Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, gayrımüslim vakıflar dışındaki vakıfların Medeni Kanun'da düzenlendiğine işaret ederek, yasaların müslim-gayrımüslim ayrımı yapmadan yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, özellikle Vakıflar Kanunu'na göre "hayri faaliyeti kalmadığı" gerekçesiyle vakıfların yönetimine el konulup, Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından idare edilmesinin sorun yarattığını, Avrupa'nın en büyük ahşap yapısı olan Büyükada'daki Rum yetimhanesinin bu nedenle çürümeye terk edildiğini söyledi.
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, yasaların yanlış veya hatalı olabileceğini, ancak yargının bağımsız yargı ilkeleri çerçevesinde bu hataları düzeltmek yerine, idarenin kararlarına uygun hareket etmesini eleştirdi.
Mazbut vakıflar
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, Vakıflar Kanunu'na göre 3 çeşit vakıf olduğunu (münhak vakıflar yani işleyen vakıflar, mazbut vakıflar ve cemaat vakıfları, Cemaat Vakıflarında "mazbut" hale gelmiş vakıfların şu anda sorun olduğunu anlatarak şu açıklamayı yaptı:
* Bir vakfın, örneğin çevresindeki nüfusun azalmasından dolayı mazbut hale gelmesi halinde Vakıflar Genel Müdürlüğü vakfın yönetimine el koyuyor ve dolayısıyla fiilen taşınmazları da Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tasarrufuna geçmiş oluyor.
* Ancak kanunda hem eksiklikler, hem de yanlışlıklar var. Çünkü Cemaat Vakıfları ile ilgili doğru dürüst bir düzenleme yapmamış kanun. Yönetmelik çıkarması gerekiyor, onu da çıkarmamış.
* Vakfın mazbut hale gelmesi için yasada gösterilen sebep kanunen veya fiilen "hayri faaliyeti kalmaması". Düzenleme bu vakıfların Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından idare edileceği şeklinde.
* Ancak yasada bunu düzenleyen cümlenin başı 26 Ekim 1926'dan önce kurulmuş vakıflar olarak başlıyor. Yani eski vakıfları ilgilendiren bir hüküm bu. Eski vakıfları ilgilendiren hükmün 1936'da tüzel kişilik kazandığı kabul edilen cemaat vakıflarına uygulanmasının biz yanlış olduğunu düşünüyoruz.
* Danıştay da ısrarla bu hükmü uygulamaya devam ediyor. Bu durum Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün eline çok büyük imkanlar veriyor; çünkü nüfus azaldığı için, o çerçevede de az insan kalınca bir mala el konmak ihtimali bu şekilde artmış oluyor.
Çürümeye bırakılan yetimhane
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, bu durumda olan çok sayıda vakıf olduğunu belirterek "ancak şu anda davası devam eden en önemli mesele Büyükada'daki Rum Yetimhanesi," dedi ve ekledi:
"Bu Avrupa'nın en büyük ahşap yapısıdır. Yetimhane görevini yapamadığından 1964'den itibaren yavaş yavaş çürümeye başladı. Oradaki vakfı da Vakıflar genel Müdürlüğü mazbut statüye aldı. Halbuki oradaki vakıf tam bu şartlara da uymuyordu. Bununla ilgili karara karşı biz dava açtık; İdare Mahkemesinde kaybettik. Danıştay da aynı görüşte karar verdi. Şimdi karar düzeltme aşamasındayız. Ama bu zihniyetle, bu anlayışla oradan da kararın aleyhimize çıkacağını düşünüyoruz."
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, Cemaat Vakıflarının statüsünü demokratik ve insan haklarına uygun biçimde düzenlenmesi gerektiğini belirterek "Diğer vakıflar hangi statüdeyse ve Medeni kanundaki vakıflar nasıl çalışıyorsa, müslim-garyrımüslim ayrımı yapmadan bunun düzenlenmesi gerekiyor. Bunları becerirsek demokrasi ve insan hakları yönünden çok önemli adımlar atmış olacağız," dedi.
Devlet politikası
Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar, cemaat vakıflarına ilişkin sorunları tarihsel perspektif içinde görmek gerektiğini ifade ederek bu konudaki görüşlerini şöyle aktardı:
"Birinci Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşında Osmanlıların çok büyük sorunları olmuş ve Lozan'da bu hakları verirken de aslında bana sorarsanız kerhen vermiş, hiçbir zaman o hakları içine sindirememiş. Daha 1923'den başlayan bir baskı politikasıyla gayrımüslim azınlıkların eritilmesi planlanmış ve aslında bunda başarılı olunmuş. 180.000 Rum Ortodoks nüfusundan bugün geriye 2.000 kişi kalmış olması pek çok şeyi anlatıyor.
Batı Trakya ile paralellik kuruluyor. Kuşkusuz Batı Trakya'daki Türklerin de kuşkusuz sorunları olmuştur, azınlık olmak kolay değil. Ama oradaki nüfus azalmadı, aksine arttı. Bu da gösteriyor ki oradaki Türk azınlığın yaşadığı sorunlar, buradaki Rum nüfusun problemlerine göre daha hafif kalıyor."
"Cemaatler ve Cemaatlerin Hukuki Sorunları" başlıklı toplantıdaki sunumunda son olarak yargının bağımsızlığı ilkesinin önemine işaret eden Avukat Prof. Dr. Ata Sakmar şöyle dedi:
"İcra organı olarak idare veya hükümet hata yapabilir, ama bunların kontrolü yargıya aittir. Ama yargı da devlet politikası içine girerse işte o zaman sorun olur." (YS/BB)