bianet'in 12 Eylül'de halkoylamasına sunulan anayasa değişikliği paketiyle ilgili, kimin, neden evet, hayır ya da boykot dediğini okuyabileceğiniz dizisindeki diğer yazıları görüntülemek için tıklayın.
Referandum yaklaştıkça siyasetçiler, sendikalar, inanç çevreleri tavırlarını ortaya koyup çalışmaya başladılar. Bu yönüyle Alevi örgütleri ve kanaat önderleri de yavaş yavaş tavırlarını netleştiriyor. Bu anlamda referandumun açığa çıkardığı en önemli yan, Türkiye'nin toplumsal dinamiklerinin sürece ve olaylara nasıl yaklaştığının açığa çıkmasını sağlamak oldu. Yoksa referandumun sistemin ana güçlerinin iktidar kavgasının ötesinde bir anlamı olmadığı ortada.
Medyada çok tarihi olarak gösterilmeye çalışılsa da yapılmaya çalışılan yama yasanın ezilenlere, yoksullara, emekçilere ve 12 Eylül faşist darbesinin en büyük mağduru ve muhatabı olmuş güçlere bir şey kazandırmadığı ortadadır. Bu durumu gören Kürtler ve demokrasi güçlerinin bir kısmı, bu oyunu görmüş ve "sistemin çatışan güçlerinin figüranı olmayacağız" diyerek kendi alternatiflerini "boykot" olarak ortaya koymuştur. Boykot, ülkenin ihtiyacı olan yeni bir demokratik anayasa yapılması ve siyasal irade açığa çıkarma anlamında önemli bir tercihtir.
Referandum, ezilenler ve yok sayılanlar açısından böylesine bir durum açığa çıkarırken küçük bir Alevi örgütlülüğünün dışında, genel yaklaşım bu imkanı görmeyen bir noktadadır. Genel yaklaşım tam da sistemin parçaladığı şekilde evetçi ve hayırcı bir yaklaşımdır. Oysa iki yaklaşım da sistemin değişimini değil, sadece sistem içerisinde oynanacak rol üzerinedir. Özünde bir değişimi ve özgürlüğü ifade etmemektedir. Alevilerin tavrının bu evet ve hayıra eklemlenmesi aslında uzun süredir izlerini ve işaretini gördüğümüz ayrışmanın giderek netleştiğini göstermektedir.
Alevilerin, referandumdaki yaklaşımları, aslında genelde siyasal olarak sistemle ilişkilenmelerinin üzerinden belirleniyor. Evetçi Alevilere baktığımızda bu kesimler AKP üzerinden yeni şekillenen sistemden payını almak isteyen sağ muhafazakar Alevi çevreleridir. Bu kesimler, zaten uzun süredir AKP ile temas içerisinde İslam içi Aleviliği kabul etmiş kesimlerdir. Çalıştaylarda süreci besleyen bu Alevi kesimleri referandumda evet diyenlerdir.
Hayırcı Aleviler ise aslında açıkça ifade etmeseler de daha çok CHP çizgisinde olan, bunu açıkça ifade etmeyen ve sistemin yarattığı sahte şeriat korkusunda kendini laikliğin temsilcisi (sistemin stepnesi) olarak gören kesimlerdir. Hayırcı Aleviler referandumun ne kazandırıp ne kaybettirdiğinden ziyade konuyu AKP karşıtlığının üzerinden değerlendiriyorlar. Bu tavrın yaklaşan seçimlerde CHP'den pay almak kaygısıyla da ilişkisi vardır. Hayırcıların bir kesimi ise CHP'yi düşünmese de Alevi örgütlerinin içerisindeki dengelerden kaynaklı olarak tavrını hayırdan yana belirliyor.
Referandumda oluşan 3. bir seçenek olarak boykotu destekleyen Alevi örgütleri de elbette var; ama maalesef bugün Aleviler arasında ortaya çıkan durum, evet ve hayırcılar olarak şekilleniyor. Alevi örgütlerinin evet ve hayır tutumunu iyi değerlendirmesi gerekiyor. Alevi birikimi ve bilinci bize gösterdi ki Alevi yurttaşlar bireysel olarak tercih yapacak demokratik bilinç ve olgunluğa sahiptir. Bu anlamda örgütlerin çeşitli kaygı ve hesaplarla aslında Aleviliğin çıkarına olmayan yaklaşımlarını sorgulayıp doğru tavrı alacaklardır. Her Alevi yurttaş bilir ki cumhuriyet anayasaları her zaman inkar ve imhanın sözleşmesi olmuştur. Dolayısıyla talebimiz, öncelikle bu anayasanın ruhunun değişmesidir. İmha ve inkara dayalı bu ruhu, evetçi ve hayırcı siyasal aktörlerin değiştirme şansı yoktur; zira bu kesimler AKP'siyle, CHP'siyle bu ruhun temsilcisidir.
Alevi yurttaşlar olarak 12 Eylül faşizminin mağdurları olarak anayasanın özüne dokunulmadan sürekli yama edilmesi kabul edilemezdir. Bu anayasa eşitlikçi, demokratik bir anayasa olarak tümden değiştirilmelidir. Böyle bir değişiklik ancak katılımcılıkla sağlanabilir. Oysa AKP bu yama sırasında dahi Türkiye'nin en büyük çoğunluğu olan Alevileri, Kürtleri, emekçileri dikkate almamış, fikrini sormamıştır. Yapılmak istenen değişikliğin içerisinde Aleviler yoktur. Bu anayasa değişikliği ile Alevilerin inkarının önüne geçilmiyor, zorunlu din dersleri kaldırılmıyor. Aleviliği asimilasyon kurumu olan diyanet kaldırılmıyor; tam tersine güçlendiriliyor. Hiçbir noktasında Alevilerin talepleri yer almadığı gibi Aleviler için önemli olan demokratikleşme de bu yama bohçasının içerisinde yoktur.
Bir oyun oynanıyor, sistem kendini ayakta tutmak için ana aktörlerini karşı saflara dizmiş bizleri de tercih yapmak zorunda bırakıyor. Evet ya da hayır ikilisinden birini veya AKP ile CHP-MHP tercihlerinden birisini kabul etmek zorunda değiliz. Oynamak istedikleri kirli oyunu, onların kurallarıyla, onların sahasında ise hiç oynamak zorunda değiliz.
Çünkü Aleviler evet ve hayırcıların hangisi kazanırsa kazansın, kaybedecektir. Tıpkı Kürtler, emekçiler, yoksullar gibi...
O zaman Aleviler de Kürtler ve devrimciler gibi haykırmalıdır: "Bu oyunu oynamıyoruz, sandığa gitmeyip boykot ediyoruz." Boykot tavrı ile Aleviler sisteme: "siz bizi inkar ediyorsanız, biz de sizin meşruluğunuzu sorguluyoruz" diyeceklerdir. Sisteme cevap veren Aleviler boykot tavrı ile gerçek müttefikleri olan Kürtler ve diğer ilerici güçler ile yan yana gelecektir. Bu bir araya geliş Türkiye'nin geleceğini belirleyecek güç olacaktır.
O zaman tüm Aleviler evetçi, hayırcı örgütlerini bırakmalı Aleviliğin felsefesine, tarihine uygun duruşun adı olan boykot tavrının etrafında birleşmelidir. (ED/TK)