Dünyanın dört bir yanını dolaşan Greenpeace’in ünlü gemisi Rainbow Warrior (Gökkuşağı Savaşçısı) Ege kıyılarında.
Gemi bireysel güneş enerjisi kullanımına dikkat çekmek için demir aldı. Evimizin çatısında, bahçemizde, tarlamızda, ofisimizde güneş enerjisinden nasıl daha fazla yararlanabileceğimize dair fikir ve ilham vermeye çalışıyor.
Lübnan’dan yola çıkıp 6 Eylül’de Türkiye’ye geldi. Geminin ilk durağı Bodrum. Gün batımına yakın gemiye ulaştım. İnsanların ilgisi yoğundu.
Gemiye adım atanları genelde üniversite öğrencisi, güler yüzlü gençler karşılıyor. Önce gemi gezdirilerek tarihçesi anlatılıyor. Çocuklar güneş enerjisiyle çalışan oyuncaklarla oynuyor. En çok merak edilen şeylerden biri gemi yaşamı, mürettebatın günlük hayatı oluyor. Erkekler illa ki kaptan köşkünde fotoğraf çektiriyor.
Genel olarak insanların güneş enerjisi mevzuatında habersiz olduğu gözleniyor. Güneş enerjisinden elde edilen elektriğin şebekeye satılıp para kazanalınabilmesi fikri herkesi çok şaşırtıyor. Pek çoğu kendi evinde nasıl enerji üretebileceğini soruyor. Güneş enerjisi kurulumunun maliyetinin çok yüksek olduğu algısı gemide değişiyor. Genelde gemiden ayrılanların kafasında “ben de bahçeme, tarlama, çatıma yapabilir miyim” sorusu oluşuyor.
Rainbow Warrior, Bodrum, Seferihisar, Bozcaada, Çeşme ve İstanbul’da toplam 3 hafta kaldıktan sonra İklim Zirvesi’nin gerçekleşeceği Fas’a geçecek.
Geminin Bodrum’dan Seferihisar yolculuğuna eşlik ettim.
Balıkçı teknesinden Rainbow 3’e
Rainbow’un hikayesi aslında Greenpeace’in hikayesi. 1971 yılında Kanada'nın Vancouver şehrinde, küçük bir grup, Amerika Birleşik Devletleri donanmasının yaptığı atmosferdeki nükleer denemeleri durdurmak için balıkçı teknesiyle denize açılırlar. Bu grup, Greenpace fikrini ortaya çıkartır.
1978’de suya inen ilk Rainbow, 1985’te Fransa’nın Yeni Zelanda’da nükleer denemesini protesto ettiği sırada iki Fransalı ajan tarafından bomba konarak batırılıyor. Bir fotoğrafçı hayatını kaybediyor.
Ardından ikinci Rainbow Warrior, 20 yıl boyunca Arctic Sunrise ve Esperanza gemisiyle birlikte dünyanın her yerindeki çevre suçlarını protesto ediyor. Ancak ikinci Rainbow 2010 yılında emekliye ayrılıyor. Bagladeş’te bir hastaneye dönüştürülüyor.
Artık tamamen iklim dostu bir gemi yapmanın zamanı geldiği düşünülüp Rainbow 3 yelkenli gemisi 2011’de suya iniyor.
İklim dostu gemi
Peki gemide günlük hayat nasıl?
Kamaralar iki kişilik. İçinde çift kişilik ranza, duş ve masa var, tuvaletler ortak. Mutfak, çalışma odaları, konferans odası vb. ortak alanlar var. Gemide ciddi bir disiplin var. Misafir de olsanız gemi kuralları herkes için geçerli. Saat sekizdeki kahvaltı bitmeden uyanmak gerekiyor, yoksa aç kalırsınız. Mürettebat arasında iş bölümü var. Herkesin uzmanlık alanı var. Bize de masa silmek ve yer paspaslamak düştü. Israrlı çabalarım sonucu birkaç gemici düğümü de öğrendim.
Sabah temizliğinin ardından 9.30’da Seferihisar’a doğru yol almak için Bodrum’dan demir aldık. Ancak tam 3 saat Bodrum açıklarında rüzgarı bekledik. Rainbow yelkenli bir gemi ve tüm yıl boyunca yaptığı yolculuklarının yüzde 80’inini rüzgarı önüne katarak yapıyor. Hava şartları el vermediğinde motora geçiyor. Yolculuğumuz rüzgarın hızına göre 22 saat sürdü.
Gemi tamamı ekolojik dengeleri gözeterek planlanmış. Temizlik için çevre dostu malzemeler kullanılıyor. Sirke baş tacı, çünkü en ekolojik temizleme malzemesi. Bulaşıklar deterjanlı suda çalkalanıp, su tasarrufu için buharlı makinede yıkanıyor. Tüm atıklar geri dönüşüyor, yemek atıkları kompost oluyor. Ardından yeşillik üretmek üzere saksılara konuyor. Hava koşulları el vermediğinde çalışan motorlardan gelen ısıyla su ve kabinler de ısınıyor.
Üç ay denizde üç ay karada
Mürettebat her biri farklı milletten 16 kişiden oluşuyor. Üç ay denizde, üç ay karadalar. Birlikte olduğunuz ekip ve gemiler, her periyotta değişiyor. Kimi çekirdekten Greenpeace gönüllüsü kimi bahriyeliymiş sonradan aktivist olmuş. Hepsinin gemiye geliş hikayesi farklı, ama doğa tutkuları ortak.
İngiltereli Penny Gardner, güverte sorumlusu. 20 yıldır gemide. Bilgisayar mezunu, kurumsal bir yerde çalışırken bir anda yapmak istediğinin bu olmadığına karar veriyor ve deniz ekolojisi masteri yapıyor. Ardından gemiye atlıyor. Bir yandan gemide bakım vs gibi teknik işler bir yandan da bilimsel çalışmalar yürütüyor. Şimdi 52 yaşında. “Karaya çıktığımda da deniz hep beni çağırıyor” diyor.
Mürettebatta iki Türkiyeli var. Hazal Akduran muhteşem yemekler yapan Hindistanlı aşçı Willy Rodrigues’in yamağı. Karadaki hayatında da köyde permakültür eğitimi yapıyor. Elvan Özgan ise öğrenci, dört yıldır aktif gönüllü. Şu an geminin en genç miçosu. Bir bakıyorsunuz yer paspaslıyor bir bakıyorsunuz yelkenin tepesinde.
Kaptan 35 yıldır gemide
Kaptanımız ise tam 35 yıldır Rainbow’da olan Peter Wiilcox, ilk Rainbow’a bindiğinde 4 yıl karaya ayak basmamış. Rainbow’a başlama hikayesini “şiddete başvurmadan çevre sorunlarına dikkat çekmek istiyordum ve karşıma Greenpeace çıktı” sözleriyle anlatıyor ve ekliyor:
“Biz şiddete karşı çıkarken Fransa gemimizi batırdı. Fransa’nın bu kadar rahatsız olması aslında ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösterdi bize. Ancak ne yazık ki tazminat ödemesine rağmen Fransa hiçbir zaman bunun için özür dilemedi.”
Kaptan, Türkiye’de de 1995’te kömür santrallerini protesto ederken gözaltına alınıyor. Ardından üç yıl önce yine Rusya’da Kuzey Kutbu’nda benzin aranmasına karşı yapılan protestoda 3 ay hapis yatıyor.
“Şimdi deseler ki 3 ay hapsi yatacaksın ama bütün dünya Kuzey Kutbu’nda neden petrol aranmaması gerektiğinden haberdar olacak. Hiç düşünmeden hapis yatarım. Çünkü iklim değişikliğinin önüne geçmemiz için fosil yakıtlardan vazgeçmemiz şart.”
Biz konuşurken arada rüzgarı kontrol ediyor. Çünkü rüzgarın yönüne göre zikzaklar çiziyoruz.
Gün içinde röportajlar vs. derken gün batmaya başlıyor. Ve gemide olduğunu asıl o zaman hissetmeye başlıyorsun. Karayı görmez oluyorsun, yıldızlar elle tutulur oluyor. Sınırlar ortadan kalkıyor, Yunanistan mı Türkiye'de misin belli değil. Bir geminin içinde tamamen doğayla baş başa kalıyorsun.
İşte o zaman mürettabata tüm klişe sorularımızı sormaya başlıyoruz. Karaya inince ne hissediyorsun? Fırtınaya yakalandınız mı? En korktuğun gece hangisiydi? gibi gibi gibi.
Rainbow dünyanın her yerini dolaşıyor, dolayısıyla bir sürü kötü hava koşulu, beklenmeyen gemi kazaları atlatmış. Ancak hepsi bu korku gecelerinin vazgeçilmez bir adrenalin bağımlılığı yarattığını söylüyor. Bizim kafalarda gemide ne kadar kalabilirim sorusu beliriyor. Gemide yaşamak günbatımı ve gündoğumlarındaki muhteşem manzaraları fotoğraflamaya benzemiyor. Ciddi bir disiplin ve direnç gerektiriyor.
Sabah olduğunda muhteşem bir gün doğumuyla Seferihisar'ın ilçesi Sığacık’a varıyoruz. Gemi demir atıyor ve yeniden halka açılıyor. Yine kapısında kuyruk.
Bizim gemiden gitme vaktimiz geliyor ama ayaklarımız gitmiyor. Kafamda sürekli zar zor öğrendiğim gemi düğümünü tekrarlıyorum. (NV)
"Güneş yerinde üretim ve yakıta ihtiyacı yok"Türkiye güneş potansiyeli açısından Avrupa’da Kıbrıs’tan sonra ikinci ülke olmasına rağmen bundan en az yararlanan ülke. Şu anda kurulu gücü 788 santralle 560 megavat. Güneşi bizden 2,5 kat az olan Almanya’daki kurulu güç ise bizdekinin 60 katı. Greenpeace İklim Kampanyası sorumlusu Duygu Kutluay anlatıyor: “Biz sorumluluğun tamamını devlete atmadan güneş enerjisinin bireysel kullanımına dikkat çekmek istiyoruz. Güneş enerjisi pahalı deniyor: Son on yılda maliyeti yarı yarıya ucuzladı. Ürettiğinin kalanını şebekeye verip para kazanabiliyorsun, alım garantisi var. 5-7 yılda maliyetini çıkarıyorsun. Panelin ömrü 30 yıl, yani 23 yıl bedava elektrik. "Enerji bağımsızlığı sağlıyor. Güneş yerinde üretim ve yakıta ihtiyacı yok. Panel üretiminde, kurulumunda istihdam sağlıyor. Güneş enerjisiyle ilgili mevzuatta da sorun yok ancak uygulamada sorunlar var. Belediye ve şebekeler bireysel yatırımlarda sorunlar çıkarıyor. Türkiye bir yol ayrımında ya kömür ve nükleer gibi kirli enerjilere bizi mahkum edecekler ya da yenilenebilir enerjiyle dünya lideri olacak.” |