Domatesin salatalığın tadı farklıydı. Zahter yoktu ama maydanoz, nane ve benzeri otlar vardı, Urfa peynirine benzeyen peynirin yanında.
Sarı-beyaz kentin görüntüsüne hakim bir otelin en üst katında masada galiba bütün Ortadoğu vardı:
Irak'ta "Medeniyetler Buluşması"
Irak Baas Partisi, Lübnanlı komünistler, sarıklı cübbeli iki Şii imam, Halepli bir Kürt aydın, Paris'ten kalkıp gelmiş İranlı bir profesör, Ürdünlü hocalar ve ev sahibimiz Suriye yerel yönetiminden arkadaşlar...
Suriye'nin Irak sınırına yakın bölgesinde, bizim Antep'in güneyinde Rakka kenti İl Müdürlüğü "Medeniyetler Buluşması" seminerleri düzenlemiş. Faik Bulut, Antakya'dan Bereket Kar, Urfa'dan Gül'le birlikte Antakya-Halep üzerinden vardık Rakka'ya.
Ben Paris, Londra, Amsterdam ya da New York'ta Doğulu olduğumu hep hatırlarım, daha doğrusu bir şey Doğulu olduğumu hatırlatır bu Batı kentlerinde.
Ama Van'ın doğusuna gittiğimde ya da Adana'nın güneyine indiğimde kendimi hala evimde hissederim. Doğulular arasında yabancılık, ötekilik yok sanki...
Suriye: Esad Hanedanlığı sürüyor
Hele bir de Amerikan saldırı tehdidi altındaki Suriye'de farklı ideoloji ve dinlerden de olsalar kültür, sanat, siyaset ve akademi dünyasından insanlarla birlikte olunca deplasman halet-i ruhiyesi duymuyor insan.
Her şeyi çok iyi hazırlamışlar. Daha sınır kapısında, Cilvegözü'nde (Öbür tarafı Bab-ı Heva) bir yetkili karşıladı bizi, sınırdan kolayca geçtik.
10 yıldan fazla olmuş Suriye'ye gitmeyeli. Ne değişmiş? Sokaklarda, resmi daire ve evlerde, otomobil ve otobüslerin arka camında her zaman her yerde eskiden sadece babasının, Hafız Esad'ın posteri vardı, o duruyor. Yanına oğlunun, Beşar Esad'ın resmini eklemişler.
Esad Hanedanlığı sürüyor. Suriye 'Başkan'a Tapma' geleneği konusunda Kuzey Kore ile yarışır, Türkiye'nin de önünde.
Hakiki Suriye!..
Biz (Arapça bilmeyenler) Suriye'yi BBC, CNN, AP, Reuter's'den duyar öğreniriz ya, hakiki Suriye o değil tabi ki.
Mesela eskiden 'Her üç Suriyeliden dördü muhaberat mensubudur' derlerdi. Olağanüstü çerçevelenmiş, kapalı bir baskı rejimi idi. Ama Filistin için ya da kendi haklı ulusal davası için mücadele eden insanlara da, denetimli bir şekilde kucağını açardı Suriye.
Belirli ölçüde bu gelenek bu gün de devam ediyor. Ama o muhaberat hayaleti ya tatile çıkmış ya da biraz gevşemiş.
Sebebi belli: ABD'nin kuşatması, siyasi-ideolojik ambargosu Şam yönetimini biraz olsun yumuşatmış. Mesela bizim Rakka'daki halka açık toplantıda bir izleyici kalkıp "ABD'nin onayı olmadan hiç bir devlet bu kadar uzun süre Lübnan'da kalamaz" dedi.
Fısıltı halinde de "İsrail'den söz etmiyorum" cümlesi duyuldu.
İsrail ve ABD konusundaki ilkeli tutum
Özel görüşmelerde ise Esad rejiminin tüm olumsuzlukları, en keskin muhalifler tarafından açıkça dile getiriliyor. Benim hoşuma giden İsrail ve ABD konusundaki ilkeli tutum. ABD ve İsrail'i haklı gösterip demokrasi havarisi kesilip Esad rejimine karşı çıkanı hiç duymadım.
Suriye rejimi bazı alan ve konularda hala eski müttefiki Sovyet Rusya'nın bazı modellerini benimsemiş durumda.
Örneğin resmi düzeyde halk olağanüstü örgütlenmiş durumda. Her vatandaş bir şekilde bir sendikanın ya da bir derneğin üyesi. Meclis ve Başkanlık seçimlerinde de zaten bu sendika ve derneklerin önemli bir gücü ve ağırlığı var. Özenilecek bir durum olmasa gerek, ama kamu bilinci bizdekinden daha yüksek Suriye'de.
Suriye'nin başörtüsü derdi yok
Sawra'da bir kadın derneğine ziyarete gittik. Adı STK da olsa hükümetin sağladığı fonlarla köylü kadınlara okuma, meslek edinme kursları filan düzenliyorlar.
Böyle orta-küçük burjuva kadınlar. Biz geleceğiz diye mizanpli filan yaptırıp makyajlanmışlar, içten ve hoş bir konukseverlilik. Sonra da Genel Sekreterin evine yemeğe davet edildik.
Bizdeki gibi başörtüsü laiklik dertleri yok Suriyelilerin. Doğal bir laiklik geçerli orada. Çünkü bir küçük Ortadoğu ülkesi olarak bölgedeki tüm etnik ve dini gruplar Suriye'de de barış içinde bir arada yaşıyor.
Tabi 'Arap' üst kimliği önemli bir birleştiren.
Türkçe'ye girmiş Arapça sözcükler
Sıcak ve çöl nedeniyle gün genelde yavaş geçiyor Halep ve Rakka'da. Zaten bizim seminer-konferans dizileri de akşam 19.00'da başlıyor; 21.00 hatta 22.00'ye kadar sürüyordu.
Medeniyetler Buluşması olunca konu, biraz dikkatle dinleyince az çok takip edebiliyor insan konuşmaları. Eski Türkçe ve Türkçe'ye girmiş Arapça sözcükler sayesinde meşum Samuel Huntington'ın kim olduğunu kolaylıkla anlıyorsunuz mesela.
Neyse ki bizim heyette Faik ve Bereket gibi Arapça'ya özellikle siyasi Arapça'ya egemen iki arkadaşımız vardı. Dili tercüme etmekle yetinmediler, Ortadoğu ve Arap dünyasının iç ruhuna ilişkin önemli bilgi ve fikirler de verdiler.
Rakka: Şairler kenti
Arap aydınları konuşmayı çok seviyor. Rakka'da beş kelimenin biri "Şuara". Meğerse şairler kentiymiş Rakka. Buradaki dört aydından üçü ya şair ya öykücü. Arap diyarında hala yaygın, hala popüler bir edebiyat faaliyeti var.
Halep'e 10 yıl önce gittiğimde keşfettiğim ve Dinler Meydanı adını verdiğim meydanı aradım. Kilise, cami ve sinagog vardı alanın üç köşesinde.
Dördüncü köşede ise Ortadoğu'nun en şahane Ermeni meyhanesi.
Yeme-içme olmadan dinin kıymeti ne ki?
Halep'te bu sefer fazla vakit geçiremedik ama, o misk kokulu, güzel tozlu kentte özellikle arabayla bir kaç tur attık.
48 saatliğine vizesiz Suriye gezisi
Suriye, Türkiye'ye oranla çok ucuz. T.C. vatandaşları, 48 saatliğine vizesiz ve çıkış harcı ödemeden Suriye'ye gidip çıkabiliyor. Güzel organize turlar düzenliyorlar.
Halep'te ya da Şam'da. 2 gün boyunca yat kalk ye-iç gez gör, hepsi 100 YTL. Antakyalılar da zaten haftalık alış-verişlerini sınır kasabalarından yapıyor.
Nüfus kütüğü Antakya olan biri, zaten çocukluğundan beri "Halep'e gidik kene" (Kendisi Halep'e gitmiştir), "Top top ipek getirmişler", "Bambığı toplayınca Halep'e gidip gezik", "Halep'ten kız almışlar", türü cümlelere aşinadır.
Bizans öncesi dönemde dünyanın en önemli dini ve kültürel merkezlerinden biri olan Antakya ve yeğeni Halep (Aslında daha çok Antep'e yakındır ama...) bizi Ortadoğu'ya, Arap ve İslam dünyasına yakınlaştırır.
Kabak ya da ceviz tatlısı aynı, halet-i ruhiye aynı, dil bile aynı da...
Halep aslında hem bizden bir kent, hem de değil. (RD/AD)