“Müfredatın hazırlanma süreci çok önemli. İnsanlık değerleriyle bezenmiş bir biçimde, düşmanlık yaratmadan, herkese tarafsız bakabilen, milliyetçi ideolojilerden arınmış bir şekilde yapılabilir, yapılmalıdır da. Ayrıca cinsiyetçi vurgulardan arınmış bir eğitim müfredatı şart.”
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök, ders kitapları ve müfredatta ayrımcı, tutucu bir bakışın hakim olmasıyla ilgili son dönemde yaniden gündeme gelen tartışmayı böyle değerlendirdi.
"Müfredat her dönem iktidarın sesi oldu"
Felsefeciler Derneği’nin geçtiğimiz hafta sonu yaptığı toplantıda bu sene okutulacak felsefe, sosyoloji ve psikoloji kitaplarındaki dini vurgulara dikkat çekildi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) din dersi kitaplarının Sünni İslam odaklı olduğunu açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yaptığı ankete katılan öğretmenler edebiyat müfredatının öğrencilere uygun olmadığını söyledi.
Gök önceki yıllarda da "Atatürkçü vurguların" yoğun olduğunu hatırlatıyor ve müfredatın her dönem iktidar tarafından şekillendirdiğinin altını çiziyor.
“Bundan önceki dönemlerde ders kitaplarında gördüğümüz Türklüğü yücelten, başkalarına düşmanlığı ve şiddeti teşvik eden milliyetçi vurgulardı. Özellikle tarih, sosyoloji, felsefe gibi ders kitaplarında kolaylıkla çocukların bilinç altına işleniyor bu ideolojiler. Pedagojik açıdan çok zararlı. Kitap hazırlamak zor bir iş ve öyle Talim Terbiye Kurulu toplansın, kendine yakın insanlarla hazırlasın şeklinde yapılamaz. Kitaplar çok rafine, ince bir şekilde incelenmeli.”
"Zihniyetin ipliğini pazara çıkartmalıyız"
Boğaziçi Üniversitesi’nden hiçbir eğitmenin bugüne kadar müfredat hazırlık toplantılarına davet edilmediğini belirten Gök’e göre "bu zihniyetin ipliğinin pazara çıkartılması şart".
“Demokratik eğitim camiası -Eğitim-Sen çok önemli bir kurum bu noktada- eğitim fakültelerinde ve entelektüel çevrelerde yapılan uygulamaları teşhir etmeli. Basına gönderilen duyuruların dışında Felsefeciler Derneği gibi geniş katılımlı toplantılar yaparak tartışma alanları yaratılmalı. Evet belki hemen etkisini göstermez ama uzun vadeli bir birikim ve donanım sağlar bizlere.”
Kadın hareketinin öğrettiği...
“Tabii ki politik bir güçle karşı karşıyayız” diyor Gök ve ekliyor:
“Onlara bunu yaptırabilir miyiz, demokratik güçler olarak ülkenin gelişiminde ve toplumun dönüşümünde söz sahibi olabilir miyiz bilmiyorum ama kadın hareketinden öğrendiğimiz bir şey var: Her gün iğneyle kuyu kazar gibi sabırla mücadele çalışmak. Mücadele etmek yapılacak en önemli şey.” (BÇ/EÜ)