İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün, Atatürk’ün ölümünün 80. yılı dolayısıyla sunduğu “Atatürk Konuşmaları” başlıklı konferans serisi sona erdi. Serinin son konferansı “Atatürk Döneminde Gündelik Yaşam: 1918-1938” başlığıyla Prof. Dr. Zafer Toprak tarafından gerçekleştirildi.
Dün akşam Pera Müzesi Oditoryumu’nda düzenlenen konuşmada, köklü dönüşümler sonucunda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki değişimler, sancılar ve tüm bunların gündelik yaşama yansımaları işlendi.
Serinin bir önceki konferansları şöyleydi: *Atatürk Dönemi Mimarlığına Siyasal ve Entelektüel Merkezin Dışından Bakmak - Prof. Dr. Uğur Tanyeli *Atatürk ve Türk Arkeolojisi - Prof. Dr. Mehmet Özdoğan *Atatürk'ün Çocukluk ve Gençlik Yıllarında Selanik - Prof. Dr. Vasilis Colonas |
“1920’li yıllar travma yıllarıydı”
Prof. Dr. Zafer Toprak’ın konuşmasından önemli kısımlar şöyle:
Toplumun o yıllarda ‘nüfus darboğazı’ yaşadığını anımsatan Toprak, yaşam umudunun çok az olduğu belirtti. Toprak, 1920’lerde Türkiye’deki insanların en fazla 30 yaşına kadar yaşayabileceğini düşündüğünü, çocuk ölüm oranlarının yüzde 35-40 oranlarında olduğuna dikkat çekti.
Osmanlı geleneklerinin etkisini kaybetmesi, Anadolu’da savaşlar sonunda yaşanan nüfus kaybı ve üst üste yapılan seküler reformların toplumda bir ‘travma’ yarattığını dile getiren Toprak, 20’li yılları aile yapısından kadın-erkek eşitliğine kadar pek çok reformun temelinin atıldığı yıllar olarak tanımladı.
“Salgın hastalıklar, açlık, geçim derdi ve yüksek intihar oranları o dönemde bir travma yarattı.”
“İnkılaplar İstanbul ve İzmir’e hemen ulaşamadı”
Toprak, yeni cumhuriyetin inkılaplarının işgal geçirmiş ve kozmopolit illere hemen ulaşamadığını belirtirken, yaşam tarzlarında bir dönem iktidar boşluğu oluştuğunu söyledi.
“Batı kültür normları hiçbir engelle karşılaşmadan Türkiye’ye girdi” diyen Toprak, I. Dünya Savaşı’nın tek galibinin ABD ve kendi kültürü olduğunu kaydetti.
“İnsanlar artık Kağıthane ya da Göksu’ya kayık sefaları yapmaktan vazgeçmişti. Büyükada’da eşek turları, otomobille Maslak’a gitmeler, yeni açılan ‘dancing’lere gitmek artık yeni boş zaman değerlendirme yöntemleri olmuştu. Eğlence anlayışı değişiyordu.
“Ankara’da yeni devleti pekiştirmekle uğraşan yönetim, 20’li yıllarda İstanbul ve İzmir gibi işgal geçirmiş kozmopolit kentlerin sorunlarına eğilemedi. Başıboş bir yaşam tarzı hakimdi.”
Kültür dönüşümü 1928’deki Harf Devrimi ile başladı
“Büyük Buhran Türkiye’yi önemli ölçüde etkiliyor. Türkiye içine kapanmak durumunda kalıyor. 20’li yılların başıboş yaşamı denetim altına alınıyor, daha otoriter bir rejim gündeme gelecek. Devletin yönlendirdiği bir toplum dokusuna doğru gideceğiz.”
Bu dönemde sağlık politikaları, nüfusu özendirici uygulamalarla birlikte nüfus arttı:
“Türkiye nüfus darboğazını 30’lu yıllarda aşacak. 1935’e geldiğimizde Türkiye, dünyada nüfusu en hızlı büyüyen ikinci ülke haline geliyor. Birincisi de Sovyet Rusya…”
Toprak’a göre Cumhuriyet 1930’larda “kendi yeni insanına” kavuştu. Bu da üniversite reformları, kadınların eğitimde yeni fırsatlar elde etmesiyle başladı.
“30’ları 20’li yıllarla karşılaştırdığımızda çok daha farklı bir yapıyla karşı karşıya geliyoruz. Halkevlerinin önemli bir rolü var, laik eğitimin yaygınlaşması var. Ayrıca dil, tarih ve sanat alanında köklü değişimler var. Kültür kodlarından önemli değişiklikler var. Bugünkü modern görünümümüzün temellerinin 30’lu yıllarda atıldığını söylemek mümkün.”
Prof. Toprak, 1908-1928 yılları arasında pornografik nitelikli yayınların çok revaçta olduğunu, bunların 30’lu yıllara doğru Almanya örnek alınarak yasaklandığını da ekledi.
Kadınlar çok daha görünür oldu
II. Meşrutiyet’ten sonra kadının çok daha görünür olmaya başladı; savaşlar da bunun önemli nedenlerinden biri. Geçim derdinin öne çıkmasıyla kadın da daha çok öne çıktı. 1926’daki Medeni Kanun, 30’larda kadınlara verilen seçme ve eğitim haklarının bunda önemli bir rolü var:
“Cumhuriyet öncesinde Hilal-i Ahmer’deki doktor, hemşire fotoğrafları dışında, kadınla erkek aynı fotoğrafta karesinde bulunmazdı. Kadınla erkeğin fotoğraf çektirmesi bile topluma ters bir durumdu. 10 sene sonra kadınla erkek aynı mekanı paylaşır oldu.”
“Evlenme stillerinde de önemli değişiklikler oldu. Görücü usulünden görüşücülük usulüne doğru geçildi. 1920’lere gelindiğinde insanlar görücü usulü ile evlenmeyi bir kenara bırakıyor. Bu toplumun her katmanı için geçerli olmasa da belli bir kısım tarafından uygulandı.
“1917’de çıkarılan Hukuk Aile Kararnamesi Türkiye’de laik aile yapısına doğru atılmış önemli bir adımdır. 1926’daki Medeni Kanun daha da köklü bir reform yarattı. Özel alan şer’i normların dışına çıkartıldı.”
“Cumhuriyetin erken dönemlerinde en yaygın sanat fotoğraf”
Fotoğrafın çok revaçta bir alan olduğunu belirten Toprak, şu ifadeleri kullandı:
“Fotoğraf birdenbire Türkiye’de yaygınlaştı. 1930’lu ve 40’lı yılları tararsanız, dünyada en fazla fotoğrafı olan devlet reisi galiba Gazi Mustafa Kemal.
“Fotoğrafı kullanmamızın en önemli nedeni de, okuryazarlığın çok düşük olduğu toplumda mesajı görselle iletmek amacı. Aynı tarihlerde Atatürk heykellerinin de ülkenin dört bir tarafına yayılması aynı amaca hizmet etmektedir.”
Türkiye’de dergicilikten denize girme alışkanlıklarına kadar her şeyin değiştiğini ifade eden Toprak, o yıllarda otomobil ve motosiklet yarışlarının bile yapıldığı söyledi. Söz konusu dönemdeki okuryazarlık seferberliği, izcilik, dans ve spor etkinliklerine değinen Toprak, dinleyicilerin sorularını cevapladıktan sonra konuşmasını sonlandırdı.
Prof. Dr. Zafer Toprak hakkındaAraştırmacı, akademisyen. Saint Joseph Fransız Lisesi’nin ardından Mülkiye’nin Diplomasi ve Dış Münasebetler şubesinden mezun oldu. Yüksek lisansını Londra Üniversitesi'nde, doktorasını İstanbul İktisat Fakültesi'nde yaptı. St. Olaf Üniversitesi’nden fahri doktora aldı. Akademik çalışmaları 19. ve 20. yüzyıl Türkiyesi üzerine yoğunlaştı. 1972 yılında Londra Üniversitesi'nde öğretim görevliliğine başladı. 1977'de Boğaziçi Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümü'ne katıldı. Minnesota ve Paris üniversitelerinde konuk öğretim üyesi olarak bulundu. 1992-2013 yılları arası Boğaziçi Üniversitesi’nin çağdaş Türkiye ağırlıklı yüksek lisans ve doktora programlarının yer aldığı Atatürk Enstitüsü’nün başında bulundu. Halen Boğaziçi Üniversitesi ve Koç Üniversitesi'nde ders veriyor. |
(OI/HK)