Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi'nden Prof. Dr. Cengiz Aktar, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Türkiye'nin denetim sürecine alınmasını Türkiye’nin” batısızlaşma” politikasının bir sonucu olduğunu söyledi.
Aktar, AKPM kararının AB üyelik sürecini doğrudan etkileyeceğini zaten iktidarın Avrupa kurumlarından atılmadığını aksine atılmak için her şeyi yaptığını ve kendini yalnızlaştırdığını söyledi.
Türkiye'nin AKPM'nin denetimden çıkmak için 2000'lerde ne yapıyorsa ona geri dönmesi gerektiğini belirten Aktar, buna dair hiç umudu olmadığını ekledi.
Avrupa Konseyi'nin kurumsal hafızası var
Aktar’ın konuşmasından satır başları şöyle:
* AKPM, Türkiye’yi her darbeden sonra kınadı, bunun demokrasi için kabul edilemez olduğunu söyledi. 1980 darbesinden sonra kulaklar çekildi. Ama esas Kürt meselesiyle alakalı olarak 90’ların ortasından itibaren şiddet dolu dönem sonrasında büyük hak ihlalleri olunca Türkiye 1996’da izlemeye alındı.
* Avrupa Konseyi’nin izleme mekanizması şöyle işler: Venedik Komisyonu raporları, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin beyanları ve raporları, İşkenceyi Önleme Komitesi raporları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları. Tüm bu Avrupa Konseyi raporları çok önemlidir ve dikkate alınan bir ağırlığı var. Avrupa Konseyi’nde kurumsal bir hafıza var. Avrupa Birliği’nin bu kadar ayrıntılı raporları yok.
Türkiye Konseyde hatırı sayılır yerdeydi
* Türkiye’de 2004’ten 2013’e kadar bu raporlar nispeten ılımlı. Raporlarda sorun vardı ama Türkiye Avrupa Konseyi’nde hatırı sayılır bir ülke haline gelmişti. Dün kararın alındığı mercinin başkanı Türkiye’nin şimdiki dış işleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu idi. Türkiye Konsey’e en büyük katkıda bulunan ülkeler arasına girmişti.
* Ancak 2013 sonrasında özellikle geçen yılki darbe girişiminden sonra Konsey’in raporları giderek sertleşti, endişe belirtir hale geldi. Ve dün Türkiye izlemeye alınarak küme düştü. 47 üyeli Konsey’de demokrasi ile alakası olmayan Rusya, Özbekistan, Azerbaycan gibi dokuz ülkenin olduğu ikinci kategoriye indi.
Üyelikten çıkarma olmadı hiç
* Türkiye artık Avrupa’nın siyasi coğrafyasında yok. Türkiye 2000’li yıllarda AB reformlarına başlamıştı, 2004’te Avrupa Konseyi’nin denetiminden çıkmıştı, 13 yıl sonra başladığı yere yani fabrika ayarlarına geri döndü. Çok üzücü.
* Şimdi ne olacak? İzleme mekanizması araçları var, onları tekrar devreye sokacaklar Gelip, gidecekler, raporlar hazırlayacaklar. Yaptırımı yok. Baktığımızda Avrupa Konseyi’nde bugüne kadar üyelikten çıkarılan yok. Sadece Yunanistan’ın 1967’deki darbede üyeliği askıya alınmıştı.
* Bu olay zaten genel bir gidişatın parçası, münferit bir olay değil. Türkiye'nin bundan böyle kendini nerede gördüğü ile ilgili bir karar. CHP de üç red bir çekimser oy verdi. Bu da Türkiye'nin sadece iktidar olarak değil topyekün milli bir şuurla kendini artık Avrupa'dan soyutladığını gösteriyor. Bu bir devlet projesi gibi duruyor.
AB sürecini etkileyecek
* Bu karar Avrupa Birliği üyelik sürecini etkileyecek. Malta’da önümüzdeki günlerde yapılacak AB Dış İşleri toplantısında bu konu gündeme gelecek. Cumhurbaşkanı’ndan gelen ilk açıklama “kararı tanımıyorum” oldu. Zaten Türkiye 2013’ten beri kendini AB kurumlarından çıkartıyor, kimse onu çıkartmıyor, o kendi kendini çıkarttırmak için elinden geleni yapıyor. Bunda da benzer yol izlenebilir. İlk demeçler onu gösteriyor
* Bu AİHM’den çıkmaya kadar gider. AB ile referandum yapmak, idam cezası ile ilgili referandum yapmak gibi öneriler Türkiye’nin hep bir yerlerden ayrılmasına tekabül ediyor. Batısızlaşma görüyorum ben. Bir birliğin parçası, kıtanın parçası olmamak çok temel bir şey. Telafi edilebilecek şeyler değil. Batı Avrupa’nın yöneticilerine Nazi demek yenilir yutulur şeyler değil.
Köprüler atılıyor
* Köprüler atılıyor. AB kurumları, normları Türkiye’deki demokrasi açısından çok işlevsel oldu. Şimdi bu kaldıraç yok ve giderek de yok oluyor, endişe verici. Batısızlaşma demek yalnızlaşan bir ülke demek. Üstelik Avrupa’dan kendini attırıyor ama Ortadoğu’da da yeri yok. Tüm ilişkiler yerlerde sürünüyor. Bir tek Barzani ve İsrail var. Rusya ile ilişkiler tamamen taktik. Katar ve Suudi Arabistan ile mi yola çıkılacak.
* Türkiye denetimden çıkmak istiyorsa ne yapması gerektiği çok basit, 2000’lerde ne yapıyorsa onu yapsa yeter. Böyle bir olasılık var mı hiç emin değilim.
Gümrük birliği ortadan kalkar
* Ekonomik boyutuna baktığımızda, kolaycı analizler Türkiye’ye ticaretin yetebileceğini, Avrupa’nın yetinebileceğini söylüyor. Gümrük birliği tam üyeliğe giden yolda atılmış çok önemli bir adımdır eğer üyelik olmazsa ortadan kalkar. En iyi ihtimalle serbest ticaret anlaşmasına dönülebilir. Bu da bildiğin “al sat” olur. Oysa gümrük birliği balık satan değil balık tutmayı öğreten bir anlaşmadır. (NV)