2017-2018 Eğitim ve Öğrenim Dönemi çeşitli tartışmalarla başladı.
Orhan eğitim sistemindeki soruları fiziki şartların değişmesiyle tanımlayarak başladığı konuşmasında eğitim sistemindeki yaklaşımın gerçlerin algısını nasıl şekilledirdiğini anlattı.
Eğitim sisteminde son yıllarda, 4+4+4 düzenlemesinden müfredata, seçmeli derslerden üniversite giriş sınavlarına kadar, eğitimin çeşitli aşamalarını etkileyen, kimi radikal çok sayıda değişiklik oldu. Buna bağlı olarak son yıllardaki öğrenci profilinde geçmiş yıllara göre değişim var mı?
4+4+4 sisteminin bir değerlendirmesini kendi öğrencilerim üzerinden yapmam zor, sadece lisenin dördünü okuyan öğrencilerimiz var ve onlar da bu yıl geldiler. Ama genel anlamda yaşadığımız sıkıntıları özetlemek gerekirse hemen tüm üniversitelerde kontenjanların arttırılması, yeni bölümlerin ve yeni üniversiteler açılmasının doğurduğu bir sorun var. Geçmişte üniversite okuma şansına sahip olamayacak olan pek çok genç üniversitelere yerleşmeye başladı. Çünkü üniversite kontenjanlarının artması oranında temel eğitimde fırsat eşitliği sağlanıp toplam öğrencilerin geneline kaliteli eğitim yayılamadı. Yani kısaca on-on beş sene önceki seviyeden öğrenci alamıyoruz.
"Kontenjan artırıldı ama doğal seleksiyon yaşanıyor"
Bunun yanında öğretim üyesi sayılarımızda önemli artışlar olmadığından dolayı daha kalabalık sınıflarda eğitim verdiğimiz için öğrencilerimizle yeterince ilgilenemiyoruz. Özellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri çok yaygınlaştı, kontenjanları ve mezun sayıları da oldukça fazla ve bu durum diplomaların değerinin düşmesine neden olabiliyor. Bu yıla kadar sınavsız geçişle Meslek Liselerinden öğrenci alan Meslek Yüksek Okullarının öğrenci profilinin daha da vahim olduğu söyleniyor. Buralarda temel okuma yazma ve aritmetik becerilerinden yoksun öğrenciler oldukça yaygın. Bununla birlikte, bu yıl Meslek Yüksek Okulu Programlarına meslek liselerinden sınavsız geçişin kaldırılması nedeniyle kontenjanlarını dolduramayan bazı programların kapanması söz konusu. Aynı durum kontenjanlarını dolduramayan lisans programları için de geçerli ve bizim talebimize rağmen azaltılmayan kontenjanlar bir çeşit doğal seleksiyon sürecinin sonunda azalacak gibi görünüyor. Her ile üniversite ve üç öğretim üyesiyle program açma döneminin yavaş yavaş sonlanması ve artık kalite artışına odaklanılması gerektiğini düşünüyorum.
"Bilgiye ulaşma ve kullanma konusunda sorun var"
Öğrencilerin bilgi donanımları ne düzeyde? Başarı düzeyleri değişti mi? Örneğin kendilerini ifade edişlerinde bir değişiklik gözlemlediniz mi?
Öğrencilerimizin ilk ve ortaöğretimden beraberlerinde getirdikleri önemli sorunlar var. Özellikle kendilerini yazılı ve sözlü ifade etme konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Çoktan seçmeli soruları yanıtlayıp klasik tabir edilenler başta olmak üzere diğer soru tiplerine dokunmadan sınavdan çıkan öğrencilerimiz olabiliyor. Özellikle de sahip olduğu bilgiyi kullanarak yanıtlanması gereken, vaka tarzı, makale tarzı muhakeme isteyen sorularda durum çok daha vahim olabiliyor. Çoktan seçmeli sınav sisteminin çıktısı olan öğrencilerimizin bu sorunu uzun zamandır var, ama her geçen gün daha da kötüye gittiğini söyleyebilirim. Bu zamana kadar bir şeyleri ezberleyerek gelen öğrenciler bu bilgiyi kullanarak bir sorunu çözmeleri ya da bir durumu değerlendirmeleri istediğinde ne yapacağını bilemiyorlar. Hesapta her bilgi ellerinin altında ya da mobil cihazlarıyla bir tık uzakta ama hem doğru bilgiye ulaşma hem de bunu kullanabilme konusunda sorunları oldukça fazla.
Bu sorun öğrencilerin sunum ve ödev hazırlaması gereken derslerde de gösteriyor. Özellikle iyi bir araştırma yaparak farklı kaynaklardan beslenerek bir proje hazırlanması gereken derslerdeki ödev ve sunum kalitesinde yaşanan düşüş son dönemde en çok üzüldüğüm ve çözmeye çalıştığım sorunlardan birisi. Maalesef yaptığım sınavlarda kendi projesi hakkında iki kelime yazamayan veya konuşamayan o kadar çok öğrencim oldu ki bu konuda söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Bu eğitim sistemi istisnalara bile izin vermiyor mu?
Bütün bu sorunların üzerine yaptığımız işe anlam katan şey sayıca az olsalar da okuyan, araştıran, sorgulayan ve eleştiren öğrencilerimizin varlığı. Özellikle seçmeli dersler onlarla daha anlamlı, daha keyifli oluyor. Bu öğrencilerimden lisans düzeyindeki derslerimde hazırladığı ödevleri, lisansüstü çalışmaları sırasında bildiriye dönüştüren ve yayınlayanlar dahi var. Bu süreçte dersleri daha çekici kılma için animasyon, görsel malzeme, çevrim-içi okumalar, kısa videolar ve filmler gibi malzemelerden faydalanmaya çalışıyorum. Kendini geliştirmek isteyen öğrencilere mümkün oldukça yardım etmeye çalışıyorum. Yeni kuşakların öğrenme ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kendimi de değiştirmeye, dönüştürmeye çalışıyorum.
"Amaç bir an önce diploma almak"
Peki genel olarak öğrencilerinizin üniversiteye yaklaşımları nasıl? Derslere ve üniversite hayatına katılımda farklılaşma var mı?
Üniversiteye gelene kadar kalma nedir bilmeden geçirdikleri yıllar sonrasında gelişen bir tavır var. Gerçekten de bize gelene kadar öğrencilerin sınıfta kalmak için ayak diremeleri gerekiyor, ek sınav hakları, kurullar, veli izinleri derken öğrenciler her koşulda mezun oldukları ve diploma aldıkları bir sistemden tembelleşerek ve hazırcı bir şekilde gelebiliyorlar. Bazı öğrencilerimiz bizden de benzer beklentiler içine girebiliyorlar.
Üniversiteyi sadece diploma alınacak bir yer olarak gören öğrencilerimiz de mevcut. Bazı öğrencilerimiz için dersler, diplomaya giden süreçte aşılması gereken engeller ve derslerde öğrenilenler dersi geçtikten sonra bir kenara atılan ve unutulan gereksizlikler gibi görülüyor. Kesinlikle sıkıntıya gelemeyen bir grup öğrencim var, hem derse gelmesin, hem okuma yapmasın, hem sınıf geçsin ve diploma alsın istiyorlar. Kimi öğrenciler tek bir kitabı olan, mümkünse projesi olmayan, standart bazı ders materyali üzerinden izleyebilecekleri, kendilerini fazla yormayacağını ve özellikle de üzerinde fazla kafa yormayacaklarını düşündükleri dersleri seçip bir an önce mezun olma eğiliminde olabiliyorlar. Bu nedenle “zor hocaların” seçmeli ders havuzunda verdiği derslerden açılmayanlar olabiliyor. Ama bu konuda haksızlık etmek istemem bu kendi öğrenciliğimde de var olan bir eğilimdi ve diğer üniversitelerde ders veren arkadaşlarımla görüştüğümde aynı eğilimin oralarda da devam ettiğini görüyorum. Sanırım uzun zamandır değişmeyen şeylerden birisi de bu gibi görünüyor.
Öğrencilerin okula ve derslere yönelik tavrının göstergesi olarak geçtiğimiz yıllarda başka bir bölümde ders veren bir öğretim üyesi arkadaşımıza bir öğrencisinin söyledikleriyle bitirmek istiyorum. "Hocam bizi neden bu kadar zorluyorsunuz ki, biz ihtiyaç duyduğumuzda bilgiye erişebiliyoruz. Lisede kendimizi zorladık mı hayır, gittik dersaneden faydalandık, burada da istersek yine dersaneye gider gereken bilgiye erişiriz, siz bize diplomayı verin yeter." Evet, kalmanın olmadığı, herkesin diploma sahibi olduğu, biraz çaba gösterenin bir yüksek öğrenim kurumuna yerleşebildiği bir düzende yüksek öğrenim kurumlarının da bundan etkilenmemesi imkansız görünüyor. (HK)
AKADEMİSYENLER TEMEL EĞİTİMİ DEĞERLENDİRİYOR
* Doç. Dr. İnci Özkan-Kerestecioğlu: Gençlerin Hayalleri, Ütopyaları Yok
* Yrd. Doç. Görkem Doğan: Düşük Vasıflı İşgücü Yetiştiren Bir Eğitim Dayatılıyor
* Yrd. Dç. Dr. Nurşen Gürboğa: Öğrenciler Üniversiteye İdeolojik Bagajları Yüklü Geliyor