Kadın-erkek eşitliği konusunun düzenlendiği Avrupa Birliği anlaşmaları hükümlerine, Komisyon kararı ve Yönergeler ışığında, son reform paketini değerlendiren kadın hukukçular, AB üyesi ülkelerde cinslerarası eşitlikle ilgili olarak fırsat önceliği- olumlu ayrımcılık politikalarının ağırlık kazandığına dikkati çektiler.
Bu konuda Anayasa Hukuk Profesörü Dr. Oya Araslı, Avrupa Birliğİ'nden tam üyelik müzakerelerine başlayabilmek için gün bekleyen Türkiye'nin, cinslerarası eşitlik kavramının Avrupa'daki evrimini gözönünde tutarak, AB'nin eşitlik anlayışını Anayasa'ya, yasalara aktarmak ve bu anlayışı toplumsal yaşantımıza egemen kılabilmek için gerekli tüm önlemleri alması gerektiğini vurguladı.
Devletin eşitlik ilkesine dayalı bir cinsiyet yaklaşımını topluma benimsetmek ve eşitlikçi politakaları geliştirecek ve uygulayacak kurumları oluşturmasının zorunluğuna işaret eden Araslı, Birinci Anayasa değişiklik paketinde sadece "ailede eşlerarası eşitliğe" yer verilmesini büyük eksiklik olarak niteledi.
Anayasa'da AB direktiflerine uygun olarak, olumlu ayrımcılık doğrultusunda düzenlemeler yapılsa bile bunun Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı yorumlanabileceğini savunan Prof.Dr. Araslı, bir çelişkinin doğmaması için Anayasa'da cinsiyet eşitliği bağlamında yapılması gereken değişiklikleri şöyle özetledi:
"Bu tür yorumları önleyebilmenin ve pozitif ayrımcılık yapacak yasalara Anayasal dayanak hazırlamanın kesin yolu, Anayasa'nın 10. maddesine kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu ifade eden ve devlete cinslerarası eşitliği sağlamak için olumlu ayrımcılık dahil her türlü önlemi almak yükümlülüğünü getiren iki yeni fıkra eklemektir. Bu arada Anayasanın 67. maddesine, yerel yönetimlere ve TBMM'ne kadınlarla erkeklerin eşit bir biçimde girmesini sağlamaya yönelik düzenlemelerin yasa ile yapılacağı yolunda bir hüküm eklenebilir. 75. madde de bir değişiklik yapılarak TBMM'ne cinsiyet kotası konulabilir. Siyasi partilere devletçe yapılan mali yardımı düzenlenen 68. madenin son fıkrasına, bu yardımın partilerin kadın milletvekili sayısının oranlı olarak arttırılacağı doğrultusunda bir hüküm eklenebilir. Böyle bir hüküm siyasi partileri, olumlu ayrımcılık yöntemlerini uygulayarak, daha çok sayıda kadın aday göstermeye yöneltir. Yine 69. maddede siyasi partilere, kadınların siyasi partilerin yönetiminde ve TBMM'nde yer alabilmesini sağlamak için kadın veya cinsiyet kotası ile ilgili düzenleme yapmak yükümlülüğü getirilebilir. Bugün AB ülkelerinde siyasi partilerin, cinsiyet ve kadın kotaları yardımıyla parlamentolarında ki kadın milletvekili oranını çok yükseklere çıkardıkları halde, Türkiye bu bakımdan 177 ülke arasında yüzde 4'lük oran ile ancak 101. sırada yer almaktadır."
Cinsiyet kotası konusunda Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi, politik mekanizmalarda yüzde 30 kadın oranını, "kritik bir eşik" olarak kabul ederken, tavsiye kararında "bu eşiğin üzerinde nitel bir gelişme görülmekte ve kadınlar erkek modeli iktidar gücü kullanmaktan kurtularak, kendi bakış açılarını getirebilmektedir. Seçim sistemleri, kadınların parlamentolarda en az yüzde 30 temsilinin sağlanmamasının gerekçesi olmamalı, bu amaçla hedefler saptanmalı ve uygun seçim yöntemleri araştırılmalıdır" görüşünde ısrar ediyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Prof.Dr. Nazan Moroğlu ise AB Yönergelerine uyum sağlamak üzere yapılması gereken düzenleme ve değişiklikleri örnekler vererek açıkladı. Moroğlu, öncelikle Anayasa'nın 10. maddesine "Kadınlar eşit haklara sahiptirler. Devlet cinslerarası eşitliği sağlamak için olumlu ayrımcılık dahil gereken her türlü önlemi alır" cümlesinin eklenmesini zorunlu görürken, çalışma yaşamında kadının önündeki engellerin kaldırılması için de yapılması gereken düzenlemeleri şöyle özetledi:
Tarım kesiminde ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların mağduriyetinin giderilmesi için kadın emeğinin ücretlendirilmesi ve sosyal güvenliklerinin sağlanması için hukuki düzenleme yapılmalıdır.
Ev hizmetlerinde çalışan kadınlar İş Kanunu kapsamına alınmalıdır.
Doğum öncesi ve sonrası kullanılacak izin sürelerinin toplamı AB ile uyum sağlamak üzere 14 haftaya çıkarılmalıdır.
Gebelik ve doğum izinleri süresinin bitiminde işverenin iş akdini bildirimsiz feshetmesini engelleyen açık bir hükme İş kanunu'nda yer verilmelidir.
Ebeveyn izni müessesesi yasal dayanağa kavuşturulmalıdır.
Yarı zamanlı çalışma koşulları yasayla belirlenmelidir.
Gebe ve emzikli kadınların çalışma koşullarıyla emzirme odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına dair Tüzük'te değişiklik yapılarak. kadınların mesleki ve ailevi yükümlülüklerinin çalışma koşullarıyla çatışmaması gerekli önlemleri içiren hukuki düzenlemeler yapılmalıdır."
Öteyandan kadın örgütleri, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamadan önce, bağımsız kadın danışma merkezleri ve bağımsız kadın sığınaklarının açılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, TCK'nda ensest, tecavüz, bekaret kontrolü, namus (töre) cinayetleri ve namus gerekçesiyle işlenmiş diğer suçlarla ilgili özel düzenleme yapılarak cezaların arttırılmasını, ensest vakalarına ilişkin suçların 4320 Sayılı Ailenin Korunması Yasası kapsamına alınmasını istiyorlar.