Artvin Hopa'da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'deki mitingi öncesi düzenlenen eylemde polisin sıktığı biber gazı sonucu yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümü ile ilgili davanın yedinci duruşması Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya Lokumcu Ailesi, avukatları ve sanık avukatları katılırken, Halkların Demokratik Partisi milletvekili Ali Kenanoğlu takip etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde ilk olarak Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı konuştu.
"Vücuttaki biber gazı tespit edilebilir"
Bilimsel görüşünü açıklayan Korur-Fincancı şunları söyledi:
*Otopsi ile ilgili belgeler incelendi tarafımızca. Ayrıca en süreçte de genel kurul raporu tarafımızca değerlendirildi.
Lokumcu'nun elinde limon var. Özellikle göz yaşartıcı kullanıldığında o yıllarca likon kullanımı çok yaygındı Biz bu tür gazların etkilerini araştırdık ben TİHV etkilerini araştırıyordum. Limonun daha çok tahriş edici etkisi olduğunu da göstermiş olduk. Ayrıca sonraki fotoğrafta arkasında bir gaz bulutu var.
*Orada bedensel bir zorluk yaşadığını gösteren tablo var. İki tür gaz kullanılmış. Biri biber gazı olarak bilinen gaz, diğeri de başka bir gaz var. Otopsi raporuna baktığımızda patolojik incelemede de gördüklerini söylüyorlar. Organların çıplak gözle incelemesi ayrıca mikroskop altında inceleme var. Bir de akciğerlerde kanamalı alanları takip ediyorlar. Kalp özellikleri tanımlanıyor.
*Damarlarda bir takım değişikler var. Damar tıkanıklığı var mı hayır yok. Kısmi olarak yüzde 40-50'lik kireçlenme alanları var. Bunlar genellikle plak kısımları çatlayabilir. O zaman tehlikelidir. Tarif edilen yüzde 40-50'lik kireçlenme alanları doğrudan kalbini dolaşımını bozan bir etkiye sahip değil. Otopside gözlenen durum bu.
*Kalp krizinden söz ediliyor. Bir beyaz alan tarif edilmiş. O alan beyaz alanda kalbin belli bir katmanında görülmüş. Bu kalpteki katman, kalbin dış üst kısmı.
*Burada bir tanımlama var, buradaki renk değişikliği gerçekten bir kalp krizini gösteriyor yoksa farklı bir durumu mu gösteriyor. Eğer kalp krizi olsaydı bu beyaz bölgede bir çatlama olurdu. Yeri de uygun değil. Burada bir yanlış tanı düşündüren bir durum var.
*Bizim çıplak gözle değişikliği görmek için 12-15 saatlik bir saat geçmesi gerekiyor. O zaman bu tarif ettikleri renk değişikliği olayla ilgili olamaz. Yanlış tanı olarak değerlendirmek mümkün.
*Beyaz alan var Lokumcu'nun kalp etrafında. Ama bu kalp krizi olduğu anlamına gelmiyor.
*Kimyasal gaz kalp krizini tetikleyebilir mi? Evet tetikleyebilir. Bu gazlar kalbi besleyen damarların da daralmasına yol açabilir. Ama buna ilişkin bir delilimiz yok. Burada biber gazının da diğer gazın da başka etkisinden söz etmiştim size. Bu gazlar akciğerde daralmaya neden oluyor.
*İki gaz birlikte kullanıldığında solunum gazlarındaki etki daha belirleyici noktaya geliyor. Akciğer dolaşımında ciddi bir sorun olabilir. Akciğerlerimizin içinde küçük hava kesecikleri var onların içinde de kanama alanları var.
*Sağ akciğerin ağırlığı artmış durumda. Orada sıvı birikimini düşündürüyor. Bu kendisinde olan bir hastalık değil akciğerde sıvı birikimi ve tansiyonun yükselmesi ile birlikte bu sonuca yol açması mümkün.
*Hastaneye yatış sırasında da göğüste bir sıkışmadan söz ediyor. Bu da ölümle sonuçlanabilir. Gazlar ölüme neden olur diyebiliyoruz.
*Genel kurul raporunda, biber gazları tespit edilemez diyor. Fakat bunun öyle olmadığını biliyoruz. Arkadaşlarımız bu konuda eksik değerlendirme yapmış.
*Dünya Tabipleri Birliği'nin bir kararı var. Asla bu gazların kullanılmaması gerektiğini söylüyor. Bu tür gazların kullanılmasının yasaklandığına dair uluslararası sözleşmeler var. Son yıllardaki çalışmalar, bu tür gazların kullanılmasının ölümle sonuçlandığına dair veriler var."
Duruşmaya yarına kadar (27 Ocak) ara verildi.
TIKLAYIN - 10 soru/10 yanıt: Metin Lokumcu için adalet
TIKLAYIN - Metin Lokumcu davası: Süreç nasıl ilerleyecek?
31 Mayıs 2011'de Hopa'da Neler Oldu? Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri kapsamında il merkezi yerine bir ilçede miting yapmayı tercih etti. Erdoğan'ın mitingi Hopa sahil dolgu alanında bulunan festival alanında gerçekleşecekti. Başbakan'ın kentlerine geleceğini öğrenen Hopalılar, hidroelektrik santraller ve çay tarımında yaşanan sorunlar üzerine Hopa meydanında basın açıklaması yapmak istediler. Henüz mitinge saatler vardı, henüz Başbakan kente gelmemişti ama basın açıklaması çok sert polis şiddetiyle karşılaştı. HES'lere karşı yaşamı savunmak için horona duranları, çay üreticilerinin hakları için el ele tutuşanları gazlarla boğmak istediler. Metin Lokumcu da, Hopa meydanında, tüm şehri gazla boğmak isteyenlere karşı oradaydı. Korkmadan, yılmadan, cesurca yürüdü üstlerine, "Yeter be" dedi "Yeter, bunalttınız beni". Sonra ellerini arkasına götürdü, kendisini çocukları için feda edercesine haykırdı: hayde alın beni, alın da kurtarın memleketi! Lokumcu; Başbakanı'nın korumaları ve polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısına fazla dayanamadı, ikinci kimyasal gaz bombardımanından sonra meydanda bekleyen ambulansa doğru götürülürken, ambulansın altına yeniden gaz fişeği atıldı. İyice ağırlaştı, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Tüm Hopa'nın gaz altına kalmasının, bu gaz kapsülleri nedeniyle bir lokantanın çatısının yanmasının, hedef gözeterek atılan gaz fişekleriyle kafasından, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralananların haberleri kulaktan kulağa yayıldıkça protesto için daha çok kişi sokaklara çıktı. Metin Lokumcu'nun ölüm haberi bardağı taşıran son damla oldu. Ağır polis şiddeti nedeniyle çok sayıda Hopalı yaralandı, hastane önünde bekleyenler de bu şiddete maruz kaldı. Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı... Metin Lokumcu'nun ölüm haberi üzerine Hopa'da başlayan protestolar hızla yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Hopa'da gözaltına alınanlar, ailelerine ve avukatlarına haber verilmeksizin bir gece yarısı Erzurum'a kaçırıldı. Uzun ve zorlu gözaltı sürecinin sonunda tutuklanan 17 kişi, Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevine götürüldü. 7 ayı aşkın süre hapishanede kaldı. |
(EMK)