"Akhuryan (Arpaçay) Nehri üzerinde, çökmüş olan İpekyolu Köprüsü'nün biri Türkiye'de, diğeri Ermenistan'da olan iki ayağı onları tekrar birleştirecek köprüyü bekliyor..."
Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın (UHDV) 2010 yılı ajandasında yer alan yazılar, bu cümleyle başlıyor. Köprünün birleştirilmesi ancak, Türkiye'nin 1993'te kapattığı sınırın açılmasıyla mümkün. Ama köprüleri bağlayacak sınırın keskin noktasında "soykırım" duruyor; 95 yıllık geçmiş nedeniyle köprüler iki yakadan yeniden ve yeniden yıkılıyor.
10 Ekim 2009'da İsviçre'de imzalanan protokollerin, Ermenistan parlamentosunca askıya alındığı 22 Nisan'ın üzerinden bir ay geçmeden, bir grup gazeteciyle Erivan'daydık...
Bir ülke halkının hissiyatını tarif etmek mümkün olsaydı Ermenistan'da büyük bir hayal kırıklığı var, denebilirdi. Ama söylendiği gibi "Bu ilk değil"; hayal kırıklığı yenilgiye dönüşmüyor. Normalleşme diplomatik terimle şimdilik "askıda" duruyor; sınırın açılması için umutlar sadece erteleniyor.
Ermenistan Devrimci Federasyonu Taşnaktsutyun'un Genel Sekreteri Giro Manoyan, Günlük ekonomi gazetesi Capital'in yayın yönetmeni Karen Harutyunyan, Erivan Basın Kulübü (Yerevan Press Club) Başkanı Boris Navasardian ile ülkedeki durumu görüştük.
Masaya önkoşul getirilmesin
Manoyan, "Protokollerden imzanın çekilmesini istiyoruz. Ermenistan'ın protokollere, varlığını tartışmadığımız soykırımı dâhil etmemesi çok büyük bir adımdı ama Türkiye Karabağ meselesini getirdi. Masaya sıfır önkoşulla oturulmalı. İlişkiler başlamalı ve sürdürülmeli" diyor.
Harutyunyan ise "Kapalı sınırın ekonomik açıdan ne ifade ettiği" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Ekonomik güçlük içinde olan bir ülkeyiz, sınırlar açılırsa tabii ki güçleniriz. Ama tarih boyunca sıkıntı yaşayan halkımız sadece maddi kazanç uğruna değerlerinden vazgeçmez. Karabağ tartışma konusu yapılmaz."
Harutyunyan ve Manoyan Karabağ konusunda aynı fikri savunuyor: "Karabağ, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki bir mesele, iki ülke arasında çözülür. Karabağ, normalleşmenin önkoşulu değil."
Hayal kırıklığı oldu
Navasardian, Ermenistan basınının son süreçteki tavrını anlatıyor:
"Protokoller imzalanana kadar olumlu bir hava hâkimdi. İmzadan sonra hava değişti; protokollere karşı olmayanlar bile kendini kandırılmış hissediyor, genel bir hayal kırıklığı oluştu. Protokolleri istemeyen taraf güçlendi. Bütün sonuçlarına karşın iki ülkenin protokolleri kabul etmesinden yanayım."
Protokoller, Başbakan Erdoğan ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın, 13 Nisan'da, Washington'daki görüşmesi sonrası askıya alındı. Sarkisyan "Soykırım gerçeğini sorgulayacak bir adım atmak niyetinde değiliz" dedi. Erdoğan ise ABD ve İsveç'te soykırımın varlığını kabul eden tasarıların onaylanmasına tepkiliydi.
Normalleşme sürecine girilmemesinde Türkiye'nin soykırımı tanımaması en büyük etken. Beş yıl sonra 1915'in üzerinden tam 100 yıl geçmiş olacak. Erivan sokaklarında büyük felaketin 95. yılının hatırlatıldığı bir afiş asılı; üzerinde tek bir kelime yazılı: "Tanı!" (SP/EÖ)