İstanbul'da ikinci kez yapılan "Çok Kültürlü Yaşamda Süryaniler" konferansının ikinci ve son oturumunda, Süryanilerin geçmişte özellikle aşiretler tarafından yaşadıkları ayrımcılıklarla artık yüzleşilmesi, yeni anayasada da haklarının korunması gerektiği konuşuldu.
Güneydoğu (Turabdin) Süryani Kültür ve Dayanışma Derneği ve Hollanda Büyükelçiliği'nin Cezayir Toplantı Salonu'nda düzenlediği konferansta konuşan İsmail Beşikçi, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1910'dan sonra uyguladığı politikalarda "Rumlar sürgünle, Ermeniler tehcirle imha edilecek, Kürtler Türklüğe, Kızılbaşlar müslümanlığa asimile edilecek" mantığı yürüttüğünü söyledi.
"Arşivler yetmez"
Beşikçi, Süryani ve Kürt sorunu arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu söyleyerek gayrimüslüm azınlıkların giderken mallarına el koyan aşiretlere devletin "benim görüşümü kabul et" diyerek göz yumduğunu belirtti.
Geçmişin açıklığa kavuşması için arşivlerin açılmasını yeterli olmadığını söyleyen Beşikçi, "1915'te hamamlarda geçmişe ışık tutacak belgelerin yakıldığını biliyoruz. O yüzden ölenlerin yakınlarını dinlemek önemli" dedi.
"Midyat'ta dört dil konuşurduk"
"Midyatlıyım" diyen Yavuz Önen, evde Kürtçe, okulda Türkçe, sokakta Süryanice, Arapça öğrendiğini belirterek o dönem baskı ortamına rağmen, Midyat sokaklarında halkların yan yana değil, iç içe geçtiğini söyledi.
"Paskalyada Süryanilerle yumurta tokuşturduk, Süryaniceyi unuttum ama yumurta tokuştururken yapılan pazarlığı hala hatırlıyorum. Süryaniler sosyal yaşam ve üretimin bel kemiğiydi; demirci, taş ustaları, dokumacılar, basma sanatı. 40 yıl sonra gittiğimde, sokaklar bomboştu."
Önen, devlet politikalarının tüm hakları da kirlettiğini o yüzden tekrar bir araya gelmenin ancak halkların mücadelesi ile mümkün olacağını söyledi.
"Kürt siyasal hareketiyle umut doğdu"
Ramazan Ergin, göç ettirilmiş Süryanileri en iyi anlatan hikayenin Türkiye'de bir Ermeni köyüne sığınmış Süryani bir aile ile Almanya'ya göç etmiş aile olduğunu, Türkiye'de kalan ailenin Kürt, müslüman olurken, Almanya'daki ailenin Süryanice konuşarak hıristiyan kalmaya devam ettiğini söyledi.
Prof. Dr. Suavi Aydın, Süryanilerin yaşadığı Turabdin bölgesinde Süryanilere karşı aşiretlerin 1907-1910 yılları arasında yoğun bir pogrom yaşattıklarını ancak bunun artmasının nedeninin Süryanilerin şikayetlerine yanıt vermeyen Albülhamid ve İttihat Terakki Cemiyeti olduğunu belirtti.
Suphi Aksoy da, Kürtlere karşı geçmişten gelen kırgınlık ve tedirginliklerinin Kürt siyasal hareketiyle bir umuda dönüştüğünü söyledi.
"Adı Türkçeleşmiş, 2 bin yıllık köyüm"
Eşi müslümanlaşmış Süryani olan yazar Orhan Miroğlu, İttihat ve Terakki Cemiyeti zihniyetinin etkisi unutulmadan Kürtlerin, Süryanilere yaşattıkları ile yüzleşmesi gerektiğini söyledi.
Miroğlu, Mardin'de doğduğu ismi devlet tarafından Türkçeleştirilen bin kişilik Süryani köyünün, 2000 yıllık tarihiyle Roma kaynaklarında geçtiğini belirterek "Böylesi bir zenginliği yok sayamayız" dedi.
Anadolu'da ilk üniversiteyi Süryaniler kurdu
Şabo Boyacı, Süryanilerin getirdiği zenginlikleri hatırlattı.
"Anadolu'daki ilk iki üniversiteyi Süryaniler kurdu. Yunan felsefesini Arapçaya çevirdiler, Hamurabi kanunları, Babil'in Asma Bahçeleri atamıza ait. 4. yüzyılda bulunan Süryani müzik makamları da Türk Müziği'ndeki Rast, Uşak, Hicaz ve Bayati ile aynıdır. Şubat, Nisan, Haziran, Temmuz, Eylül isimleri de Süryanice'den gelir."
Boyacı, yeni anayasada, vatandaşlık tanımının hiçbir etnik kökene vurgu yapmadan yeniden düzenlenmesini, inanç gruplarına eşit mesafede duran laik sistem, anadilde eğitim hakkı ve isimleri değiştirilen yerlerin eski isimlerine dönmesi gibi talepleri olduğunu söyledi. (NV)