Şu sıralar Ramize Erer’in resimleri iki mecrada karşımıza çıkıyor. Ankaralı sanat meraklıları için Galeri Nev’deki sergi ve sinema düşkünleri içinse Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru Otlar Üstüne” filmi.
BUGÜN GÖSTERİMDE
Kuru Otlar Üstüne: Umut etmekten yorgun düşen, biz
Galeri Nev’de 11 Ekim’e kadar açık kalacak “Ve Bir Gülüm Ben” isimli sergi, adını Emily Dickinson’un bir mısrasından alıyor. Retrospektif nitelikteki sergi, sanatçının çeşitli zamanlarda yapılmış yüze yakın portresini ilk kez bir araya getiriyor. Bir dönemin gazete okuru için "Tehlikeli İlişkiler" bant çizimleriyle de tanınan Ramize Erer, şimdilerde sadece kadın çizerlerden ve yazarlardan oluşan kadrosuyla aylık yayımlanan “Bayan Yanı” dergisine çiziyor. "Bunun dışında bütün zamanımı atölyemde resim yaparak geçiriyorum" diyor.
İyi bir edebiyat okuyucusu olan sanatçı, çizgi karakterlerini yaratırken de en çok edebiyattan beslendiğinin altını çiziyor.
Erer, sergisi, karikatürleri, Paris'teki yılları üzerine bianet'in sorularını yanıtladı.
Mizahın sağaltıcı etkisi
Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü mezunusunuz. Mizah dergileri geleneğinden geliyorsunuz ve gazete okuru sizi Radikal’deki “Tehlikeli İlişkiler” köşenizden de tanıyor. Sizi karikatüre yönelten duygu neydi?
Sanıyorum merak duygusu. Yaşadığım dünyayı, insanı, kendimi anlamanın bir yolu olabileceğini hissetmiştim. Karikatür (mizah) doğası gereği hayata dışardan bakma imkanı veriyordu bana. Çizmeye başladığımda bir lise öğrencisi olduğumu düşündüğümde mizahın sağaltıcı etkisini de eklemek isterim.
"Paris resme bakışımı özgürleştirdi"
Paris’te yaşamaya başladıktan sonra sanırım ilk serginizi açtınız. Hatta kariyerinizi düşününce ilk kişisel serginiz epey sonra açılmış. Paris hayatınızda ve sanatınızda neleri değiştirdi?
Paris sanatla, resimle nefes alıp veren bir şehir. Bazı tesadüflerin üst üste gelmesi ile akademiden sonra radikal bir kararla bıraktığım resme geri döndüm. Oturduğum mahallede bir Squat’ta (işgal evi) bir atölyeye sahip olmuştum. Paris’in merkezinde iyi bir atölyeye sahip olmak çok zordur. Çok pahalıya patlar size ve belediyelerin verdiği atölyeye sahip olmak içinse en az bir 8-10 sene beklemeniz gerekir. İşte orada resim yapmadan geçirdiğim zamanı kapatmak ister gibi çok yoğun çalıştığım dönemler oldu. Yabancı bir ülkede yaşamanın verdiği yalnızlık duygusu resme kapanmamı kolaylaştırdı ve bana iyi geldi. Paris resme bakışımı özgürleştirdi, resmimi besledi, zenginleştirdi.
Yabancı bir ülkede, şehirde yaşama tecrübesi hem kendime, hem de ülkeme uzaktan bakabilmemi sağladı.
*Ramize Erer sergi açılışında. Fotoğraf: Rana Kuseyri
"Bir yol açtım"
Kadınlar, kadın halleri işlerinizin hep merkezinde oldu. Galeri Nev’deki resimlerinizde karikatürlerinizin aksine – özellikle Kötü Kız karakterini düşününce- daha çok kırılgan yüzler karşımıza çıkıyor. Portrelerinizde kadın ve kız çocuklarının kırılgan halleri, bakışları, ifadeleri var. Kimi figürlerde ise yüzler belirsiz. Karikatür ve resim… İki alanda üretimlerinizdeki bu farkı nasıl tarif edersiniz?
Karikatürlerim dışa dönük, sosyal ve siyasi bir mesaj içeriyor. Resimlerimi ise daha çok kendimle ilişkilendiriyorum, daha içe dönük bir ifade biçimi benim için. Karikatür serüvenimde, hayatımın uzun bir döneminde günlük gazeteye çizerken de “kadınların arzularından” bahsetmek ilerici, devrimci bir tavırdı. Burada bir yol açtığım söylenebilir.
Nitekim Fransa’dan “Yaratıcı Cesaret” Avusturya’dan “Sokol” ödüllerini aldım. Resim serüvenimde ise plastik bir meydan okuma önceliğimdi. Resim dilimi oluştururken plastik olarak ekspresyona yaslanmadan “kırılganlık” gibi güçlü duyguları yansıtmakla ilgilendim. Genç insan portreleri, kadın, ergen bedenleri ve bazen onları çevreleyen atmosferdeki kırılganlık. “Bizi güçlü yapan zayıf, kırılgan yanlarımızdır”, aynı zamanda insanın bu hali benim için her zaman çarpıcı olmuştur.
"Koşulsuz, hesapsız bir bağ"
Kırılganlığın yanında yan yana duran, omuz omuza, el ele, birbirine dayanmış kadınlar da dikkat çekiyor resimlerinizde. Bu iyi geliyor bakana… Bu birliktelik haliyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Bana o ikili resimler kız kardeşliği, arkadaşlığı hatırlatır. Ablamla benim de yanak yanağa ya da eli omzumda ilk gençlik, çocukluk resimlerimiz vardır mesela. Kızlar arasında bağların en güçlü olduğu dönemler. Sınırsız, koşulsuz, hesapsız bir bağ, daha çok ergenlikte görülen. Bu beni etkiler.
"İyi bir edebiyat okuyucusuyum"
Serginin ismi “Ve Bir Gülüm Ben” şair Emily Dickinson’undan bir alıntı. Bu isme nasıl karar verdiniz? Hayatınıza, sanatınıza ilham veren başka kadın yazarlar/şairler var mı?
Sevgili Deniz Artun ile sergi ismi hakkında yazışırken tıkandığımız bir sırada hadi şairlere bakalım dedik. İlk aklıma gelen onun şiirleri oldu. Deniz de sergiye anlam katan ve en yakışan ismi onun bir mısrasında buldu. Sonra çok şaşırarak isimle resimler arasında benzerlikler bulduk.
İyi bir edebiyat okuyucusuyum. Çizgi karakterlerimi yaratırken en çok edebiyattan beslenirim.
Kadın yazarlar ilham vericidir benim için. İlk gençliğimde özellikle Virginia Woolf ve Simone de Beauvoir beni çok etkilemiştir. Bu iki modernist ve entellektüel kadının, kadınların varoluşu ve toplumsal rolleri üzerine sordukları sorular benim de sorularım oldu.
Nuray'ın odası ve Erer çizimleri
Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru Otlar Üstüne” filminde resimlerinizle yer aldınız. Resimlerinizi filmdeki evin atmosferiyle de izlemek daha etkili yapmış. Filme resimlerinizle nasıl dahil oldunuz? Önceden yaptığınız resimler miydi bunlar, yoksa film için özel mi ürettiniz?
Nuri Bilge ve Ebru Ceylan ile aynı sokakta oturuyoruz. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarım. Yıllar önce gerçekten de bir sokak karşılaşmasında, ayak üstü bir muhabbetle başladı bu süreç. Büyük bir samimiyetle resimlerimi sevdiğini söyledi. Bu benim için çok kıymetli ve motive ediciydi. Ben de ona ileride “Kuru Otlar Üstüne” filminde kullanacağını bilmeden, en sevdiği resmimi verdim.
Sanıyorum bu resimler filmin kahramanı Nuray’ın odasına, yaratılan atmosfere çok uydu ve bir duygu kattı. Filmi izleyenlerden, okuduğum yorumlardan anladığım bu. Sinemasını çok sevdiğim Nuri Bilge Ceylan’ın bu muhteşem filminde resimlerimle yer almaktan gerçekten çok mutluyum.
Ramize Erer kimdir?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, Adnan Çoker atölyesinden mezun oldu. On altı yaşından itibaren Gırgır, Leman gibi mizah dergileri ile Cumhuriyet ve Radikal gazeteleri için çizimler yaptı. Bayan Yanı dergisinin kurucularından. On üç yıl Paris’te yaşadı ve bu sürede resime geri döndü. Aynı dönem sanatçının karikatürleri Avusturya Krems Karikatür Müzesi’nde sergilendi, Fransa Cean Memorial Müzesi çizimlerinden birini koleksiyonuna dahil etti, Angouleme Uluslararası Çizgi Roman Festivali’nde Fluide Glacial’ın “yaratıcı cesaret” ödülene değer görüldü. 2013 yılında resimlerini ilk kez sergiledi, 2016 yılında ilk kişisel sergisi İstanbul’da açıldı. Sanatçı çalışmalarına Paris ile İstanbul arasında devam ediyor. (AÖ)