevlerini üstleneceğinin belirtilmesini, "endişe verici" olarak değerlendirdi. Komite, raporunda şu tespitlere yer verdi:
* Geçtiğimiz yıllara oranla, 2003-2004 baharı arasında kitap yayıncılığı özelinde, yazarlara ve yayıncılara yönelik yasaklama ve yargılama sayısında bir düşüş gözleniyor. Daha önce açılan davalarda daha fazla beraat kararı çıkmasına rağmen sorunlar sürüyor.
* Önemli yasal değişiklere rağmen yayınlama özgürlüğü alanındaki sorunlar sona ermedi. Basın Yasası'ndaki değişiklikler, Uluslararası Yayıncılar Birliğinin de belirttiği gibi, yayınlama özgürlüğü bakımından önemli kısıtlamalar getiriyor, sorunlarla dolu bir gelecek hazırlıyor.
* Bu yeni kısıtlamalar matbaalara ve süreli yayınların bazı biçimsel düzenlemelerine ilişkin olarak getirildi. Diğer sektörleri düzenleyen yasalarda, biçimsel eksikliklere yönelik olarak getirilen para cezalarıyla oranlanamayacak yükseklikte para cezaları getirildi.
* Örneğin matbaaların bastıkları kitap ve süreli yayınların örneklerini polis ve savcılığa teslim etmeleri yükümlülüğünde olduğu gibi. Aslında, demokrasilerde, matbaaların bastıkları kitapları polise ve savcılığa getirme gibi bir yükümlülüğü yok, çünkü kitaba potansiyel bir suç unsuru olarak değil, kültürel bir ürün olarak bakılıyor.
* Bazı matbaalar hakkında, ne tesadüfse muhalif içerikli kitaplarla ilgili olarak, geç getirme gerekçesi ile soruşturma ve davalar açıldı. Bu ise matbaaları bir çeşit ön sansür organı olarak davranmaya itiyor.
* Sorun çıkacağına, matbaalar "sakıncalı" olabileceğini düşündükleri kitapları basmamayı tercih ediyorlar. Ayrıca, sureli yayınlarla ilgili olarak getirilen yeni düzenlemelerde adres ya da yazı işleri müdürü değişikliğini geç bildirme, veya künye basmayı unutma gibi gerekçelerle çok ağır para cezaları öngörülüyor.
Özgür Gündem gazetesine 271 dava
* Daha çok muhalif yayınları baskı altına alma gerekçesi ile tasarlanan bu önlemler, muhalif yayınların çıkışını engellemediği gibi, süreli yayınların her alanını etkiliyor.
* Türkiye'nin tek arkeoloji dergisi ve "Tarih ve Toplum" dergisi böylesi soruşturmalarla yüz yüze kaldı ve kapandı.
* "Özgür Gündem" gazetesine, geçtiğimiz yıl içinde toplam 271 dava açılıp bunlardan 71'i mahkumiyet ile sonuçlanırken, son değişiklikler sonucu ancak 51 dava beraat ile son buldu. Gazete 2004 yılında bir gün kapatıldı. İki ayrı dosyadan ise kesinleşen 15 gün kapatma cezası uygulamaya konuldu. Yargıtay'da bekleyen 150 dosyadan küçük bir oranının onaylanması, günlük bir gazetenin artık bir daha çıkamayışı anlamına geliyor. Aynı tehlike "Evrensel" gazetesi için de geçerli.
"Bandrol yasası baskı aracı"
* Bandrol yasasının da, kendi amacı olan "korsan yayınları" önlemekten çok, muhalif eğilimli yayınevlerini baskı altına almak ve kontrol amacıyla kullanıldığı ortaya çıktı ve buna ilişkin endişelerimiz doğrulandı. İstanbul, Sakarya ve Diyarbakır'da (burada gözaltı da yaşanarak), mahkeme kararı olmadan arama yapılabildi.
* Dünya Yayıncılar Birliği de, yaptığı bir açıklama ile, bandrolün, düşünce özgürlüğünü kısıtlamada kullanılması tehlikesine dikkat çekti.
* 2002 yılında 77 kitap, 57 yazar ve 38 yayınevi yargı ile yüz yüze kalırken, 2003 yılında 43 kitap, 37 yazar ve 17 editör yargılandı. Ancak düşünce özgürlüğü kapsamı içindeki davalarda, artık beraat kararlarına daha sık rastlanır oldu.
* Laz kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmaları ile tanınan araştırmacı Selma Koçiva'nın "Lazona" (Akyüz Yayınları) adlı kitabı hakkında beraat kararı çıktı. Ömer Asan'ın "Pontus Kültürü" (Belge Y.) kitabı hakkındaki, ya da Gazi Çağlar'ın "12 Eylül Yargılanıyor" (Belge Y.) adlı derlemesi gibi. (Ancak son kitap hakkında davayla ilgili savcı beraat istediği halde, savcılık beraat kararının bozulmasını istedi).
* Belli çevrelerin ısrarı sonucu açılan, Wadie Jwadie nin "Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi Kökenleri ve Gelişimi" (İletişim Y.) adlı kitabı hakkında iki yıldır devam eden dava ise beraatla sonuçlandı. Beraat kararlarına, Naci Kutlay'ın "21. Yüzyıla Girerken Kürtler" adlı kapsamlı derlemesini (Peri Y.) ve Tori'nin "Ünlü Kürt Bilgin ve Aydınları" adlı kitabını da ekleyebiliriz (Sorun Y.).
* Komşu bir ülkenin siyaset adamlarından biri olan Mesut Barzani'nin babasıyla ilgili "Mustafa Barzani ve Kürt Özgürlük Hareketi" (Doz Y.) adlı kitabı da son düzenlemelerden sonra beraat eden kitaplar arasındaydı. Dolayısıyla son reformların, Kürt sorunu ile ilgili kitapların yayınlanmasını daha az sorunlu hale getirdiği söylenebilir.
* Gazeteci Ahmet Kahraman'ın Evrensel Yayınları'nca yayınlanan "Kürt İsyanı" adli kitabı yasaklanarak yayıncısı yargılanmaya başlandı. Kürt sorunu ve azınlıklar ve bölgesel kültürler bağlamında yargılanan 8 kitap hakkında beraat kararı çıkarken, 3 kitap hakkında mahkumiyet kararı çıktı. Peri yayınlarından çıkan "Dersimde Alevilik" adlı kitap hakkındaki beraat kararı bozulduğu gibi, kitap ve yayıncısı Ahmet Önal (TYB ödülü sahibi) hakkında 2 farklı dava birden açıldı. Peri'nin "Acının Dili Kadın" adlı kitabı da mahkum olanlar arasında.
TCK 159. maddesi halen etkili
* 1924 yılında Türk ve Yunan hükümetlerinin kendi yurttaşlarını, din farkı temeli üzerinde değiş tokuş ettiği günlere ilişkin, Anadolu mübadili Rumların anılarını toparlayan, Herkül Milas'ın "Göç" (İletişim Y.) adlı derlemesi hakkında mahkumiyet kararı çıktı. Bu karar, düşünce özgürlüğünü belge ya da eleştiri olma boyutunda da sınırlandıran Atatürk'ün anısını koruma ile ilgili yasaya dikkatleri çekti. Dünyanın hiç bir yerinde tarih içinde yerlerini almış, belleklerde yer etmiş kişilerle ilgili koruma yasaları çıkarılmıyor. Böylesine bir yasaya duyulan ihtiyaç, her şeyden önce onun anısına saygısızlık anlamına geliyor.
* Çıkan mahkumiyet kararları arasında ilginç olanlar var. Örneğin Susurluk olayını tartışmak artık mümkün değil, Sorun yayınevinin çıkardığı Talat Turhan'ın "Mehmet Eymür: Ziverbey'den Susurluk'a Bir Mitçinin Portresi" adlı kitabı nedeniyle yazarla birlikte, yayıncı Sırrı Öztürk de mahkum oldu.
* Devletin kutsallaştırılması, ona yönelik eleştirilerin hakaret olarak algılanması ve devlet gücüne dayanarak işlenen suçların örtbas edilmesi. TCK nın 159. maddesi hala düşünce ve eleştiri özgürlüğünü kısıtlayan bir etken olarak gücünü koruyor. Chivi yayınları editörü Özcan Sapan da (TYB ödülü sahibi), benzeri nedenlerle, ağır para cezalarının tehdidi altında.
"Müstehcenlik" iddiasıyla yasak
* "Patika, Yarınlara Yol Almak, Kasırga Taburu, Tufanda 33 Gün, Dağın Mecnunu ya da Kürtçe yayınlanan "Gulen Azadiye" belgesel nitelikleri yanında, edebi değeri de olduğu belirtilen çalışmalardı. Tohum Yayınları'nın 4 kitabı hakkındaki açılan davalardan, "Özgürleşmeye Pedagojik Bakış" beraatla sonuçlandı.
* Yargılamaları devam eden kitaplardan , "Çok Kültürlülükten Tek Kültürlülüğe Anadolu", "Koçgiri / Kuzey Batı Dersim","Kemalizm" nedeniyle, yayıncı Mehmet Ali Varış hakkında hapis ve para cezası talep ediliyor.
* TCK'nin 426. maddesi çerçevesinde, Muzır Kurulu'nca, erotik edebiyata ve sanat kitaplarına yönelik yasaklama ve imha kararları, bu alanda herhangi bir yeni düzenleme yapılmadığı için, 2004 yılında da davam edeceğe benziyor. Murat Hiçyılmaz'ın Piramit yayınlarınca çıkarılan "Aum" adlı romanı, müstehcenlik gerekçesi ile yasaklandı. Yayıncı Bedri Baykam, peşin olarak önerilen para cezasını reddettiği için hakkında dava açılacak. Baykam, "Kemik" adlı romanından dolayı benzer bir davadan beraat etmişti, iki davası ise devam ediyor.
* Ayrıntı Yayınlarının çıkardığı, Sade'ın "Yatak Odasında Felsefe" kitabının da imhasına karar verildi. Aynı suçlama ile, Era Yaycılık tarafından çıkarılan Şarkıcı Eminem'in üç kitabı birden yasaklandı. Aynı yayınevinin çıkardığı Irwine Wesch'in iki romanı da aynı akıbetle karşılaştı. Yasaklama eğilimi, 2004 yılı içinde de devam etti. Bir sözlük ve ensest olayını eleştiren bir kitap bile böylesi suçlamalarla yasaklanabildi.
"Köklü zihniyet değişimine ihtiyaç var"
* Yayıncılar Birliğimiz, bu alanda yapılması düşünülen, sanat ve edebiyat kitaplarına daha geniş bir yorum açısı sağlayan yasal değişikliği destekliyor. Edebiyat ve sanat yapıtlarını "porno" diye niteleyen anlayışı kabul etmek mümkün değil. Kaldı ki, bu yasaklamaların porno yayınları pek etkilediği de söylenemez.
* Adaleti hızlandırma adına, suçlananların ifadesi bile alınmadan, gıyaplarında mahkumiyet kararları alınabiliyor. Bunun düşünce özgürlüğünü ve meslektaşlarımızı ilgilendiren tipik bir örneğini vermek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl içinde Anadolu Ajansı'nın daha sonra kendisinin yanlış olduğunu açıkladığı bir yalan haber ihbar kabul edilerek, IHD genel merkezi basılmış, burada bazı "yasak kitaplar" ele geçtiği bildirildi. Ankara 2 Nolu Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 3'er ay hapis cezası verilebilmiştir.
* Bu örnekler, düşünce ve yayınlama özgürlüğü bakımından, sadece hükümetlerin niyetinin ve yasama organının yaptığı değişikliklerin yeterli olmadığı, üç temel organda da, temel hak ve özgürlükler anlayışı bakımından köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Bu olmadıkça, sorunlar azalsa bile, tam olarak sona ermeyecektir.
* Gazeteci Sinan Kara'dan sonra gazeteci Albayrak'ın da şu sıralarda hapse girecek olmasını da, son derece olumsuz bir gelişme olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. (EÖ/BB)