Türkiye Psikiyatri Derneği’nin (TPD) 18. Yıllık Toplantı ve Klinik Eğitim Sempozyumu’nun ikinci gününde düzenlenen basın toplantısında Ruh Sağlığı Yasa Tasarısı; yazılı ve görsel basında şizofreninin sunumu ve temsili ile üreme sağlığı hizmetlerine erişimin kadınların ruhsal sağlığıyla ilişkisi ele alındı.
Toplantıya psikiyatristler Burhanettin Kaya, Ayşe Devrim Başterzi, A. Tamer Aker, Murat Demet, Ejder Akgün Yıldırım ve Haldun Soygun katıldı.
“Ruh sağlığı yasası şart”
Ruh Sağlığı Yasa Tasarısı üzerine konuşan Doç. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, Türkiye’de ruh sağlığı hizmetlerinde ciddi bir kriz yaşandığını ifade ederken, gerekli önlemlerin alınmamasının geri dönülmez sonuçlar yaratacağına dikkat çekti.
“Özelleşmiş bir yasa hem ülke sağlık politikalarında ruh sağlığının özel bir yeri olmasını sağlamakta hem de korumadan tedaviye yurttaşların hak ihlaline uğramadan yeterli hizmet almasını kolaylaştırmaktadır.
“Ülkemizde 2011’de açıklanan Ruh sağlığı Eylem Planı ile ruh sağlığı alanında önemli planlama ve projeksiyonlar yapılmış olsa da mevzuat konusunda ciddi bir ilerleme sağlanamamıştır.
“Hastalarımızın hakları, sağlık sisteminin işleyişi ve gelişimi ve de biz psikiyatristlerin ve çalışma arkadaşlarımız ruh sağlığı alanı çalışanlarını için günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir ruh sağlığı yasasının zorunluluğu aşikârdır.”
“Üreme sağlığı, ruh sağlığının temel bir belirleyicisi”
Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, kadınların üreme sağlığı hizmetlerine erişebilmelerinin ruhsal sağlıkları için gerekliliğine dikkat çekerken, kadınlarda ruhsal hastalıkların çok daha sık görüldüğünü, istenmeyen gebeliklerin gerçekleşmesinin hem kadının hem ailenin hem de çocuğun ruh sağlığı üzerinde kalıcı ve olumsuz etkileri olduğunu ifade etti.
“Ülkemizde kadınların kendi istedikleri zaman ve kendi istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaları için gereken tıbbi düzenlemelerin hızlıca yapılmasını,
“Kadınların üreme sağlığı hizmetlerine kolay ve parasız olarak erişebilmelerinin sağlanması,
“Temel sağlık hizmeti olan üreme sağlığının korunması ve devam ettirilmesinin bir parçası olarak doğum yapan her hastanenin istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için gereken tıbbi işlemleri yapma zorunluluğunun olması ve istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasının herkes için ücretsiz, ulaşılabilir bir hak olarak tanınması gerektiğini,
“Tecavüz durumlarında kadınların kürtaj isteği yeterli sayılmalıdır.
“Gebeliği sonlandırmak için eş izni talep edilmemelidir. Yasada engel olmamasına rağmen bekar kadınlar eş izni gerekçesiyle mağdur edilmektedir.
“Ayrıca annelik izninin yeniden gözden geçirilmesini ve gelecek kuşağı üreten kadınlara ve erkeklere gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde en az ilk 6 ay ebeveynlik izni verilebilmesini ve bu iznin ebeveynlerden birinin kullanmasına olanak kılınacak şekilde düzenlenmesi hem ebeveynlerin hem çocukların ruh sağlığını geliştirecektir.”
“Haberler olumsuz imajları pekiştiriyor”
Doç. Dr. Haldun Soygür ise yazılı ve görsel basında şizofreninin sunumu ve temsilini ele aldı. Basında başta şizofreni olmak üzere ruh hastalıklarının olumsuz bir şekilde yer aldığını, bu hastalarının içinde yer aldığı olayların, okurların içindeki kaygı, endişe ya da korkuyu tetikleyecek şekilde sunulduğunu belirtti.
“Haber ve magazin basınında şizofreninin anlatımları, olumsuz imaj ve kalıpları pekiştirmekte, şizofreni ve şiddet arasında kuvvetli bir ilişkinin olduğu algısına neden olunmaktadır. Her şiddet davranışı ya da cinayetin ardında şizofreni bulunmaz.
“Köşe yazarları, her türlü akıl ve mantık dışı durumun anlatılmasında, benzetme amacıyla şizofreni sözcüğünü kullanmakta, bu da şizofreniyle ilgili damgalama ve ayrımcılığın pekişmesine hizmet etmektedir.
“Şizofreni ile ilgili damgalama ve ayrımcılığa karşı verdiğimiz mücadelede basın mensuplarının katkısının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
“Toplumun şizofreni hastalarından korkmaması, onlara sahip çıkması gerekmektedir. Onlara destek olmak iyileşmede çok önemlidir. Korku, şizofreni konusunda bilgi sahibi olarak ve bilinçlenerek aşılabilir.”