*Fotoğraf: pixabay.com
İstanbul Üniversitesi Açık Eğitim Fakültesi'nin yeni akademik yılda Psikoloji Lisans Programı açma kararının ardından, konunun uzmanlarından "psikoloji eğitiminin uzaktan mümkün olmadığı" itirazları yükseldi. Psikoloji çevrelerinden tepkiler yükselirken, Türk Psikologlar Derneği, kararın iptali için Danıştay'da dava açtı. Öte yandan dernek sosyal medyada her gün farklı bir hashtag çalışması yürütüyor. Öğrenciler ve psikologlar da Twitter'da karara itirazlarını duyurmaya devam ediyorlar.
TIKLAYIN: "Psikolojide açıköğretim olamaz"
TIKLAYIN: Açıköğretim psikoloji eğitimi Danıştay'da
Psikoloji eğitiminin açık öğretimde verilmesinin neden uygun olmadığını, ne gibi riskler taşıdığını akademisyenler ve öğrencilerle konuştuk.
Kamu sağlığı için de riskli
Sabancı Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Nebi Sümer, psikoloji eğitiminin "bilim insanı – uygulamacı" modeli denilen aktif araştırmaya, laboratuvar çalışmalarına ve büyük oranda yüz yüze etkileşim temelli öğretim tekniklerine dayandığını ve açıköğretimin bu koşulları sağlayamadığı için uygun olmadığını söyledi. Sümer şöyle devam etti:
"Türkiye'de psikologların hala meslek yasası ve odası yok. Bu hem ciddi ölçüde alan ihlallerine hem de uygulamada etkinlik ve etik sorunlarına yol açıyor. Mevcut durumda bu çok sayıda belirsizliğe yol açarken, açıköğretim mezunlarının da alacakları sadece kuru kuramsal psikoloji eğitimi ile uygulamaya girmeleri, hem psikologların hakları hem de kamu bakımından ciddi riskler içeriyor ve bu haliyle etik değil. Uygulamayı netleştiren meslek yasası çıktıktan sonra, bazı psikoloji sertifika programlarının ve uygulama dışında kalmak üzere 'psikoloji okuryazarlığını' kamuda yaygınlaştırmak için açık/çevrimiçi eğitim düşünülebilir. Bunun da koşulları, etkinliği ve içeriği alanın uzmanları tarafından belirlenmeli."
"Psikolojide açık öğretim kararının psikoloji çevrelerinde tartışılmadan, bölümlerin ve ilgili uzmanların görüşü alınmadan bir bakıma oldu bittiye getirerek çıkarılması, psikologlara, bunca bölüme ve kamuya, en hafif tabirle, saygısızlıktır. Bu durumun psikologlar arasında çok derin bir üzüntü ve hayal kırıklığına yol açtığı umarım anlaşılır.
"YÖK'ün kalite politikası ile tezat"
Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşegül Durak Batıgün, açık öğretim ile psikoloji eğitimi verilemeyeceğini, bu durumun aslında YÖK’ün benimsemiş olduğu kalite politikası ile de büyük bir tezat oluşturduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“YÖK, yükseköğretim kurumlarında verilen eğitimin kalitesini değerlendirmek ve artırmak amacıyla özerk bir kalite kurulu olan YÖKAK’ın kuruluşunu sağladı. YÖKAK da Psikoloji Lisans Programlarının akreditasyonu için 'Türk Psikologlar Derneği Psikoloji Programları Akreditasyon Birimi'ni yetkilendirdi. Bu yolla psikoloji lisans eğitimleri kalite güvencesi altına alınmaya çalışılıyor.
“Psikoloji lisans programları, akreditasyon kriterleri çerçevesinde olması gerektiği gibi yüz yüze eğitimi esas alarak yapılandırılıyor. Yüz yüze eğitimde dahi çok ciddi niteliksel farklılıklar ve kalite sorunları olduğu görülürken, uzaktan eğitimin bu uçurumu daha da derinleştireceği açık. Kısacası, psikoloji lisans eğitiminde uzaktan/çevrimiçi eğitim ve açıköğretim girişimleri YÖKAK’ın ülkemizde yükseköğretimin kalitesini artırmaya yönelik çabaları ile de bağdaşmıyor.”
"Karar, uzmanların emek ve haklarını gasp ediyor"
Yüksek lisansını bitiren ve uzman psikolog olan Sibel Ger (25), açık öğretimde psikoloji bölümünün açılmasıyla ilgili şunları söyledi:
"Üniversitelerin psikoloji bölümlerinde alınan eğitimlerde psikolojik görüşme derslerinde oturma pozisyonu, terapistin kendini tanıtması, etkili dinleme becerileri olmak üzere daha pek çok beceri pratik yapılarak anlatılır. Tüm bu becerilerin kazanılmadan açıköğretimde yetiştirilecek psikologların en başta toplumun ruh sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturacaktır. Alınan bu karar hem alanında uzman olan meslektaşların emek ve haklarını gasp etmekle kalmayıp ruh sağlığı alanında desteğe ihtiyaç duyan kişilerin sağlığını da büyük ölçüde tehlikeye atacak."
Klinik psikoloji yüksek lisans öğrencisi Esmanur S. (23) ise, “Günümüzde yetkinliği olmayan kişiler psikolojinin uygulama alanına kolayca girebiliyor ve meslek yasamız/odamız bulunmadığı için alanımız her gün sahte psikologlar tarafından istismar ediliyor. Bununla birlikte bölüm açıköğretime dahil olursa üzülerek söylemelim ki bu istismarın ardı arkasını kesmemiz mümkün değil. Açıköğretim psikoloji programları birçok yanlış uygulamaları ve etik ihlali beraberinde getirerek halk sağlığı için büyük bir risk oluşturacak. Psikoloji camiası olarak bu kararın bir an önce iptalini istiyoruz” diyor.
"Etik, bilim ve hassasiyet gerekli"
Dokuz Eylül Üniversitesi'nde psikoloji lisans öğrencisi olan 20 yaşındaki Beste U. da, insan bilimi olan psikolojinin uzaktan olamayacağını düşünüyor ve şöyle devam ediyor:
“Psikoloji lisans eğitimi yüz yüze ve örgün eğitime uygun. Hastanedeki psikolojik destekten zeka/gelişim testlerine, huzurevlerinden çocuk kreşlerine, taciz/istismar mahkemelerinden velayet davalarına... Psikologların çalıştığı alanların çeşitliliği mesleğin öneminin göstergesi. Psikologlar bilim, etik ve hassasiyet gerektiren her yerde durur. Bu sebeple psikoloji bilimi ve toplum sağlığı açıköğretim diplomasına emanet edilemez. Türk Psikologlar Derneği, psikoloji bilimine yıllarca emek vermiş değerli hocalarımız, alan arkadaşlarım ve birçok farklı meslek grubunun desteği ile açıköğretimdeki psikoloji bölümüne şiddetle karşıyız.”
(SO)