İstanbul’da Reina gece kulübüne yapılan ve 39 kişinin öldüğü saldırının ardından Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Başbakan Binali Yıldırım’dan “tedbirli olun” ve “başka saldırılar olabilir” açıklaması geldi.
Son bir buçuk yıldır birçok saldırının yaşandığı Türkiye’de toplum travma yaşıyor. Sadece saldırıda ölenlerin yakınları, ya da yaralılar değil, toplumun diğer kesimi de her an saldırı tehdidi altında yaşıyor.
Ruh Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Şahika Yüksel, toplumu korumakla görevli sorumlular istifa etmediği, cezasız kaldığı ve tedbir alma sorumluluğu insanlara yüklendiği sürece toplumun ruh sağlığının daha da bozulacağını söyledi.
Ne dediler?Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "İstanbul için başka bir saldırı uyarısı" olup olmadığına yönelik soruyu şöyle yanıtladı: "Emniyet mensuplarımız 24 saat en titiz bir şekilde bütün istihbaratları değerlendiriyor. Çok sayıda terör saldırısı önleniyor. Vatandaşlarımızın günlük hayatlarını korkuyla, panikle yaşamalarını asla istemeyiz. İnsanlarımız bu anlamda tedbirli olsunlar evet ama kimse korkarak içine kapanarak yaşamasın. Buna müsaade etmeyeceğiz. Terörün yaratmaya çalıştığı psikolojik ortama izin vermeyeceğiz." Başbakan Binali Yıldırım ise şöyle konuştu: "Bundan sonra bu ve buna benzer olaylarla bütün ülkeler karşılaşılabilir. Türkiye'de de olabilir. Ama milletime şunu söylüyorum terör bizi yıldıramaz. En büyük güvencemiz milletimizin gösterdiği dayanışma ruhudur. " |
"Travma sonrası benzer tepkiler normaldir"
Prof. Dr. Şahika Yüksel travma sonrası kişilerin iyileşmesi için kesinlikle kendini güvende hissetmesi gerektiğini söyledi.
“Kişiler bireysel ya da toplu olarak maruz kaldıkları savaş, çatışma, cinsel saldırı, deprem gibi travmatik olaylarda benzer tepkiler gösterir. Kişi o olayı/saldırıyı yaşadığı ortama benzeyen ortam ve durumlardan kaçınmak ister. Yani 'o sokağa gitmeyeyim, o tür insanlarla görüşmeyeyim, o yemekten yemeyeyim' gibi… Orada yaşadığı ve olayla eşleştirdiği her şeyden kaçınma eğilimindedir.
Bunların bir bölümü son derece saçmadır. Ama kişiler korunma içgüdüsüyle, refleks olarak böyle düşünme eğilimindedir. Bu kaçınmalar kişinin yaşadığı kaygıları azaltmaz. O olayın yeniden gözünün önüne gelmesini, onu rahatsız eden ayrıntıları hatırlamasını engellemez. Bu doğal bir reaksiyondur. Bazılarında kısa, bazılarında uzun sürer.''
"Güvende hissetmek zorunluluk"
"Travma sonrasında kişinin kesinlikle kendini güvende hissetmesi zorunludur. Yani 'orada patlama oldu ama burada güvendeyim' demesi gereklidir.
Başka bir örnek üzerinden açıklayayım. Siz depreme karşı dayanıklı olduğunu düşündüğünüz ev aldınız veya kiraladınız. Kiralarken dokümanları kontrol ettiniz, belediyeden ruhsatlı, 'depreme dayanıklı' diyor. Taşındınız ve ev kısa süre sonra çöktü. Peki siz o zaman nereye güveneceksiniz? Çünkü depreme dayanıklı olup olmadığını kendiniz kontrol edemezsiniz, bunu denetleyecek kamusal bir kurum vardır. Kişinin bu durumda başka yapabileceği bir şey yoktur. Depremde siz yaralandınız ya da yakınınız öldü, bu durumda ruhsatı veren kişinin sorumlu olmasını beklersiniz, başkasına aynı ruhsatı vermemesini istersiniz. Ceza almazsa ruh sağlığınız iyileşemez.''
"Sorumlular istifa etmeli"
Aynı şey toplumsal travmalar için de geçerlidir. 1,5 yıldır üst üste yaşadığımız saldırılara bakınca bunun çok farklı yerlerde olabildiğini görüyoruz. O zaman ben bu saldırılardan kendimi korumak için ne yapacağım, nereye gideceğim? Tedbirler çok sınırlı. Bunu devlet yetkililerden beklerim. Bu kadar çok saldırı sonrasında o konuda tedbir almakla görevli kimlerse onların istifa etmesini beklerim. Derim ki: 'Bu kişi görevini yapamamış, bu ortaya çıktığı için de görevinden ayrılmış ama yerine gelen kişi görevini daha iyi yapabilir.'
"Tedbiri bireyden beklemek kapasiteyi aşar"
"Sorumlular sorumluluklarını almazsa güvenimin yerine gelmesi beklenemez, bu da beden ve ruh sağlığını olumsuz etkiler. Kamusal tedbirlerin yeterli koruyucu olmadığı durumlarda bizim bireysel tedbir almakla sorumlu tutulmamız kapasitemizin aşan bir taleptir. Bu talep ruhsal sağlığımızı bozar, daha çok hastalanmamıza neden olur.
Bu saldırılar sadece yaralıları ve yakınını kaybedenleri değil, tüm toplumu etkiler. Sokağa çıktığımda güvensiz hissetmeye başlarım. İçe kapanma ve soyutlanma başlar. Çalışan bir kadınsam işimi aksatabilirim, sık sık rapor alabilir, istifa edebilir, emekli olabilirim. Bu bireysel rahatsızlıklar toplandığında ülke ekonomisini de etkileyecek yüksek boyutlu toplumsal etkilere neden olur." (NV)
Fotoğraf: Onur Çoban - İstanbul/AA