MDRI, Bakırköy, Erenköy ve Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde, Ankara Numune, Marmara Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi hastanelerinin psikiyatri birimlerinde, Ankara'daki Saray, Keçiören ve Ayaş ile İstanbul'daki Zeytinburnu çocuk rehabilitasyon merkezleri ve yetimhanelerinde iki yıl boyunca inceleme yaptı.
MDRI, incelemelerini, "Kapalı Kapılar Ardında" adlı bir rapora dönüştürerek, bugün Taksim Square Otel'de yapılan bir basın toplantısıyla açıkladı. Raporda, devlet hastanelerinde "Elektrokonvulsif terapi" ya da "Şok tedavisi" olarak bilinen EKT'nin, kas gevşeticileri ve anestezi kullanılmadan ve yaygın biçimde uygulandığı belirtildi.
Rapora göre, 1941 yılında bu tedavi kapsamında anestezi ve kas gevşeticileri uygulanmasına karar verildiği, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (ECPT), 1997 yılında Sağlık Bakanlığı'nı uyardığı ve bakanlık taahhütte bulunduğu halde anestezisiz EKT sürüyor.
Bakanlık, EKT'nin sadece, intihar ve cinayet işleme riski olanlar, katatonik motor davranış sergileyenler, yemek yemeyi reddedenler ve ilaç tedavisine yanıt vermeyen depresif hastalar üzerinde uygulanacağını belirtmişti.
Raporda, Bakanlığın, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklar Hastanesi'nde açtığı ve "diğerlerine örnek olsun" diye sunduğu EKT ünitesinde de anestezi uygulanmadığı ortaya çıktı.
Raporda şu tespitlere yer verildi:
* Bakırköy, Erenköy ve Manisa hastanelerindeki çalışanlara göre, hastaların yüzde 20-33'ü en az bir kez olmak üzere EKT'ye maruz kalıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nde ise bu oran yüzde 40.
* Bakırköy Hastanesi'nde anestezisiz EKT işlemi dokuz yaşındaki çocuklara dahi uygulanıyor.
* Bakırköy ve Manisa'daki hastanelerdeki psikiyatrlar, EKT'yi hastaları bir an önce taburcu etmek için kullanıyor.
* Manisa'daki hastanede başhekim yardımcısı, EKT yüzünden çene çıkması olayı ile sıklıkla karşılaştıklarını kaydediyor.
* Hastalar "röntgen odasına götürüldükleri" söylenerek kandırılıyor ve bu şekilde EKT işlemine alınıyor.
* Manisa ve Erenköy hastanelerinde EKT sırasında hastayı tutmak için gerekli üç kişi bulunamadığı için bu iş hastalara yaptırılıyor.
* Bakırköy'de EKT için hazırlanmış onay formlarında hasta yerine aile yakının imzası alınıyor. Zaten hastanın imza bölümü bulunmuyor.
* Hastanelerde kaynak ve personel yetersizliği yüzünden yatılı bakımda rehabilitasyon sağlanamıyor.
* Kadın hastalar, erkek hastalar tarafından tecavüze uğrayabileceği ileri sürülerek dışarı çıkarılmıyor.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) bünyesindeki, Ankara Saray ve Ayaş, İstanbul'daki Zeytinburnu rehabilitasyon merkezleri ile Keçiören Çocuk Yuvası'nda yapılan incelemelerde ise şu verilere ulaşıldı:
* Dört kurumdan ikisi zihinsel engelliler için düşünülmemiş olduğu halde bu amaçla hizmet veriyor.
* Saray Rehabilitasyon Merkezi'nde, kapasitesi 408 kişilik olmasına rağmen 750 çocuk ve yetişkin kalıyor. Bekleme listesi ise 3 bini aşıyor. 750 kişiden 400'ü yatağa bağlı halde.
* 1988 yılından bu yana yalnızca bir çocuk evlat edinilmiş, biri de koruyucu aile yanına verilmiş. Buna rağmen, her gün bir kişinin merkeze kabul edilmesi, ölüm oranının yüksel olduğuna işaret ediyor.
* Bu merkezde 2004 Şubat ayında yapılan incelemede, çocuklar boş yataklara bağlı halde bulundu. Aynı yılın temmuz ayında ise odaların pencerelerine tahtalar çakılmıştı. Odadan idrar ve dışkı kokusu geliyordu.
* Fizyoterapi olmaksızın yatağa bağlanan çocukların kol, bacak ve omurgaları körelmiş, bükülmüştü.
* Saray'da çocukların ellerine pet şişeler koli bantlarıyla bağlanarak, kendilerine zarar vermeleri önleniyor.
* Banyoda sıcak su bulunmuyor.
* Saray Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nin bir çalışanına göre, çocuklar ve kadın hastalar, yetişkin hastaların tecavüzüne uğruyor, hastalar cinsel gelişimleri yüzünden aşağılanıyor.
Raporda, Türkiye'de zihinsel engeli ve psikiyatrik rahatsızlığı olan kişiler için toplumda yaygın bir bakım ve destek sistemi olmadığı ve bu yüzden hastaların ya kurumlarda ya da evlerinde kapalı kaldığı kaydediliyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Musa Tosun ise hastanede böyle bir araştırma yapılmadığını kaydederek, şöyle dedi:
"Ben böyle bir araştırmadan haberdar değilim. En azından bilgim dahilinde böyle bir araştırma yapılmadı. İki yıldır başhekimim. Benim kurduğum 'anestezi ile EKT merkezi' var. Hastanemde çocuklara EKT yapılmaz. Benden daha önce kliniklerde anestezi ile EKT yöntemi uygulanmaya başlanmıştı. EKT, suçluya yapılan bir ceza yöntemi gibi algılanmamalı. Bu bir tedavi yöntemidir. Dolayısıyla gerekli durumda hayat kurtaran yöntemdir. Halkta kötü bir imaj bırakılmamalı."
MDRI'ın konu hakkında önerilerinin bazıları şunlar;
* Yalın (anestezisiz veya kas gevşetici kullanılmadan) EKT kullanımının yasaklanması.
* EKT'nin doğru ve kısıtlı kullanımı için kılavuzların sağlanması.
* Kurumda tedavi gören her kişinin temel sağlık ve güvenlik haklarını korumak açısından uygun gıdaların verilmesi, personelin oluşturulması ve sağlık bakımının yapılması.
* Kurum içerisinde fiziksel ve cinsel istismarın engellenmesi için gözetim mekanizmalarının oluşturulması.
* Engelli çocukların kendilerini bir kurumda değil bir aile ortamında hissetmesini sağlamak amacıyla yeni bir sistem oluşturulması.
* Yürürlüğe konabilir bir akıl sağlığı kanununun çıkarılması ve bu kanunun uluslararası insan hakları standartlarına uyumlu olması.
Türkiye'nin insan hakları alanındaki yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için toplum tabanlı akıl sağlığı ve sosyal hizmeti uygulanmasını öngören çok yönlü bir sistem geliştirmesi gerektiğini belirten MDRI, psikiyatrik ve zihinsel engelli insanların yaşayabilecekleri, çalışabilecekleri ve aynı zamanda tedavi görecekleri bu sistemin kurulması için, acilen bir komisyonun oluşturulmasını ve çalışmalara başlamasını önerdi. (AŞ/NG)
* Bu habere Neval Gündoğdu katkıda bulundu.