Kamu kurumlarının gelir, gider, hesap ve işlemlerinin kanunlara uygun olup olmadığını denetleyen Sayıştay, 2023 Denetim Raporlarını geçtiğimiz hafta yayımlandı.
2023 raporlarında bazı kamu kurumlarında tespit edilen usulsüzlükler beraberinde tartışmaları da getirdi.
Benzer tartışmaların uzun yıllardır yaşanması, raporlarda tespit edilen bulguların süreklilik kazanması Sayıştay raporlarının etkinliğini de sorgulatır hale geldi.
Sayıştay'ın denetim raporları ne anlama geliyor? Hangi sonuçları doğuruyor?
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Levent, bianet’in sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Levent, Sayıştay denetim raporlarının geçmiş yıllardaki önemini hatırlattı ve bugün kamusal alanın daralmasıyla birlikte kurumun etkinliğini yitirdiğini söyledi.
Sayıştay Nedir, Ne İş Yapar?
"Pek çok harcama bütçenin dışına çıkarıldı"
Sayıştay'ın denetim raporları ne anlama geliyor?
Sayıştay denetim raporları eskiden çok önemliydi. Eğer kamu kurumlarının faaliyetlerinde bir usulsüzlük varsa bu usulsüzlüğün niteliğini ve boyutlarını bu raporlardan izleyebiliyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam 2000’lerin başında Sayıştay yerindelik denetimi de yapardı. Yani bir harcamanın kurumun faaliyet alanıyla ilgili olup olmadığına da bakardı. Dolayısıyla bütçe kapsamı içinde ne varsa; olan bitenin usulüne ve içerik olarak uygun bir şekilde harcanıp harcanmadığını inceleyebiliyorduk. Şimdi Sayıştay raporları artık biraz şekle dönüşmüş bir hal aldı. Dolayısıyla Sayıştay raporlarından öğrenebileceğimiz pek bir şey çıkmıyor. Zaten Sayıştay artık bir takım kurumlara giremiyor. Giremediği için bilgi de alamıyor, bilgi alıp yazan olursa da ‘şunu yazma, bunu çıkart’ deniyor.
Meclis’e ne kadarının gitmesi gerektiğine dair kısıtlamalara tabi oluyor. Yani Sayıştay fiilen taca atılmış durumda. Fakat bundan daha büyük bir problem var. Pek çok harcama bugün bütçenin dışına çıkarılmış durumda. Mesela TOKİ’de ne olup bittiğini ne biz ne de Sayıştay öğrenebiliyor. Çünkü TOKİ diyor ki ‘ben özel şirketim, ticari sırlar gereği bilgilerime erişemezsin’. Yine bankalar aynı şekilde. Sayıştay buralara da gidiyor ama oralarda büyük boşluklar var. TOKİ’de bir şirket kar ediyor ama nasıl kar ettiğini öğrenemiyoruz. Zarar ettiyse neden ettiğini bilemiyoruz. Ama eskiden bilebiliyorduk.
Tamer Karadağlı yönetimindeki Devlet Tiyatroları: Usulsüz atama ve ihaleler
“Sayıştay raporları herhangi bir sonuç doğurmuyor”
*Söylediklerinizden Sayıştay raporlarının herhangi bir sonuç doğurmadığını mı anlıyoruz?
Evet, herhangi bir sonuç doğurmuyor. Sadece bir takım bilgiler edinebiliyoruz. Fakat bu bilgiler sadece bizim merakımızı gideriyor. Ama yasal olarak sonuç doğuracak bir belge olmanın dışına çıkmış durumda. Eskiden usulsüzlük tespit edilen kurumun başına bir dizi bela gelirdi. Yöneticiler soruşturma geçirirdi bazen daha büyük olaylar da olurdu. Yani kamu harcamalarının usulüne uygun yapılıp yapılmadığını denetleyen bir kurumdu. Ama şimdi kamusal alan kapandığı için bunun denetimini de yapmak gereksiz hale geldi ve Sayıştay işlevsizleşti.
SAYIŞTAY 2023 YILI MEB DENETİM RAPORU:
Sayıştay, MEB bünyesinde takip edilmeyen iki banka hesabı tespit etti
“Denetim, kurumların izin verdiği ölçüde gerçekleşiyor”
*Aynı bulguların tekrar etmesini nasıl yorumluyorsunuz. Bir yıl önceki bulgu, bir yıl sonraki raporda da yer alabiliyor. Kurumlar, bu raporları dikkate almıyor mu?
Kamu kurumlarının denetimi, kamu kurumlarının izin verdiği ölçüde gerçekleşiyor. Asıl büyük problem bu, Sayıştay’ı kapısından almayan, belli sorularına yanıt vermeyen kamu kurumları olduğunu duyuyoruz. Bu kapalılığa rağmen büyük problemler var. Mesela Hazine ve Maliye Bakanlığı’na baktığımızda 2,3 trilyonluk harcamanın; 675 milyarı faiz gideri, 630 milyarı ise kamu özel iş birliği projelerine önümüzdeki yıl için devredilmiş stok halindeki borç. Bu ödeme yükümlülüğü toplam borç içinde yer almıyor. Ama bu iki kalemin toplam harcama içindeki tutarı yüzde 56,7. Yani cari harcamalar dediğimiz bütün kamu kesimlerine ödenen maaşlardan çok daha fazla. Bu çok büyük bir çarpıklık, toplam harcamanın yüzde 57’si faize ve beşli çeteye dönük yükümlülüklere gitmiş durumda. Daha da ilginci 630 milyarın yaklaşık 250 milyarı kur farkı, kurun neden baskılandığını buradan anlıyoruz aslında.
Eğer kur olması gereken yerde olsaydı faizi çok daha yüksek olacaktı. Bazı kamu faaliyetlerinden vazgeçmek gerekecekti. Mesela şu an okulların temizliğine bütçe ayıramıyorlar çünkü bu faizi ve yükümlükleri yerine getirmeye öncelik veriyorlar.
Faizi ödemesi zorunlu olarak gördükleri için ve yine gereksiz yere dayatılmış büyük kamu harcamaları için yapılan ödemeler birinci öncelik olduğundan, bütçenin gelir kalemi de belli ve bu kalem halkın yararına olmayan gereksiz harcamalara harcanıyor. Bu nedenle kamuya verilmiş esas görevler eğitim, sağlık gibi durumlar aksıyor. Bir de bunun diğer yüzü yani temel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi kısmı var.
Kamu hizmetlerinin bu kadar özelleştirilmesi büyük yoksulluğunun ve eşitsizliğin temel nedenini oluşturuyor. Bugün yaşadığımız yoksulluğunun temel nedenlerinden biri budur. Bir yönüyle de kamu kaynaklarının özel ellere devredilmesi; yani el konulması, mülksüzleştirmedir.
Özetle kamusal alanın tamamen kapandığı bir evreye girdik. Öyle bir aşamaya geldik ki, sağlıkta hasta yok artık müşteri var. Eğitim sadece parası olanın erişebildiği konumda, parası olan adalette her işini yaptırabiliyor. Mülkiyet hakkı ortadan kalkmış durumda. Mesela rezerv alan doğrudan mülkiyet hakkını içeriyor. Dolayısıyla her türlü kamusal faaliyet bir rant üretme haline geldi. Bundan yerel yönetimler ve belediyeler de azade değil, dolayısıyla muhalefette azade değil. Asıl ürkütücü boyutu burada çünkü muhalefetin de iktidar olması halinde düzenin değişeceğine dair bir işaret görmüyorum. Buna dair bir söylemi veya politik bir belge oluşturulmadı. Hatta bazı cumhurbaşkanı aday adaylarından ‘parlamenter sisteme geri döneceğiz’ söylemini de duyamıyoruz. Tüm bunların hepsi birer işaret. Böylesi bir ortamda Sayıştay’a ihtiyaç yok çünkü herhangi bir kamu kurumu kalmadı. Siyasetin kendisi de özelleştirilmiş durumda. Siyaset sonuçta kamu katılımının zirvesidir, siyaset yaparak her çıkar grubu kendi isteklerinin kamu kararlarında etkili olmasını ister. Ama bugün ne görüyoruz; halkın içinde olmadığı bir siyaset buna siyaset diyemeyiz.
MESEM'lerdeki usulsüzlük Sayıştay raporlarında
“Denetçiler içeri dahi giremeyebiliyor”
*Tüm söylediklerinizden anladığım; Sayıştay sadece bir tabeladan ibaret, yanılıyor muyum?
Öyle ama Sayıştay’ın içinde işini layıkıyla yapmak isteyen bir grup insan da var. Ama onların da çalışabilmesinin imkanı kalmadı. Bir kamu kurumundan içeri giremiyorlarsa insanlar nasıl iş yapabilir.
Orman Genel Müdürlüğü 824 milyon TL’nin peşine düşmemiş
* 2023 raporlarında; Dışişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, İletişim Başkanlığı gibi bazı kurumlara dair hiçbir bulgu yer almıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Denetim yapmamış veya yapamamışlardır. Dışişleri Bakanının eski bir MİT Başkanı olduğunu düşünürsek; ‘muhtemelen gizli belge’ deniyordur. Diyanet’in personel sayısının nereden nereye geldiğini, ne durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bütçesi Milli Eğitim Bakanlığı’ndan çok fazla bütün bunlar bile çok şey söylüyor. Ama yerindelik ve usul bakımından gerçek anlamda denetim yapamadığı için kayıt oluşturulamamıştır. Denetçi içeri dahi girememiş olabilir.
SAYIŞTAY'IN YTÜ RAPORU
Rektöre üç yardımcı yetmedi, beşe çıkardı
“Tek çözümü var; kamusal alanı kazanmak”
*Son olarak bu durum nasıl çözülecek?
Bu durumun bir tek çözümü var; kamusal alanı yeniden kazanmak çünkü şu an hiçbir kamusal karara katılma imkanımız yok. Ne siyaset kanalıyla ne de başka şekilde dolayısıyla muhalefetim diye ortaya çıkan herhangi bir hareketin önceliğine kamusal alanı kazanmayı koymalı. Parlamenter sisteme geçiş de bunun bir alt başlığı bunun ötesinde bir şeyden söz ediyorum.
Sayıştay’ın görevleri
- Kamu idarelerinin mali faaliyet, karar ve işlemlerini hesap verme sorumluluğu çerçevesinde denetler ve sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru, yeterli, zamanlı bilgi ve raporlar sunar.
- Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar.
- Genel uygunluk bildirimini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.
- Kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapar.
(RT)