Prof. Dr. Şahika Yüksel, işkence ve tecavüz suçlarından ceza alan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye'nin mahkûm edilmesine yol açan Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atanan Sedat Selim Ay'ın iddiaları hakkında bianet'e konuştu.
Ay, Taraf gazetesine verdiği röportajda 1997'de İstanbul Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Şahika Yüksel'in işkence ve tecavüz mağduru Asiye Zeybek Güzel'e tecavüz sonrası travmatik bozukluklar oluştuğu yönünde rapor verdiğini ancak Adli Tıp Kurumu'nun bu raporu doğrulamadığını belirtmişti.
Prof. Dr. Yüksel, söze tıp etiği açısından verdiği raporlarla ilgili olarak basına konuşmadığını söyleyerek başlıyor ve ekliyor:
"Ancak Asiye Zeybek Güzel tüm yaşananları ve raporun içeriğini "İşkencede Bir Tecavüz Öyküsü" adlı kitabında anlattı. Tüm bunlar kitapta kamuoyu ile zaten paylaşılmış olduğu için konuşabiliyorum."
"Kadın konuşabilecek hale geldikten sonra ifade ediyor"
Prof. Dr. Şahika Yüksel, tecavüze maruz kalan kişinin genellikle kendisinin suçlanacağı, inanılmayacağı, etiketlenip zarar görebileceği endişesiyle sustuğunu ve bu suskunluğun da tecavüzcülerin yanına kâr kaldığını vurguluyor.
Bu nedenle tecavüz eden kişinin "Ben tecavüz ettim" demesinin mümkün olmadığının altını çizen Prof. Dr. Yüksel, tecavüz ispatlandığı zaman da tecavüzcülerin genellikle bunun tecavüz olmadığını, ya gönüllü ilişki olduğunu ya da iftira atıldığını ileri sürdüğünü belirtiyor.
"Özellikle cinsel saldırılardan sonra kişilerin bunu hemen açıklaması çok kolay olmuyor. İlkin kişi kendisi bununla ilgili yoğun travmatik evreden geçip, aslında bir nevi kendi kendini onarıp konuşabilecek hale geldikten sonra bunu ifade ediyor."
"Diyelim ki 20 yıl evli olan bir kadın 20 yıl şiddete maruz kaldıktan sonra 21. yılda ifade edebiliyor. İnsanlar da sen şimdiye kadar hiç şikayet etmedin diyorlar."
"İpuçları uzun süreli tanıklıklarla bulunuyor"
Prof. Dr. Yüksel, röportajda Sedat Selim Ay'ın "Asiye Güzel olaydan iki buçuk yıl sonra kendisine tecavüz edildi" iddiasına atfen şunları söylüyor:
"Cinsel saldırıyı yaşayan kişilerin fiziksel belirtileri çok özel durumlar dışında genellikle belirli bir devreye kadar sürüyor. Yıllar sonra bedensel izleri bulunan olgular çok seyrek oluyor."
"Ancak maalesef cinsel saldırının psikolojik etkileri ve izleri aradan yıllar geçtikten sonra bile farklı derecelerde çok kere saptanabilen, kişiyi rahatsız eden şeyler oluyor."
"Cinsel saldırı çok uzun süre mağduru etkiliyor. O nedenle ipuçları uzun süreli psikolojik tanıklıkla bulunuyor."
"Bu raporu 1998'de vermişiz. Bu bizim cinsel saldırıyla ilgili hazırladığımız Türkiye çapında öncü raporlardan biridir. Ama bugün mahkemelerden üniversite gerek Adli Tıp Anabilim Dalları'nda gerek Psikiyatri Anabilim Dallarında biz her gün çeşitli yerlerde cinsel saldırıya uğrayan kadınlara bu raporlarla tanıklıklarını bilimsel olarak ispat etmeye yönelik bilimsel belgeler hazırlıyoruz."
"Bu belgeleri sadece kişilerin 'şöyle-böyle oldu' demesine dayanarak değil, farklı şekillerde değerlendirerek tam bir ruhsal-fiziksel durum muayenesi ve bir çok kere görüşme sonucunda veriyoruz. Dolayısıyla bir travma vardır, cinsel saldırı vardır dediğimiz zaman biz o raporları bir anda vermiyoruz."
"Adli Tıp Kurumu devlete bağlı"
Prof. Dr. Yüksel'e, Sedat Selim Ay'ın 1998'de kendileri tarafından hazırlanan raporun Adli Tıp Kurumu tarafından çürütüldüğü yönünde sözlerini hatırlatıyoruz.
Yüksel, bunun pek çok rapor için benzer uygulamanın olan bir durum olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
"Çünkü Adli Tıp Kurumu devlete bağlı ve bağımsız olması çok kere mümkün olmayabilen bir kurum. Bununla ilgili tartışmalar da son yıllarda basına çok yansıdı ve bazı değişikliklerin yapılmasının gerekli olduğunu Adalet Bakanlığı da söyledi.
"Son zamanlarda eskiden tek yetkili olarak kabul edilen Adli Tıp Kurumu'na eş anlamda üniversitelerin ilgili ana bilim dalları da rapor veriyor ve bu raporlar mahkemelerde de geçerli oluyor."
"Yani bizim hazırladığımız pek çok raporun bilimselliği Adalet Bakanlığı ve ilgili mahkemeler tarafından da onaylanmıştır. Hemen her gün biz bu tür raporlardan maalesef çok sayıda vermek durumundayız."
Ne olmuştu?
Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atanan Sedat Selim Ay, Asiye Zeybek Güzel'e işkence ve tecavüz ve daha pek çok mağdura işkence yaptığı gerekçesiyle 11 ay 20 gün ceza almış, Türkiye'nin de AİHM'de mahkum olmasına neden olmuştu.
Atamanın ardından Taraf gazetesi önce işkence ve tecavüz mağdurlarıyla sonra da Sedat Selim Ay ile görüştü.
Mehmet Baransu'ya konuşan Ay, işkence olmadığına dair hazırlanan doktor raporlarını ileri sürüyor:
"Örgüt operasyonu yapıyoruz, sokakta kıstırmışız, boğuşarak yakaladığımız şahıslar var. Bu esnadaki arbededen dolayı bir günlük, beş günlük rapor alanlar oluyordu. Bahsi geçen olayda 15 kişi yakalamışsak beşinde rapor vardı diğerlerinde yoktu."
Asiye Zeybek Güzel'in itiraflarda bulunduğunu ve bu nedenle hapishanede MLKP üyelerinin kendisine baskı yaparak "delirttiklerini" ifade eden Ay, özetle şöyle devam ediyor:
"Bu olayların ardından Çapa Tıp Fakültesi'ne gitti. Şahika Yüksel adındaki profesör, Asiye Güzel'de travmatik bozukluklar olduğunu, bozuklukların da tecavüz sonrası oluşan bozukluklara benzediği yönünde rapor verdi. İddialar da öyle başladı."
"Çapa Tıp Fakültesi'nin bu raporunun ardından Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu iki müfettiş atadı. Onların bu konuyla ilgili hazırladıkları raporlarda tecavüz olayının iftira olduğu söylendi. Adli Tıp da konuyu inceledi. Şahika Yüksel'in raporundaki yorumu söylemenin, öyle bir şey demenin mümkün olmayacağını raporlarla belirtti."
"Ortada şöyle bir sorun var. Asiye Güzel itirafçı olup örgütü çökerttikten sonra, tehditlerle ifadesini değiştirdi. Dokuz ay sonra ilk mahkemede kendisine işkence yapıldığını söylüyor. 'İfadem işkence altında alındı' diyor. Bunu iddia etmesine rağmen, hakkındaki raporlar temiz." Kırklareli koğuşunda kaldığı dönemde hastane isteği yok. İşkence yapıldığına dair dilekçe, itiraz yok."
"Olaydan iki buçuk yıl sonra bu kez de Asiye Güzel kendisine tecavüz edildiğini iddia etti. Hatta mahkemede şunu söyledi. 'Bayram Kartal emretti, TİM bana tecavüz etti' dedi ve bayıldı. Bayıldıktan sonra duruşma salonundan çıkartıldı. Ben hâkime itiraz ettim. Asiye Güzel'in duruşmaya gelip, tecavüzün nasıl gerçekleştiğini, kimin, nasıl yaptığını anlatmasını istedim. Çünkü yalan söylüyordu ve konuştukça yalanı ortaya çıkacaktı."
Güzel, gözaltında işkence gördüğü aylar sonra açıklayarak 2000 yılında "Gözaltında Bir Tecavüz Öyküsü" adlı kitabı kaleme almıştı.
Mağdurlar ne diyor?
Yine Taraf gazetesine konuşan işkence mağdurlarının ifadeleri ise Sedat Selim Ay'ı yalanlıyor.
Ayşe Yılmaz: Ben de işkence gördüm. İşkence odasına alıp gözlerimizi bağladılar. Beni sorguya aldıklarında Asiye Zeybek Güzel'in ismini sorgu sırası tutanağında gördüm. Daha önce hiç tanımıyordum. Bizimle hiç yan yana getirmediler onu. Sonradan öğrendiğimize göre Asiye'ye önce evinde, sonra da Emniyet'te polisler tecavüz etmiş. Asiye ile irtibata geçtim. Hikâyesini kitaplaştırmasını söyledim. O dönemde yayıncılıkla uğraştığım için kitabını bastım. Asiye yaklaşık dört buçuk yıl cezaevinde kaldı. Çıktıktan sonra onun tedavi süreciyle ilgilendim. Sonra da yurtdışına çıktı. Biz daha sonra işkenceci polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Polislerin bazıları çok komik cezalar aldı. Zaten cezaları da ertelendi. Biz de davayı AİHM'e taşıdık. Dava 2008 yılında sonuçlandı ve biz 15 biner euro tazminat aldık. Bize işkence yapan polisler arasında Sedat Selim Ay da bulunuyordu. Şimdi bu polisin TEM'de üst düzey bir göreve atanması bizi çok üzdü.
Mukaddes Çelik: Emniyet'te gözüm bağlı günlerce işkence yaptılar. Polislerin seslerini duyuyordum ama yüzlerini göremiyordum. Hastaneye götürüldüğümde Selim Ay'ın sesini duydum ve tanıdım. Mahkeme sırasında ise bana işkence yapan polisin yüzünü tesbit edemedim. Çünkü gözlerim kapalıydı. Bize ağır işkenceler yaptılar ve yargılama sırasında ceza almadılar. AİHM'e yaptığımız başvuruda gördüğümüz işkence sabit olduğu için Türkiye mahkûm edildi.
S.A: Bizzat Sedat Selim Ay, bana ağır işkenceler yaptı. Beni Filistin askısına astı, hastanede dövdü, koğuşumda dövdü. Bu işkencelerin hepsini raporlarla kanıtladım. On beş gün gözaltına alındıktan sonra mahkemeye çıkarıldığımda başımdan geçenleri anlattım. Sonra Selim Ay ve ekibi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Hepsi hafif cezalarla kurtuldu. Daha sonra AİHM'de Türkiye, 33 bin euro tazminat cezasına mahkûm edildi. Selim Ay'ın yeniden bu görevin başına getirilmesi Türkiye'nin 90'lı yıllara geri dönmesi demektir. İşkenceci polis sorgularının yeniden başlaması demektir. Selim Ay'ın yüzünü ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. O işkenceyi çok iyi bilir. (EKN)